Lahika |
Âyet-i Kerime Meâli
Onlar (mü'minler) için ne kıyamet gününde bir korku vardır, ne de dünyada kaybettiklerinden dolayı bir üzüntü.
Bakara Sûresi: 262 |
28.05.2010 |
Allah’a abd olana herşey hizmetkâr olur Evet, Allah’a abd ve hizmetkâr olana herşey hizmetkâr olur. Bu da, herşey Allah’ın mülk ve malı olduğunu imân ve iz’an ile olur. İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir. Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor. Arz sefinesi de, sür’atle giderken “Bulutların geçişi gibi geçip gider.” (Neml Sûresi: 27:88.) âyetini okuyor. Sefine-i arz sür’atle yürürken, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh, o zehirli dünya oklarına bakıp el uzatma. Firâkın elemi, telâki lezzetinden ağırdır. Ey nefs-i emmârem! Sana tâbi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş; ben ancak ve ancak beni yaratıp, şems ve kamer ve arzı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâle abd olurum. Ve keza, kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdut ve tünellerinden şimşekvâri geçen zamanın şimendiferine bindirerek ebedül’âbad memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmânü’r-Rahîmden medet istiyorum. Ve keza, hiçbir şeyi dualarıma, istigâselerime ve niyazlarıma hedef ittihaz etmem. Ancak küre-i arzı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya ve şems ve kamerin yerleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şahikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sakin kılmaya kadir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelâle dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü, herşeyle alâkadar âmâl ve makasıdım vardır. Ve keza, kalbime vaki olan en ince, en gizli hatıraları işittiği ve kalbimin müyûl ve emellerini tatmin ettiği gibi, akıl ve hayalimin de temenni ettikleri saadet-i ebediyeyi vermeye kadir olan Zât-ı Akdesden maada kimseye ibadet etmiyorum. Evet, dünyayı âhirete kalb etmekle kıyameti koparan kudret muktedirdir, âciz değildir. Bir zerre o kudretin nazarında gizlenemez. Şems, büyüklüğüne güvenerek o kudretin elinden kurtulamaz. Evet, onun mârifetiyle elemler lezzetlere inkılâp eder. Evet, Onun marifeti olmazsa, ulûm evhama tahavvül eder. Hikmetler illet ve belâlara tebeddül eder. Vücut ademe inkılâp eder. Hayat ölüme ve nurlar zulmetlere ve lezâiz günahlara tahavvül eder. Evet, Onun marifeti olmazsa, insanın ahbabı ve mal ve mülkü insana a’dâ ve düşman olurlar. Beka belâ olur. Kemal hebâ olur. Ömür hevâ olur. Hayat azap olur. Akıl ikab olur. Âmâl, alâma inkılâp eder. Evet, Allah’a abd ve hizmetkâr olana herşey hizmetkâr olur. Bu da, herşey Allah’ın mülk ve malı olduğunu İmân ve iz’an ile olur. Evet, kudret, insanı çok dairelerle alâkadar bir vaziyette yaratmıştır. En küçük ve en hakir bir dairede, insanın eli yetişebilecek kadar insana bir ihtiyar, bir iktidar vermiştir. Ferşten Arşa, ezelden ebede kadar en geniş dairelerde insanın vazifesi, yalnız duâdır. Evet, “De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?” (Furkan Sûresi: 25:77.) âyet-i kerîmesi, bu hakikatı tenvir ve isbata kâfidir. Öyleyse, çocuğun, eli yetişemediği birşeyi peder ve validesinden istediği gibi, abd de, acz ve fakriyle Rabbine iltica eder ve Hâlıkından ister. Mesnevi-i Nuriye, Zeylü’l-Hubâb, s. 175
LÜGATÇE:
abd: Kul. arz: Dünya. sefine: Gemi. firâk: Ayrılık. telâki: Kavuşma, buluşma. nefs-i emmâre: Daima kötülüğü emreden nefis. şems: Güneş. kamer: Ay. musahhar: Boyun eğdirilmiş, hizmetkâr kılınmış. Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl: Herşeyi hikmetle yaratan Celâl sahibi, Allah. tayyare-i ömr: Ömür uçağı. uhdut: Geçit, hendek. şimşekvâri: Şimşek gibi. şimendifer: Tren. ebedü’l-âbad: Sonsuzlar sonsuzu. Hâlık-ı Rahmânü’r-Rahîm: Şefkat ve merhameti sahibi Yaratıcı. istigâse: Sığınma, yardım isteme. küre-i arz: Dünya. teskin: Sakinleştirme, durdurma. âmâl: Emeller, arzular. makasıd: Maksatlar. vaki: Vuku bulmuş, gerçekleşmiş olan. müyûl: Meyiller, yönelimler. maada: Başka. |
28.05.2010 |