S. Bahattin YAŞAR |
|
Hayatını dâvâsına verene, dâvâsı hayat verir |
İNSAN, dâvâsıyla anlamlıdır. Dâvâsı insanı insanlaştırır. Yani hayatını neyin uğrunda yaşamışsa insan, o uğrunda yaşadığı, insana anlam kazandıracaktır. İnsanlık tarihi boyunca, dâvâlar insanlarla; insanlar da dâvâlarıyla anılmıştır. Ondandır ki, büyük şahsiyetler, dâvâlarına olan bağlılıkları ölçüsünde büyük olmuşlardır. Yani Mevlânâ’yı Mevlânâ; Yunus’u Yunus; Bediüzzaman’ı Bediüzzaman yapan, dâvâlarına adadıkları hayatlarıdır. Hayatlarını verdikleri o dâvâları da onlara hayatlar sunmuştur. Ebedî hayatlar da buna dahil. Dâvâlarına karşı sadakat içerisinde olanlar ve onunla yetinenler, onun feyziyle yaşarlar. Yani insan dâvâsına; dâvâ, ‘adam’ına tutunur. ‘Dâvâ adamı’ da böyle oluşur. Zaman içinde dâvâ adamı olarak takdim edilen pek çok insan, insanî zaaflarının kurbanı olarak tarihe geçmiştir. Böyleler dâvâ peşinde olurken, menfaatleri için dâvâda bulunurlar. Böyleler, dâvâ erleri tarafından ihanet manzarası içerisinde tanımlanırlar. Dâvâ adamı maddî manevî kazançlarını dâvâsı yolunda harcayabilir. Hatta ben şahıs olarak kaybedeyim, ama dâvâm kazansın anlayışındadır. Nitekim “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz, hakikat mesleği olan bu dâvâmdan beni vazgeçiremezsiniz” diyen yüce rehber (asm), dâvâ uğruna neleri göze almak gerektiğinin izahını yapmıştır. Tabiî bütün bu tanımlamalar, menfi ve müsbet anlamda olabilir. Yanlış bir dâvânın, samimî savunucuları dünyevî anlamda başarılara ulaşırken; Hak dâvânın samimiyetsiz savunucuları başarısızlıkla mukabele görmek durumunda olacaklardır. Elbette bu da yakışıksız olacaktır. Yani yanlış yolda olanlar, yanlış yollarında gösterdikleri samimiyet yüzünden, hedefledikleri sonuçlara ulaşabiliyorlar. Ama Hak yolun yolcuları ise, Hak dâvâlarında sergiledikleri samimiyetsizlik ve ihlâssızlık dolayısıyla, istenen sonuçlara, başarılara ve maddî ve manevî yükselişlere ulaşamıyorlar. Dâvâsında samimiyet, dürüstlük, yüksek maksatlar, ulvî düşünceler içerisinde olanlar, elbette yüksekliğe, saygıya, sevgiye lâyık olacaklardır. *** Nevşehir’de, Yeni Asya Neşriyat temsilcileri toplantısında dâvâ adamının nasıl bir şey olduğunu daha iyi anladım. Muhtelif yaşlardaki ağabey ve kardeşlerimiz hakikaten bir ‘iman kardeşliği’ sergilediler. Beş yıldızlı otelde Nur Talebeleri kardeşlik kucaklaşmalarına sahne oldu. Lobideki muhabbet dolu konuşmaları, kucaklaşmaları ibretle izleyen insanlar vardı. Menfaatsiz, garazsız yapılan bu kucaklaşma sahneleri hakikaten görülmeye değerdi. Yaşananlar adeta birer cennet antrenmanı gibiydi. Dâvâları uğrunda hayatlarını veren, gençliğini veren, enerjilerini veren ve simsiyah saçlarını beyazlatan kahramanlar, lisan-ı halleriyle ‘dâvâ adamı’ olmanın ne demek olduğunu gösteriyorlardı. Yüzleri nur, gözleri nur, sözleri nur bu seçkin topluluk, kıyamet asrına bir Asr-ı Saadet tablosu sunuyordu. Temsilcilerimizin verdiği bir mesaj da, ak saçlıların artık dâvâlarını siyah saçlılara devretmekte olduklarıdır. Geçmişten gelen güçlü tecrübeler, gençlikteki ciddî enerjilerle bütünleşiyor. Yani bir dâvânın gençliğinin bulunması, gençliğin dâvâ sahibi olması demektir. Gençliği olmayan dâvânın, yarınlara taşınması mümkün değildir. Farklı farklı illerden gelen temsilciler, görüş ve düşüncelerini çok rahat ve özgürce paylaştılar ve dualarını birleştirdiler. Biz de burada yaptığımız kısa konuşmada, dâvâ adamı olmanın çok önemli bir misyon taşımak olduğunu, dâvâların güçlü omuzlarda taşındığını ve bu dâvânın da Nur Talebelerinin omuzlarına ihsan-ı İlâhî tarafından konulduğunu ifade etmeye çalıştık. Tabiî temsilcilerin yüzlerine yansıyan nurânî atmosfer ise, taşıdıkları ve yaşadıkları dâvânın onlara nasıl bir hayatı verdiğini gösteriyordu. Orada paylaştığımız slogan cümlemiz ise, ‘Hayatını dâvâsına verenlere dâvâsı hayat verir.’ Yani ebedî bir hayatı kazanmak, dünyada dâvâsı uğrunda hayatını vermekle mümkün olacaktır. Hayatımızdan verdiğimiz kadar dâvâmız, dâvâmız kadar da hayatımız maddî ve manevî anlam kazanacaktır. Yani dünyada insanın yaşadığı hâlet, gidiyor olduğu yerin habercisidir. Anlaşılan cennet de, cehennem de dünyada netleşiyor. Netice: Hayatını dâvâsına verene, dâvâsı hayat verir.
NOT: Uydu yayını yapan Kanal Urfa Tv'de bu akşam saat 18.45'te, “Pozitif Pencere” programında, çocuğu olan ve çocuklarla ilgili olanların duyması gereken çok önemli notlar var. Eğitimci Halis Bozkurt'la "Çocuk ve oyun” konusunu konuşacağız. Dua temennisiyle... 30.05.2010 E-Posta: [email protected] |