Banu YAŞAR |
|
Çocuk ve televizyon |
Modern zamanın insanları için hayat hem kolay, hem de çok zor. İşlerimizi kolaylaştıran, çabuklaştıran birçok teknolojiye sahibiz. Uzun mesafeleri kısa zamanda alabiliyoruz, dünyadaki yaşananlardan anında haberimiz oluyor. Ama bütün bu kolaylıklar yanında bir filtreleme sorunu da yaşıyoruz. Zihnimize sayısız bilgi akışı olurken bunların çoğunu eleyemiyoruz. Biz fark etmeden gereksiz ve zararlı birçok bilgi, bilinçaltımızın derinliklerine yerleşiyor. Bu kirlenmeden en çok nasibini alan da çocuklarımız oluyor. Sokağa çıkamayan, bahçede arkadaşlarıyla oynama imkânına sahip olamayan çocuklar için, maalesef tek zaman geçirme ve eğlenme aracı televizyon oluyor. Kendi işlerimizi yaparken, özellikle ayak altında dolaşmalarındansa oturup televizyon seyretmeleri daha kolayımıza geliyor. Daha az hareket ediyor olmaları, gürültü yapmamaları da işin cazip taraflarını arttırıyor. Son yıllarda sadece çocuklara özel çizgi film kanallarının açılmasıyla, televizyona bağımlılıkları da gitgide arttı. Bazı çizgi filmleri kaçırdığı için okula gitmek istemeyen çocuklara bile rastlamaktayız. Televizyonun zararlı etkileri en çok 0-3 yaş çocuklarında görülmektedir. Doğumla birlikte beyindeki gelişim süreci özellikle ilk yıllarda daha fazla olmaktadır. Çocuğun her duyduğu, dokunduğu ve gördüğü şeylerle birlikte beynindeki sinirsel bağlantıların sayısı da artmaktadır. Bu dönemde kendisiyle konuşulan, agucuklarına cevap verilen, anne babasının ve çevresindekilerin mimiklerine şahit olan bebekler daha erken konuşur, daha sosyal ve özgüvenli bireyler olurlar. Özellikle bu yaşlarda televizyonla fazla muhatap olmak en çok da onların dil gelişimlerine zarar verir. Günümüzde geç konuşan çocukların sayısı oldukça arttı. Konuşmadaki gecikmeyle beraber, sosyal gelişimde de aksamalar görülmektedir. Tv karşısında bırakılan bebeklerde otizm değil, fakat otizme benzer belirtiler gözlenmeye başlandı. Bunlar arasında göz teması kuramama, konuşmada gecikme, ilişki ve iletişim problemleri, insanlardan çok objelerle ilişki kurma, ilgi ve dikkat problemleri tesbit edilmiştir. Televizyon karşısında çocuk tek yönlü bir iletişime tabi olur. Yani sadece alıcı durumundadır. Karşılıklı bir iletişim söz konusu olmadığı için zamanla çocuğu donuklaştırır, dikkatinde yavaşlama ve dağınıklığa sebep olur. Günümüzde çocuk psikiyatrisine yapılan başvuruların büyük bir oranı dikkat problemleri, aşırı hareketlilik ve öğrenme güçlükleri üzerine olmaktadır. Televizyon ekranında dakikada binlerce kareye muhatap olan çocuk için hayatın ritmi yavaş ve sıkıcı gelmektedir. Bu da dikkatini belli bir konu üzerinde yoğunlaştıramama, dersi dinleyememe gibi sonuçlar doğurmaktadır. Psikolojik gelişim ve kişilik oluşumu açısından bakıldığında da çocukların seyrettikleri materyallerin bir çoğu, onların yaşının üstünde bilgiyle doldurulmuş olarak sunulmaktadır. Okul öncesi çağlarda ergenlik dönemine ait bilgilere şahit olan çocuklar, çocukluk denen dönemi doyasıya ve sağlıklı bir şekilde geçiremiyorlar. Bir dönem yaşanmadan atlanmış oluyor. Bu sebeple, televizyonun özellikle 0-3 yaşta mümkünse hiç seyrettirilmemesi, sonraki yıllarda ise daha kısa zaman dilimlerinde ve kontrollü bir şekilde seyretmeleri onların ruhsal ve zihinsel sağlıkları açısından oldukça önemlidir. Bunu yaparken aynı zamanda kendimizin televizyonla ilişkisini de gözden geçirmemiz gerekecek... 09.06.2010 E-Posta: [email protected] |