Faruk ÇAKIR |
|
Ayaklarımız yere bassın! |
Malezya’nın Ana Muhalefet Lideri ve eski Başbakanlardan Enver İbrahim, ülkesinde çok tartışılan siyasetçilerden biri. ‘En başarılı’ olduğu yıllarda hakkında dile getirilen iddialar sebebiyle bir ara hapse de giren Enver İbrahim, hapisten çıktıktan sonra yeniden siyaset sahnesindeki yerini almış. Zaman zaman Türkiye’ye de gelen ve dikkat çekici eleştiri ve tesbitlerde bulunan ünlü siyasetçi Enver İbrahim, verdiği bir röportajda yine ‘ayakları yere basan’ görüşler dile getirmiş. “Kalbe değil, ele bakarız” kaidesince, Enver İbrahim’in doğru ve haklı tesbitler dile getirdiğini söyleyebiliriz. Türkiye ile alâkalı olumlu fikirlerinden dolayı ülkesinde “Sen Türkiye’nin elçisi misin?” diye eleştirilere maruz kaldığını anlatan Malezyalı siyasetçi kitabın orta yerinden konuşmuş: “Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek gerektiğini düşünüyorum.” Dünya siyasetine yön veren tartışmalı bazı isimlerle ilişki kurmasını eleştirenlere de şöyle cevap vermiş: “Burada (Malezya) beni nelerle itham etmediler ki. Beni CIA ajanlığı ile de itham ediyorlar. Yahudi olmakla da. Al Gore ile dosluğumuzu konuşuyorlar. (...) Richard Holbrooke ile görüşüyoruz ve bunu sorun ediyorlar. O benim dostumdur. (...) ‘Bosna’da doğru yaptınız, ama Irak’ta çok yanlış yaptınız’ diyorum. ‘Afganistan konusunda da yanlış yaptınız’ dedim. Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek gerektiğni düşünüyorum. Ama bunların neo-con oldukların biz de biliyoruz. Elbette dostluk başka, bu işler başka. Doğruyu söylemek gerekir. Ben Irak’tan ABD’nin çekilmesi gerektiğini her fırsatta belirtiyorum. Bunun için görüşmem şart.” (Mustafa Uzun’un röportajı, Vakit, 26 Mayıs 2010) “İslâm ümmetinin birliği gibi düşünceler hakikaten güzel düşüneler, fikirler ve atılımlardır. Ancak pratikte sorunlar yaşanmaktadır” diyen Enver İbrahim, “D-8 projesi”yle ilgili olarak da şöyle demiş: “D-8 projesini çok yakından takip ediyorum. En başında beri bu olayı biliyorum. Sayın Erbakan ile çok görüştük. Buraya da geldi. Ev sahipliği yaptık. Fikir çok büyük. Müthiş bir ideal. Ancak ayakları daha fazla yere basan düşünceler geliştirmemiz gerekiyor. Realist olmalıyız. Realitesi başka, teorisi başka bu işlerin. (...) Çok aşırı radikal olmamak gerekiyor. Vasatı yakalamalıyız. Lokal haret etmeliyiz. Burada da akidenin önemli olduğunu düşünüyorum. Yerel meselerle meşgul olmalıyız. Ama elbette Ebu Gureyb’de yapılanları ve benzerlerini de görmemezlikten gelmek bizim Allah’a karşı olan sorumluğumuzdur. Yanlışı, haksızlığı dile getirmek hepimizin görevidir.” (Agg.) Enver İbrahim’in seslendirdiği iki nokta özellikle dikkat çekici: Birincisi, ‘ayakları daha fazla yere basan düşünceler geliştirmemiz gerektiği’ ve ikincisi de ‘yerel meselelerle meşgul olmak’ gerektiği... Hayalî hedefler peşinde koşmak, insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüktür. Yani, “Muhali (mümkün olmayanı) talep etmek kendine fenalıktır.” O halde hiç kimse ve hiçbirimiz ‘suları tersine akıtmak için’ boşuna gayret sarf etmemeli. Hikmet dairesinde hareket etmek en güzeli. Bu tesbitleri hiç kimse ‘ümitsizliğe dâvet’ olarak anlamamalı. Ayaklarımız yere sağlam bassın ki, ulaşmak istediğimiz hedefe ulaşabilelim. 28.05.2010 E-Posta: [email protected] |