Raşit YÜCEL |
|
Bir Kadir Eren vardı |
Evet, bir Kadir Eren vardı. 1970’li yıllardı. Çorum İmam Hatip Lisesi edebiyat öğretmeni idi. Aslen Çanakkaleli idi. Peşinen ifade edeyim: Onu gerçek anlamı ile tarif edemeyebilirim. Bu açıdan şimdiden affınızı bekliyorum. Yaşı benim gibi ellinin üzerinde olanlar, hem Çorum’da, hem de Yeni Asya camiasında onu daha yakından tanırlar sanırım. Çorum’da hem öğrenciler, hem meslek arkadaşları, hem de kamuoyu onu çok iyi bilirdi. Öğrencileri ile çok yakından ilgilenen, sosyal aktivitesi çok mükemmel, iyi bir hatip, iyi bir Nur Talebesi idi. Risâleleri Çorum’da tanımıştı. Kısa zamanda Külliyât’ı kavramış ve bunu hayat tarzı hâline getirmişti. Çorum’da “Aydınlar Ocağı"nın şubesinin açılmasına vesile olmuştu. Bir çok öğrenci arkadaşımızı topluma kazandırmıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bir dönem hac daire başkanlığı yapan Mustafa Çalışkan; elliye yakın kitapta imzası bulunan, geçtiğimiz Kasım ayında Hakk’ın rahmetine uğurladığımız, canım kardeşim Şaban Döğen; amcaoğlum, emekli din görevlisi Ahmet Yücel ve daha birçok değerli insanda büyük emekleri vardır. Bazı çevrelerin o günlerde Kadir Eren’i hazmedememe gibi halleri vardı. Ve tayinini çıkardılar. O buna aldırmadı. Ve öğrencilerin boykot isteklerine de taraftar olmadı. Otogarda onu uğurlamaya neredeyse okulun tamamı gelmişti. O çok sevilmişti, o çok sevgili idi. Uğurlamada ağlayanlar oldu. Bediüzzaman’ın tarif ve tabir ettiği, en değerli talebelerinden olan Zübeyir Gündüzalp sisteminde biri idi. Çanakkale’de aynı hizmetlerine devam etti. 1977 seçimlerinde AP Çanakkale milletvekilliğine aday oldu ve az bir oy ile milletvekilliğini kaybetti. 1979’da Demirel azınlık hükümetinde Millî Eğitim Bakanlığı’nda orta öğretim genel müdür yardımcılığı yaptı. Ve birçok eğitimcinin idareci olmasına vesile olmuştu. Kısa zaman içinde hem Millî Eğitim Bakanı, hem de bakanlıktaki personel tarafından sevilmişti. Ve uzun yıllar sonra bir gün, Erzurum milletvekili merhum Osman Demirci, Çorum eski milletvekili Yüksel Kavuştu ve İstanbul eski milletvekili Recep Özel ile 23 Mart 1980 günü Çorum’a geldiler. Ben kendisine takıldım: “Ağabey, yıllar oldu, bir gittiniz bir daha gelemediniz, sizi özledik “dedim. Bana cevabı şu olmuştu: “Kardeşim, artık Ankara’ya geldik, her zaman geliriz İnşallah” demişti. Fakat vâ esefâ… Beş gün sonra bir trafik kazasında Kadir Ağabeyimin vefat haberini gazeteden okuyunca vurulmuşa döndüm. Bu haber bir anda Nur camiâsında büyük bir hüzne vesile olmuştu. Yeri zor doldurulacak bir insandı. Cenâb-ı Hak, çok sevdiği kullarını yanına alırmış. Cenazesi büyük bir kalabalıkla kılındı ve defnedildi. Unutuldu mu? Hayır unutulmadı. Çanakkale’de bu vefat büyük bir yankı yaptı. Bakanlıkta bir çok eğitimci onun hizmetlerini hayırla yâd etti. O günün Millî Eğitim Bakanı Orhan Cemal Fersoy “Keşke onu hiç tanımasa idim” diyerek gözyaşlarıyla anmıştı. Onu çok sevmişti. “Kardeşim, Nur Talebesinin silâhı her zaman hazır olmalıdır” derdi. Silâh dediği şey ise Nur Risâleleri idi. Cebinden kitap eksik olmazdı. Hayatta iki vefat haberi hep bağrımı dağlamıştır: Bunlardan biri Kadir Eren Ağabeyimdir, diğeri ise Şaban Döğen. Ama, takdir bu, ne dersiniz? Geçtiğimiz gün Çanakkale Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Mehmet Kaplan Beyi arayarak Kadir Ağabey hakkında bilgi aldım. Tevafuk eseri, o anda Kadir Ağabeyimin oğlu Yar. Doç. Dr. Sait Beyin de yanında olduğunu söyledi. Kendisi Bolu’da üniversitede öğretim görevlisi olmuş. Sait Bey kardeşim ile görüşürken, sanki Kadir Ağabey ile görüşmüş gibi oldum. Ne kadar güzel ve mütebessim bir yapıya sahip olduğunu anladım. Uzun uzun sohbet ettik. Bu vesile ile Kadir Ağabeyimin hanımı ablamıza da hürmetlerimi, Ayşe Betül kardeşime de selâmlarımı iletiyorum. Ve bundan sonra her 28 Mart günü bir vefa yazısı yazmak boynuma bir borç olsun diyorum. Öyle umuyorum ki, ebedî âlemde çok sevdiği kimseler ile beraberdir. Cenâb-ı Hak mekânını ve makamını Cennetü’l-Firdevs etsin İnşâallah. Aziz ağabeyim, seni unutmadık ve unutmayacağız. 12.06.2010 E-Posta: [email protected] |