Umut YAVUZ |
|
Beyaz at ve deve kuşu |
Günlerden bir gün nasıl olmuşsa, bir yılan, bir ayı, bir deve kuşu ve bir beyaz at ormanda düzeni sağlamak amacıyla bir araya gelmiş, adeta bir meclis oluşturmuşlar. Yılan; sinsi, hilebaz ve çok zalim bir yapıya sahipmiş. Ormanın kontrolünü elinde tutmak için, hiç âdeti olmadığı üzere, orman sakinlerine sıcak görünmeye çalışır, sinsi bir şekilde aralarına karışır ve her seferinde onu aralarına alan orman sakinlerini sokarak zehirlermiş. Adetâ hile ve aldatma ile iş gören, güvenilmez ve iflâh olmaz bir yapısı varmış. Ayı ise, ormanın en güçlüsü, en eskisi ve sahibi olduğunu iddia eder, kendisinden başkalarına hayat hakkı tanımazmış. Bilhassa ayıları kollar, savunur, ayı olmayanları ise dışlar ve ezmeye çalışırmış. Deve kuşunun ise, karmaşık bir yapısı varmış. Esasında ormanda düzeni sağlamayı çok arzu etmesine rağmen, biraz safdilliğinden biraz da hırsından dolayı sürekli aldanır ve etrafındakileri de aldatırmış. Deve kuşu, hakikat karşısında yıllarca başını kuma gömermiş. İş başa düştüğünde ya “Ben deveyim” diyerek uçmaktan, ya da “Ben kuşum” diyerek yükten kaçarmış. Yıllarca deve gibi yaşadıktan sonra, “Ben develiği bıraktım, bundan sonra kuşum, kuş gibi yaşayacağım” dese de, kuş olmayı da beceremezmiş. Beyaz atımız ise, çok asil, hür ve temiz bir soydan gelen, safkan bir atmış. Ormanda yıllarca süren baskı ve zulüm dolu düzene bir gün başkaldırarak, orman sakinleri için umut olmuş. Beyaz at, ormandaki herkesin hür ve özgür bir şekilde yaşaması gerektiğini savunur ve bunun için çırpınırmış. Hatta rivayet odur ki, bu beyaz atın görünmez, ama muhteşem bir binicisi varmış. Zamanın ve ormanın idaresinde esas söz ve etki sahibi olan biriymiş bu… Bir gün ormanda çıkan bir yangında, bütün orman sakinleri el ele vererek ormandaki yangını söndürmeye koşmuşlar. Herkes elinden geleni seferber ederek bu büyük yangını kahramanca söndürmüş. Ancak yılan, yangın söndükten sonra hilebazlığını ve sinsiliğini kullanarak bütün orman sakinlerini yangını kendisinin söndürdüğüne inandırarak, bundan böyle ormanı kurtardığı için, ormanın düzenini kontrol hakkının kendisinde olduğunu iddia etmiş. Bu yalanlara ayıyı ve deve kuşunu da inandırmış. Her ikisine de yalancı vaatlerde bulunarak, ormanın idaresinden özel paylar vereceği konusunda kandırarak yanına çekmiş. Böylece gücü eline alan yılan, yıllar boyunca bütün orman sakinlerine zulüm etmiş. Ancak beyaz at bu duruma bir son vermek için harekete geçerek adeta bir beyaz ihtilâl yapmış ormanda… Bu dönemlerde ormanda büyük bir refah ve adalet dönemi hüküm sürmüş. Ta ki; yılan, ayıyı ve deve kuşunu tekrar elde edip, kandırana dek… O zaman beyaz ata yapmadıklarını bırakmamışlar. Beyaz at, gördüğü bütün zulümlere, iftiralara, hile ve entrikalara rağmen, zaman zaman sendeleyerek, zaman zaman sürünerek de olsa, her zaman direnmiş ve ormanda düzeni ve asayişi sağlamak uğruna çok çabalar sarf etmiş. Bu hengâmda, deve kuşu, beyaz ata etmedik hakaret bırakmıyormuş. Onu yanlış yolda olmakla, dizginini başkasının ellerine vermekle de itham etmiş… Yıllarca deve kuşu beyaz atın ihtişamı karşısında kafasını kuma gömmüş, ayı da onu kıskandığından ve rengini beğenmediğinden olacak, hep yılanın tarafında yer almışlar ve yılanın emellerine hizmet etmişler. Neticede beyaz at kırlarda özgürce yol alırken, bunların hile ve desiseleri ile iki müthiş darbe geçirmiş. Son darbeden sonra ise, bacakları adeta kırıldığından, koşamaz olmuş, zayıf düşmüş, adeta ormanda görünmez bir hale bürünmüş… Beyaz atın bu yokluğunu fırsat bilen deve kuşu hemen ortaya çıkmış… Orman sakinlerinin beyaz atı ne denli sevdiklerini bilen deve kuşu, bundan böyle beyaz atınız yok, ben onun yerine beyaz at olacağım demiş. Bu iddiaya önce kimse inanmamış. “Sen değil miydin, yıllarca beyaz at yanlış yolda diyen. Hem sen hani kuştun?” diyerek itiraz etmişler. Ama deve kuşu bu iddiasında ısrarlıymış, ben artık kuş da değilim, deve de değilim, ben beyaz at olacağım demiş… Bu yalanına yılan da destek vermiş, zira deve kuşunu kolayca kandırarak ormanın idaresini gizliden sağlayabileceğini düşünmüş. Çünkü orman sakinleri yıllarca kendilerini soktuğu için artık yılana doğrudan inanmıyorlarmış. Böylece deve kuşu, ne deve olmayı, ne de kuş olmayı becerdiği halde, tutup beyaz at olmaya soyunmuş. Orman sakinlerinin birçoğu da buna inanmış ve onu beyaz at olarak görmeye başlamışlar. Halbuki, deve kuşunda beyaz at olmaya istidat yokmuş. Bu sebeple de orman sakinlerinin hiçbir arzusunu yerine getiremiyor, yapamadıkça da suçu ormanın zor şartlarına yüklüyormuş. Deve kuşu bu ağır yükün altında eziliyor ve ezildikçe de asabileşiyor ve ormanda adeta bir kaosa sebep oluyormuş. Üstelik deve kuşunun sırtına ormana yabancı bir takım kimseler oturmuş. Dizginini ellerine almış ve bu yabancılar deve kuşunu yönlendiriyormuş. Yılan da bütün bu olanları perde arkasından kıs kıs gülerek seyrediyormuş. Artık beyaz atın etrafında bir avuç insan kalmış. Beyaz atın üstünde onu yönlendiren o muhteşem binicinin bütün söyledikleri ve anlattıklarına rağmen, herkes bu sözleri unutmuş, deve kuşunu beyaz at sanarak ona yardım etmeye çalışıyorlarmış. Deve kuşunun etrafında olanlar, yalancı bir saltanata kavuşuyor, ormanda bütün işler sarpa sarmasına rağmen, bunu görmeyerek, kendi içlerinde bulundukları veya karşılarında gördükleri ihtişam ve saltanata kanıyorlarmış… Şimdi beyaz at mahzun ve yorgun bir şekilde ırmak kenarında su içiyor ve ormanda yeniden hükümran olacağı ve kendisi için kurulan adi ve sinsi planları yıkacağı günü bekliyormuş. 30.05.2010 E-Posta: [email protected] |