Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
İşte Nur nesli |
Zübeyir Gündüzalp’in, her cümlesi her zaman geçerli derin mesajlar ihtiva eden muhteşem hitabelerinden biri de, Afyon mahkemesine sunduğu o ölümsüz savunma. Oradaki cümlelerden biri şöyle: “Bir milletin gençliği ne zaman Kur’ân ve ondan nebean eden (kaynaklanan) ilimlerle teçhiz ve tahkim edilmiş ise, o vakit o millet terakkî ve teâlî etmeye (gelişip yükselmeye) başlamıştır.” İşte bu mânâ Risale-i Nur’la tahakkuk ediyor. Yine Gündüzalp’in veciz ifadeleriyle: “Risale-i Nur’u okuyan kimseler, bilhassa idrakli gençler, kuvvetli bir imana sahip oluyorlar; sarsılmaz ve fedakâr bir dindar, bir vatanperver oluyorlar. Yıpranmaz bir imanın bulunduğu bir yere, menfî bir ideolojinin aşıladığı ahlâksızlık ve sefahet giremez. (...) Ahlâk, edep ve terbiye gibi en yüksek meziyetlere sahip olabilmek için, kuvvetli bir imana sahip olmak lâzımdır...” (Meseleyi bir bütün olarak kavrayıp hissedebilmek için, bu müdafaanın Şuâlar’da neşredilen tam metnini {s. 847-61}, ilâveten Gençlik Rehberi’nin sonundaki yine Gündüzalp’e ait konferansı ve yayınlarımız arasında yeni baskıları yapılan Gündüzalp imzalı Nefis Muhasebesi ile Altın Prensipler kitaplarını okumak gerekiyor.) Gerçek şu ki, Türkiye’nin, İslâm âleminin ve insanlığın aradığı ideal nesil, Kur’ân’ın çağımıza dersi olarak telif edilen Risale-i Nur’la yetişti. Risale-i Nur, hem 19. yüzyılın sonunda İngiliz Müstemlekeler Bakanı Gladstone’un “Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakim olamayız, ya Kur’ân’ı ortadan kaldırmalı veya Müslümanları ondan soğutmalıyız” diyerek işaretini verdiği ve Lozan’daki gizli pazarlıklardan sonra uygulamaya konulan “Kur’ân’ı kendi eliyle yok edecek bir nesil yetiştirme” hedefli planları bozdu, hem de tam tersine Kur’ân’a tahkikî bir imanla sahip çıkan çok şuurlu bir nesil yetiştirdi. Bediüzzaman’ın bir asır önce “Nesl-i cedîd geliyor” diye müjdelediği bu nesil, aynı zamanda İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif’in hasretle terennüm edip beklediği “Asım’ın nesli”ne tekabül ediyor. Yine Âkif’in “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı” mısraıyla dile getirdiği talebi cevaplayan Risale-i Nur, Asım’ın nesline de rehberlik yaptı. Gençleri Kur’ân’dan uzaklaştırıp menfî ideolojilere yönlendirmek için her koldan yapılan amansız telkin ve propagandaların yol açtığı dehşetli manevî tahribata rağmen, yoğun baskı ve tazyikler altında, çok zor ve ağır şartlarda ekilen nur tohumlarının verdiği filizler ve açtığı çiçekler, pırıl pırıl nurlu nesiller olarak karşımızda. Nur gençliğinin parlak imanına, yüksek ahlâkına, üstün muhakeme kabiliyetine, seçkin meziyet ve hasletlerine ışık tutan yeni örnekleri, bu yıl ilki yapılan Risale-i Nur Gençlik Kongresindeki masa çalışmalarında ortaya konulan sonuç bildirilerinde görmek mümkün. (Elif ekimizin geçen Pazar verdiğimiz 49. sayısında yayınlanan bu bildiriler, aynı gün Ankara’da gerçekleştirilen Gençlik Şöleninde kamuoyuna deklare edildi. Mutlaka zaman ayırıp hepsini dikkatle okuyun. ) Hem bildirilerdeki fikir ve üslûp seviyesi, hem dolgun muhtevalarındaki derinlik, hem verilen mesajlardaki isabet, hem de Gençlik Şöleninde hakim olan coşkulu olgunluk, hasreti çekilen ideal gençlik modelinin adresini ortaya koyuyor. Bu mânâlardan uzak gençlerin üniversitelerden stadyumlara, sokaktan konser salonlarına kadar birçok yerde, kabul ve tasvip edilmesi imkânsız taşkınlık, gerginlik, kavga ve çatışmalara sürüklendikleri bir ortamda, gençliğin coşku ve heyecanı ile tahkikî imanın verdiği yüksek ahlâk ve olgunluğu imrenilecek bir ahenk içinde kaynaştıran Nur gençliğinin farkı çok daha net ve ferahlatıcı bir şekilde kendisini göstermiyor mu? Ve gençliğin bir kesiminde yaşanan olumsuzlukların izalesinde de Nur nesline büyük görev düşüyor. Onların yardımına yine Gündüzalp’in ifadesiyle, “bozulan bir cemiyeti ıslah kudretine sahip olan Risale-i Nur”la Nur gençliği koşacak. 19.05.2010 E-Posta: [email protected] |