Cevher İLHAN |
|
“Gençlik bayramı!” |
Toplumun temeli âilenin, milletin temel taşı gençliğin ve çocukların korunması, devletin anayasal görevi. Ne var ki devlet bu görevini yapmıyor, yapamıyor… “Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda” içi boşaltılmış “dinden tecrid” eğitim ve öğretimle mânevî temelleri sarsılan gençliği ve çocukları ahlâkî açıdan koruyamıyor; inanç ve mânevî değerlerdeki mahrumiyetle nesiller ahlâkî ve mânevî uçuruma yuvarlanıyor. Meclis Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu raporları, ürkütücü vâhim “dehşet tablosu”nu ortaya koymakta. Tabloda alkol ve madde bağımlılığının Türkiye’de artık bir “felâket” haline geldiğinden açıkça yakınılmakta. Uyuşturucu tâcirlerinin Türkiye üzerindeki ticaret hacmi ve son yıllardaki perakende satışları, “imdat!” işaretleri vermekte… Vatandaşlar göz göre göre sanal kumar ve devlet eliyle organize edilen toto-loto talih ve kumar istilâsına mâruz bırakılmakta. Gençler, her türlü pornografik ve tahrik yayınlarına açık hedef halinde ortada bırakılmakta. İsrafı özendirici reklâmlardaki tüketim çılgınlığı, eğlence ve serkeşliği azdırmakta… Denetlenemeyen televizyonlardaki ahlâk bozucu diziler, şiddet ve müstehcenliği enjekte eden yayınlarla sanal kumar ve talih oyunları tuzağına düşmekteler. İnternet bağımlılığı ve bunalımı, uyuşturucu ve kötü madde bağımlılığı sath-ı mailine kaymakta; uyuşturucu, içki ve madde bağımlılığı okulların kapısına kadar dayanıp ilköğretim dördüncü sınıfa kadar inmekte. Hasta sayısı binleri bulmakta… Diğer yandan, uluslar arası sermaye ve ifsad şebekeleri güdümündeki “eğlence sektörü,” kitleleri sadece bir piyasa pazarı ve tüketim aracı olarak görmekte. “Popüler kültür” perdesinde televole kültürü enjekte ediliyor. Bunun sonucu, operasyonlarda gençliği zehirleyen on binlerce ton esrar, eroin, baz morfin, binlerce kilo afyon, asetik anhidrit, milyonlarca captogon, ecstasy hapı ele geçirilmekte…
DEVLET ELİYLE TAHRİBAT… Ve bütün bunlara karşı devlet, milletin geleceği olan çocukların ve gençlerin sağlıklı ruhî ve fizikî gelişimleri tedbirlerini almamakta. Müfredat değişikliğiyle bâtıl inançların tanıtımıyla doldurulan okullardaki din kültürü ve ahlâk bilgisi dersleri, yetersiz kalmakta. İnanç ve mânevî eğitimi esas alan düzenlemeler kifâyetsiz kalmakta… Şu hale bakın; “muhâfazakâr” olduğunu iddia eden AKP iktidarı, üzerinden sekiz yıl geçtiği halde bu hususta hiçbir ciddî tedbir almış değil. Hâlen yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ülkede, devletin “din işleri”yle yetkili anayasal kurumu olan Diyanet’e bağlı Kur’ân kurslarında ve camilerde çocukların kendi dinlerinin temel kitabı olan Kur’ân-ı Kerimi okumalarını yasaklayan 28 Şubat postmodern darbe döneminden kalma yaş yasağı sürüyor. Diğer yandan Devlet Denetleme Kurulu’nun yolsuzluk ve suiistimal raporlarıyla gündeme gelen RTÜK, kendini savunmakla meşgul, televizyonlardaki tahribat bombardımanının önüne geçmiyor, geçemiyor… Kısacası gençlikte “alarm!” zilleri çalıyor. Onca iddiaya rağmen hükûmet pornografik materyallerin üretimini, ithalini ve yayımını önleyemiyor. Çocukların ve gençlerin, internet kafelere, disko, müzikhol ve tavernalara girmesini engelleyemiyor. Dahası, bizzat devlet kurumları mârifetiyle, bazı dernek ve belediyelerce “festival”, “konser” ve “kutlama” perdesindeki eğlence programlarında, ahlâkî aşınma ve laubalilik resmen telkin ve teşvik ediliyor. “Dindarlar” dahi “dünyevîleşme” bataklığına çekilip dünyevî ve sefîh kalabalıklara katılıyor. En “mazbut” âileler bile bu “câzibedâr, sefîhâne ve sarhoşâne şa’şaalı eğlencenin câzibesi”ne kapılıyor…
TUMTURAKLI NUTUKLARLA… Hatırlanacağı üzere 2005’te çıkarılan Yeni Ceza Yasası’nda zinanın suç sayılması, Başbakan’ın tâlimatıyla bizzat iktidar partisi milletvekillerince geri çekilmişti. Keza Ağustos 2008’de iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısının gençlerin “ahlâkî açıdan kontrol altına alınması”nı öngören “Gençliği Koruma Yasa teklifi”, medyanın “porno yayınlar fişlenecek” şamatasına gelen parti yönetiminin tepkisine takıldı. Başbakan Erdoğan, “Danışmadan bir şey yapmayın!” diye azarladı. Ardından da gençlerin ve çocukların ahlâk dışı etkilerden korunmasına, sağlıklı ve dengeli gelişimlerine yönelik AB uygulamalarını esas alan, porno, uyuşturucu, sanal kumar ve dejenerasyona karşı bazı tedbirlerin alınmasını, demokratik ülkelerde olduğu gibi okullarda öğrenciler için ibadethane açılmasını öneren sözkonusu “taslak”, “partinin tüzük ve programı ile uyumlu olmadığı, yetkili organlarca onaylanmadığı” gerekçesiyle geri çekildi. Özetle “gençliği koruma yasası” doğmadan öldürüldü… Gelinen noktada, “19 Mayıs gençlik bayramları”, yine resmî ideolojiyi öven tumturaklı nutuklarla, “icraat” propagandalarıyla geçiştirilmekte. Gençliği bunalıma iten, nesilleri mahveden, milletin geleceğini ateşe atan tehlikeye karşı Ankara, günübirlik politik polemiklerle gününü gün etmekte. Gençlik, iman zaafıyla inkârcı felsefenin mâneviyatsız kültüründen türeyen kötü alışkanlıklarına, bağımlılıklarına teşne hale gelmekte. İnkârcı felsefeden türeyen belâ ve vebâ, gün geçtikçe bir “mânevî musîbet”e dönüşmekte. (Kastamonu Lâhikası, 72-75) Bu “mânevî musîbet”e karşı, gençliği başıbozukluktan kurtaran, iman, ahlâk ve edebi esas alan “mânevî tâmirat”la ancak “gençliğin bayramı” olur… 19.05.2010 E-Posta: [email protected] |