Cevher İLHAN |
|
Irak iç savaşın eşiğinde! |
Türkiye, ABD’yi memnun edemediği başta “İran’la uranyum takası ve arabuculuğu” olmak üzere bir yığın iç ve dış gelişmeyle uğraşırken, yanıbaşında Amerikan işgali altındaki Irak’ta kargaşa devam ediyor. Binlerce teröristin yuvalandığı Irak, tam bir iç savaş sürecinde. “İntihar eylemi” süsü verilen lâkin “intihar eylemcileri”nin bulunmadığı bombalama ve patlamalarda yüzlerce Iraklı can veriyor, yaralanıyor. Başta Bağdat olmak üzere, Irak şehir ve kasabalarında terör ve anarşi devam ediyor. Türkiye ile ABD’nin “stratejik müttefikliğin” resmen ilân edildiği ve “teröre karşı istihbarat paylaşım” ile her türlü destek sözünün verildiği 5 Kasım 2007’de Beyaz Saray’da Bush’la başbaşa görüşmesinde Başbakan Erdoğan’ın bizzat talebinin üzerinden iki buçuk yıl geçti. Daha sonra Kuzey Irak’ın da ayrı bir ülke imiş gibi katıldığı “ABD-Türkiye-Irak’ın üçlü mekanizması”nın bir yararı görülmüyor. Irak hükûmetinin peşinen gücünün yetmediğini bildirmesine karşı ABD, kontrolündeki Kuzey Irak’taki ve Kandil dağlarındaki terörü tasfiye sözünü bir türlü yerine getirmiyor. PKK’nın irtibat büroları açık duruyor. Ankara’nın defalarca Washington’dan iadesini istediği ellerini kollarını sallayarak serbestçe gezen terörist elebaşıların hiçbiri teslim edilmedi…
IRKÎ VE MEZHEBÎ TEFRİKAYLA Kısacası, Irak kaos ve kargaşanın kıskacında. 7 Mart’ta seçimler yapıldı; lâkin etnik ve mezhebî ayırım kotası kontenjanıyla yapılan seçimlerde de iç barış sağlanamadı. Seçimlerin üzerinden seksen gün geçtiği halde hâlâ hükûmet kurulmuş değil. 325 sandalyeli mecliste 91 sandalye kazanan İyad Allavi’nin Irak koalisyonu ile 89 vekil çıkaran Nurî Mâliki’nin hukuk devleti koalisyonu da hükümet için gerekli çoğunluğu sağlayamıyor. Washington, Allavi ile Mâliki’ye dönüşümlü başbakanlık öneriyor. Bir yandan itiraz üzerine seçim sonuçlarını inceleyen özel mahkeme, seçimleri kazanmış 52 adayın oylarını “Baas yönetimi ile bağları bulunduğu” gerekçesiyle iptalini isterken, yılan hikâyesine dönen hükûmetin kurulmasında bir türlü uzlaşma sağlanamıyor. Özetle Irak’ı işgalle fitne ateşinin içine atan işgalci ABD, ırkî ve mezhebî parçalanma ve bölünme üzerine kurduğu “iftirak sistemi”nden bütün senaryolara rağmen göstermelik de olsa güdümünde “yerli” bir hükûmet çıkaramıyor. Karmaşa o denli ki Amerikalılar bile çözemiyor. Daha önce koskoca Irak’ın başına Talabani gibi bir aşiret reisini Cumhurbaşkanı yapan ABD, yine etnik ve mezhebî ayırım üzerine Irak yönetimini tanzim etmek, makamları dağıtmak plânında. Bu “tefrika plânı”yla Amerikan silâhlı kuvvetler başkomutanlığı, Allavi’nin cumhurbaşkanı olarak güvenlikten sorumlu olması ve bazı kilit bakanlıkların Sünnî Araplara verilmesine karşı Başbakanlığın Maliki’ye bırakılmasını ve Meclis Başkanlığının Kürtlere verilmesini istiyor! “Kullanma miâdı dolan” ve artık “işi biten” Talabani’nin, yerel rakibi Barzani’nin isteğiyle devre dışı kalacak ve Bağdat’tan uzaklaştırılmasını teklif ediyor. (Barış Beydoğan, Irakhaber, 25.4.2010) Görünen o ki Irak’ı daha baştan Arap-Kürt-Türkmen gibi ırkî farklılıklar üzerine bölen, “Sünnî Arap-Şîi Arap”, “Sünnî Türkmen-Şîi Türkmen” gibi mezhebî çekişmeler üzerine ayrıştıran işgalciler, Irak’ı kavga ve kargaşaya itmekle kalmıyor. Dünyanın en zengin ve verimli petrol rezervlerinin yer aldığı ülkenin kuzeyini Kürtlere, ortasını Sünnî Araplara, güneyinin Şîi Araplara peşkeş çekip etnik ve mezhebî bölünmeye ve parçalanmaya zemin hazırlıyor…
“ZÂLİMLERİN KILIÇLARIYLA KURTULUŞ OLMUYOR” Ayrıca bir Türkmen şehri olan Irak petrolünün beşte birinin çıkarıldığı, Kerkük’ü peşmergelere vermekle, “stratejik ortağı” Türkiye’nin “kırmızı çizgileri”ni pervasızca çiğniyor. İşgalin başında tapu ve nüfus dairelerinin işgalciler kontrolünde tâlân edilmesinin, atanan Kürt vali ve peşmergelerden oluşan şehir konseyinin emr-i vakileriyle Türkmen çoğunluğun baskı ve zulümle göçe zorlanıp yüzbinlerce peşmergenin iskan edilmesinin amacı bu... Dahası, güneydeki “Şîi oluşum”la, bölgede Sünnîlere karşı İran nüfuzunu genişletmekle “Şîi kuşak” oluşturmaya ve “Büyük Ortadoğu Projesi” gereği İslâm dünyasında bir Sünnî-Şîi çatışmasını alevlendirmeye uğraşıyor. Bunun içindir ki Irak’ta seçimlerin galibi eski Başbakan Allavi, İngiliz Guardian ve İspanyol El Mundo gazetelerine, açık açık “Irak’ın mezhep savaşının eşiğinde iç savaşa sürüklendiği”ni bildiriyor. “Seçimlerden sonra çok tehlikeli yeni bir iç savaşa doğru sürüklenmenin başlangıcında terör ve şiddetin tırmanış dalgası içindeyiz; şiddet devam ederse iç savaşa itiliyoruz” diye yakınıyor. Her defasında yüzlerce sivilin katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı Irak’ta daha korkunç şiddet olaylarının meydana gelmesinden korktuğunu söylüyor. Etnik ve mezhebî tahrikle kan dâvâsına dönüşen olayların ortasında Irak’ın bölünüp parçalanmaya hızla sürüklendiğini haber veriyor… Neticede, bölgeyi ateşe veren işgalci “zâlimlerin kılınçlarıyla ferah, ferec (kurtuluş), sürur gelmiyor.” İşgalcilerin “muhtariyet-özerklik” paravanında “meyl-i iftirak marazı”nı tahrikle, ırkî ve mezhebî ihtilâf ve ayırımları kışkırtma plânından barış ve özgürlük çıkmıyor. Irak’ın kanlı hal-i pür melâli ortada… 26.05.2010 E-Posta: [email protected] |