H.İbrahim CAN |
|
İsrail kendi sonunu mu hazırlıyor? |
İSRAİL bir kere daha tüm dünyanın gözleri önünde masumları vurdu. Bütün uluslar arası hukuk kurallarını ihlâl ederek, savaş halinde dahi izin verilmeyen bir şekilde silâhsız gemilere saldırdı. Bu satırların yazıldığı sırada, İsrail televizyonunun bildirdiğine göre on kişi vurularak öldü. Otuz kişinin de yaralı olduğu haberleri geliyordu. İsrail’ askerleri saldırdığında gemiler kıyıdan 70 mil açıktaydı. Uluslar arası hukuka göre karasuları 12 mili geçemiyor. Kaldı ki, bırakınız uluslar arası suları, karasularında olsa dahi, ev sahibi ülkenin sivil vasıtalara silâhlı saldırı düzenleyerek durdurma hakkı bulunmuyor. Gazze’ye insanî yardım götürmekte olan bu konvoyda Türkler kadar Batılı yardımseverler ve insan hakları savunucuları da var. Amaç Gazze şeridinde İsrail ablukasıyla bunalmış ve her türlü insanî yardımdan yoksun durumdaki Filistinlilere tıbbî malzeme, gıda ve sağlık malzemesi götürülmesi. Bundan sonra neler olacağını bilmiyoruz. Büyük ihtimalle İsrail zorbalıkla gemilere el koyacak, açıkladığı gibi malzemeleri alıp, bir kısmını Gazze’ye kendisi ulaştıracak. Ancak altı yüz eylemciyi Filistinlilerle buluşturmayacak. Uçaklara veya Marmara gemisine bildirip geri gönderecek. Bir çok yorumcunun tesbiti, bu olayla Türkiye’nin İsrail-Filistin sorununa doğrudan dahil olduğu yolunda. Türkiye’de bir çok vatandaş galeyan halinde İsrail konsolosluklarının önünde toplanıyor. İslâm dünyası ayakta. Peki, Türkiye bu konvoyun gitmesine izin verirken, bu olacakları öngörmüş müydü? Öngörmüş ise amaç neydi? Elbette böyle bir organizasyonun resmî makamların izni olmaksızın gerçekleştirilmesi mümkün değil. Amaç ise; üzerine ölü toprağı serilmiş dünya kamuoyuna, İsrail’in bu bölgedeki insanlara uyguladığı zulmü, işgali ve insanlık dışı muameleyi bir kez daha gösterebilmek. Aynı zamanda BM başta olmak üzere uluslar arası kuruluşları daha ciddî bir şekilde harekete geçmeye zorlayabilmek. Türkiye, kimine göre yeni Osmanlıcılık kimine göre ise, bölgesine sahiplenme olarak nitelenen proaktif hamlelerle bölgenin siyasetine ve sorunlarına müdahale etmeye çalışıyor. Hamileri izin vermediği için ciddî bir tavır ortaya koyamayan birçok Ortadoğu ülkesinin aksine, Ortadoğu’nun ve İslâm dünyasının İsrail karşısında çaresiz ve aciz olmadığını ortaya koymaya yönelik bazı çabalar, bunu hasretle bekleyen milyonlarca Müslümanı umutlandırdı. Bütün bunların ne gibi sonuçlar doğuracağını zaman içinde göreceğiz. Ama ortada bir gerçek var: İsrail bu dünyayı umursamaz, hiç kimseye aldırmaz ve insanlık dışı politikalarını sürdürerek bu bölgede var olamaz. Bu politikaları sürdürmesinin önündeki en büyük engel de Türkiye olmaya başladı. Böylece olay, Türkiye ile İsrail arasındaki güç mücadelesine dönüşme eğilimi göstermeye başladı. Hükümetin burada bir yandan uluslar arası kamuoyunu devreye sokarak, soruna uluslar arası hukuk çerçevesinde çözüm oluşturmaya çalışması; diğer yandan da İslâm dünyasını uykusundan uyanmaya ikna etmesi gerekiyor. Bütün bu gelişmelerin olabilmesi için de Amerikan yönetiminin İsrail’in politikalarından rahatsızlığını artık açıkça dile getiren kanadının desteğiyle, ABD’nin engellemelerinin önüne geçilmesi lâzım. O gemide insanlığa hizmet uğrunda hayatını kaybedenlere Cenâb-ı Hak’tan rahmet diliyor, geriye kalan herkesin sağ salim evine dönmesini, yardımların da muhtaç Gazzelilere ulaştırılabilmesini diliyoruz. 01.06.2010 E-Posta: [email protected] |