Ahmet DURSUN |
|
Üç maymun |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Anam düştü beşikten, babam düştü eşikten. Biri kaptı maşayı, dolandım dört köşeyi. Orda ne var dediler. “Bir köy kurmuş keçiler.” Kurt köye muhtar olmuş, elini verenin kolunu almış, diken verenin gülünü almış, damla verenin selini almış, kovan kovan balını almış. Bir kurtmuş ki sormayın; talkım vermiş ele, salkımı almış ele… Eee, kaçın kurdu? Tatlı vaatlerle köylülerin aklını başından alan kurdun ilk işi keçi postundan yapılmış koltuğunu sağlama almak olmuş. Önce bir sözünü iki etmeyecek sadık adamlarından azalarını ve ihtiyar heyetini seçerek köyün yasalarını değiştirmiş. Eskiye dair ne varsa silmiş süpürmüş. Öğretmeninden imamına kadar yasalarına harfiyen uyacak kişileri önemli yerlere yerleştirmiş. Bunlara “Korkmayın, gözü pek delikanlılardan seçtiğim sadık bekçilerim hepimizi her daim korur” diyerek onlara yeminler ettirmiş, “gaflet, dalâlet; hatta hıyanet içinde bulunanlar”a karşı rejimini ilelebet koruyacaklarına dair sözler verdirmiş. Gel zaman, git zaman; “icraatın içinden-dışından” derken, bu iş bitti erken. Kurdun işlerinden köylüler iyice bunalmışlar. Çünkü kurdun zulmü arttıkça artmış, eziyetleri dayanılmaz hal almış. Kurt, zavallı köylülerin her şeyine karışır, onlara rahat bir nefes dahi aldırmazmış. Kimin kimlerle komşuluk edeceğine, kimin ne giyip ne yiyeceğine bile kurt karar verirmiş. Sabahları süt içmek isteyen çocuklara “süt dokunur yavrularım, siz iyisi mi and için; siz benim izimden, dizimden ayrılmayın, ben size neler neler içiririm, ne topitoplar veririm” dermiş. Köylüler çaresiz katlanırlarmış bu duruma.“Yetti gayri, söz milletin” deyip bazen kurda diklenenler de oluyormuş ya… Onların akıbetini ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Gel zaman git zaman, köylüler “biz bu belâyı nasıl başımıza sardık, bu belâdan nasıl kurtuluruz” diye düşünedursun; bir gün köye sirkten kaçan üç maymun gelmiş. Maymunlar köylülerin bir dokunsan bin ah işitilen bu bezgin hallerine çok üzülmüşler, üzüntüden süzüldükçe süzülmüşler. Gizli gizli köyün ileri gelenlerine gidip “biz bu kurdu ormandan tanırız, siz bizi muhtar yapın, bu çarpık düzenin hakkından biz geliriz, düzeni adilleştiririz” demişler. Zavallı köylüler, “ne olacak canım, bir kere de bunu deneyelim bakalım.” diyerek maymunların teklifini kabul etmişler. Seçim zamanında bir ala yu vala ki sormayın. Maymunların hokkabazlıkları köylüleri mest etmiş. Muhtar olmak için hoplayan, zıplayan, yan yatıp amuda kalkan maymunların bu halini gören kurt dostane bir şekilde: “Yahu, ayıptır! Yuvarlandınız, tekerlendiniz; milletin karşısına böyle çamurlu, tozlu halinizle çıkmayın, alın bu temiz gömlekleri giyin bari.” diyerek onlara yeni gömlekler vermiş. Masal bu ya! Gömlekleri değiştiren maymunlar yeni gömlekleriyle seçimi kazanarak aralarından birini muhtar yapmışlar. “Biz eskiden su içerdik testiden” diyen yeni muhtar önce su testilerini değiştirmek istemiş; ama her yerde bir kurt kapanı ki sormayın. Kapanlardan kaçarken eldeki testileri de kırmış. “Ben koskoca muhtarım, köylüme bulgur mu yedireceğim” diyerek arkadaşlarını Dimyat’a pirince yollamış ya… Dimyat’a giden yoldaşları “bu kadar yolu boşu boşuna tepmeyelim, bari biraz ticaret yapalım” diyerek müteahhitlik, yumurtacılık, gemicilik işlerine dalmışlar, semizlendikçe semizlenmişler, köylüyü unutmuşlar. Bizim muhtar eldeki bulgurdan da olmasın mı? Bulgur neyse… Çocuklar hâlâ süt içemiyorlarmış, hâlâ cicili bicili kıyafetlerini istedikleri yerlerde giyemiyorlarmış, istedikleri türküleri söyleyemiyorlarmış. Bu duruma üzülerek son vermek isteyen muhtar, “hadi dostlar, açılalım açılalım!” diyerek şen şakrak ne zaman bir işe kalkışsa eski muhtar dişlerini bir gösteriyormuş ki… Maymuncuklar “aman çaktırmadan kaçılalım” diyerek sıvışıveriyorlarmış. Soranlara da “Ah! Eski muhtar olmasaydı, siz bizi o zaman görürdünüz” diyorlarmış. E, muhtarlık zor zanaat. Eski muhtarı memnun etmeden eski köye yeni adet getirilebilir mi? Tabiî bu durum; homurdanmalara, dırdırlara, dedikodulara da neden olmuyor değilmiş. Köylüler ne zaman maymunların karşısına çıkıp köyün hali pür melalini soracak olsalar; maymunların biri hemen gözlerini, diğeri ağzını, bir diğeri de kulaklarını kapatıveriyormuş. Bu ne demekmiş, köylüler bir türlü anlayamıyormuş. “Vardır bunların bir bildiği” deyip kös kös işlerinin başına dönüyorlarmış. Gel zaman git zaman, eski tas eski hamam. O yalan bu yalan, deveyi yuttu yılan. Bu masal nasıl bitecek? Ben de bilmiyorum inan. 27.05.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (25.05.2010) - CHP kemâle erdi mi? (20.05.2010) - Fakir ve onurlu efsane: Bursaspor (22.04.2010) - Bu toprakların çocukları (15.04.2010) - Türkiye Bağnazlık Akademisi |