Faruk ÇAKIR |
|
Yassıada yolunda |
Yassıada mı demek lâzım yoksa ‘Yaslıada’ mı bilemiyoruz, ama 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Yassıada’da yaşananların Türkiye tarihi açısından yüz karası bir dönem olduğu her halde tartışılmaz. Bunu ifade etmekle birlikte hemen şunu da ilâve edelim ki, Yassıada’da tam olarak nasıl zulümler ve işkenceler yaşandığını hâlâ kayıt altına alabilmiş değiliz. Yassıada ‘küçük bir ada’ ama orada atılan yanlış imzalar Türkiye demokrasisini katleden imzalar olmuş. Yassıada, İstanbul’da (Burgaz adasının batı yönünde) bulunan kayalık; 170 metre genişliğinde, 280 metre uzunluğunda, en yüksek tepesi 47 metre olan ‘küçük’ bir ada. İstanbul’a yaklaşık olarak bir saat mesafede ve şu anda terk edilmiş vaziyette, insanların yaşamadığı ‘askerî bölge’ konumunda bir yer. 27 Mayıs’ın yıldönümü vesilesiyle önceki gün bu ‘küçük’ adaya gitme imkânı bulduk. Organizasyonu Genç Siviller yapmıştı. Kabataş’dan kalkarak Kadıköy’e uğrayan teknede yerli ve yabancı çok sayıda gazeteci ile 27 Mayıs darbesini kınayan çok sayıda genç vardı. Davetliler arasında 27 Mayıs’ın doğrudan ve dolaylı olarak mağdur ettiği kişilerin yakınları da vardı. Bunların başında Celal Bayar’ın iki kızını ve Fatin Rüştü Zorlu’nun aynı ismi taşıyan torununu da saymak lâzım. Yassıada’da yaşananlarla ilgili olarak şahitlerden dinlediğimiz ya da kitaplardan okuduğumuz bilgilerimiz elbette vardı. Ama bugüne kadar Yassıada’ya gitme imkânı bulamamış olmaktan dolayı kendime de ‘kırık not’ verdim. Ziyaret esnasında gördük ki, şimdiye kadar çok defa Yassıada’ya gitmiş olması gereken çok sayıda ‘Demokrat’ da Yassıada’ya ilk defa gidiyordu. “Boş bir adaya, tahrip olmuş ve ‘çöplüğe dönmüş’ bir mahkeme salonuna gitmenin ne anlamı var?” diye sorulabilir. Faydası var, çünkü hadiseleri iyi değerlendirmek için mekânları da bilmek ve görmek gerek. Darbecilerin kanunsuz yargılama için Yassıada’yı seçmesi her halde tesadüf değil. Milletin helâl reyleriyle iktidara gelenleri millete unutturmak için bir adayı tercih etmişler... Ama herkes gördü ki millet kendisine hizmet edeni değil, yanlış ve haksız kararlara imza atanları unuttu! Mahkeme başkanının “Sizi buraya tıkan kuvvet öyle istiyor” demesiyle tanınan eski spor salonu ve 27 Mayıs’ın ‘mahkeme salonu’nda yapılan konuşmalar da çok duygu yüklüydü. Hem konuşmacılar, hem de dinleyenlerin gözleri nemlendi. Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Naskali ve DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu yaptıkları kısa konuşmaları esnasında ağlamamak için kendilerini zor tuttular. Aynı şekilde Fatin Rüstü Zorlu’nun torunu da duygulu bir konuşma yaptı. “Asla 27 Mayıs’lar bir daha olmasın” temennisiyle yapılan Yassıada ziyareti, dönemin mahkeme salonunun dışına asılan “Biz buradaydık / 27 Mayıs darbesinin 50. yılında / Hiç bir favori darbesi olmayanlar olarak buradaydık” tablosunun altına atılan imzalarla sona erdi. Yassıada’da yaşananların şahitleri hâlâ hayattayken, hadiseler kayıt altına alınmalıdır. Üniversitelerimizin bu hususta sessiz kalmaları, yeterli çalışmalar yapmamaları ayrı bir eksiklik. Tabiî ki ilk adımı ‘demokrat misyon’un temsilcileri atmalı. Daha ne zamana kadar “Tarihimizde Yassıada yılları, günleri ve kararları olmadı” diye davranabiliriz? 29.05.2010 E-Posta: [email protected] |