Robert MİRANDA |
|
Problem İslâm’da değil |
Batının İslâm korkusunun temelinde İslâmî fundamentalizm, militanlık, radikalizm, terörizm, totatilerlik gibi başka diğer din veya siyasal sistemlerin de taşıyabileceği tehlikeler yer alıyor. Esasında, sözkonusu korkuyu sadece bu yukarıda saydığımız sebeplere dayandırmak, büsbütün imkânsız olmasa da çok zor gibi görünüyor. Peki o zaman, Batıyı İslâm’a karşı bu korkuya sürükleyen, onları bir Haçlı zihniyetinde hareket ederek İslâm ve Müslümanları kötülemeye zorlayan diğer sebepler nedir? İslâmî totaliterlik, İslâm hakkında az bir bilgi sahibi olan biri için bile çelişkili bir ifadedir ve asla Batı’nın endişe duyacağı bir durum olamaz. Müslüman bir liderin totaliter olması beklenebilir, ancak o zaman da bu yönetim anlayışı İslâmî olamaz. Bunun da ötesinde, Batı’nın bugüne kadar totaliter Müslüman yönetimlere—sözgelimi Şah yönetimindeki İran ve Körfez Savaşı öncesi Irak yönetimi gibi—verdiği destekler de Amerikan siyasetinin totaliterlik konusundaki iki yüzlülüğünün bir ispatıdır. İslâmî fundamentalizm kavramına gelince ise, bildiğimiz gibi İslâm’ın bütün kuralları Kur’ân-ı Kerim, Peygamberimizin sözleri ve davranışları, analojik çıkarımlar, ilim ve mantıksal konsensüs yöntemleri üzerine bina edilmiştir. Peygamberimizin sözlerinin iyi yorumlanması halinde, Allah’ın birliğine inanan herkesin, ister Müslüman, Hıristiyan, Yahudi yahut başka birşey olsun, Müslüman olabileceği ve inançlarının da İslâm olabileceği sonucunda ulaşabilir. Fundamentalizm ise Hıristiyan düşünce yöntemi ile açıklanmış bir kavramdır. İslâmiyet’te akıl ve mantığı kullanmanın haricinde bir yaklaşım yer almamaktadır. Bir tanımlamanın ötesine geçen İslâmî fundamentalizm kavramı olguları açıklamak yerine bilâkis onları karartmaya hizmet edecektir. Bunun yanı sıra, Hıristiyan koalisyonu ve Siyonist ortakları ile onların Filistin üzerindeki sözde mukaddes iddiaları, çokları için daha bir fundamentalist görünmektedir ve bu her iki güruh da ABD’li politikacılar tarafından desteklenmekte ve tehdit olarak bile algılanmamaktadır. Rahmetli Marshall G. S. Hodgson, “Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek” adlı eserinde şunları söyler: İslâm’ın ilâhî bir dünya düzeni konusundaki bilinçli umutları, dünya tarihi açısından en mühim girişim ve vaattir; onun daha az bilinçli genel kültürel mirası ise insanı değerlerle yüklüdür.” İslâm’ın adalet ve merhamet emirleri, neo-emperyalistlerin birincil amaçlarına ters düşmektedir. Bu neo-emperyalistlerin genel anlayışlarının en güzel özetini de, “lider güvercin ve barış ödülü sahibi” ABD Dışişleri Bakanı George Kennan’ın 1948 yılında yaptığı konuşmada bulabiliriz. Kennan, çok gizli olarak nitelenen “Politika Planları Çalışmasında” şunları söyler: “Dünya varlığının yaklaşık yüzde 50’sini elimizde bulunduruyoruz. Buna karşılık dünya nüfusunun yüzde 6.3’ünü teşkil ediyoruz. Önümüzdeki zaman diliminde, gerçek görevimiz ise, bu farklı ve imtiyazlı konumumuzu muhafaza etmemizi sağlayacak ilişkileri kurmayı planlamak olmalıdır... Bunun için de aşırı duygusallık ve hassaslıktan elden geldiğince kaçınmalıyız... İtibar vs. gibi konulardan konuşmayı vazgeçmeli ve insan hakları, hayat standartlarının yükseltilmesi ve demokratikleşme gibi gerçekçi olmayan amaçlardan uzak durmalıyız...” İslâm’ı ve Müslümanları kötülemek vasıtasıyla, bağnazlığın Batı insanı üzerindeki gerçekçi olmayan korkuların ateşi körüklenmekte ve insanlığa karşı işlenen gerçek suçlar görmezden gelinerek, cezasız kalmaktadır. Yiyeceklerimizdeki kimyasallar ve dünyadaki sürekli artan kirlilik her sene milyonlarca insanın ölümüne sebep olmaktadır. Ne yazık ki, Amerikalılar olarak biz, evrensel bir sağlık koruma sistemine sahip olmamızı engellemek için birbirimizi kışkırtırken, aynı toplumumuz, zenginler batırdıkları şirketleri ve bankaları kurtarmak için bizden milyonlarca dolar para istedikleri zaman bu zulme karşı körleşebiliyoruz. Esas problem İslâm değil! Esas problemli olan adeta bir zombiye dönüşmüş Amerikan zihniyetidir.. Hepsi, birer kaçık olan ve asla araştırıp, bilmeden konuşan talk şov yorumcularından duydukları herşeye hiç düşünmeden inanmaya hazır haldeler... Bunlardan Allah’a sığınırım...
Tercüme: Umut Yavuz
Islam is Not the Problem
The West's fear of Islam centers on Muslim fundamentalism, militancy, radicalism, terrorism, totalitarianism, all elements of any other religious or political system. That said, it is difficult, if not impossible, to solely justify this fear on the basis of the reasons given above. What are the other elements of fear that causes many in the West to play subtly on the theme of the Crusades in order to demonize Islam and Muslims? Islamic totalitarianism, an oxymoron to anyone with even a rudimentary knowledge of Islam, should not be a Western concern. A Muslim ruler may be totalitarian, but then his rule would not be Islamic. Furthermore, the Western record on supporting totalitarian Muslim regimes -- Iran under the Shah, Iraq before the Gulf War -- is evidence of the hypocrisy of American policy against totalitarianism. As for Islamic fundamentalism, Islamic law is based upon the Quran, examples and sayings of the Prophet Muhammad, analogical deduction, consensus among the learned and individual reasoning. Strict interpretation of the Prophet's words leads to the conclusion that all who believe in one God are Muslim, and their faith is Islam; be they Muslim, Christian, Jew, or anyone else. Fundamentalism is defined in terms of Christian thinking. There is no parallel in Islam that stresses the use of reason and logic. Absent a definition, the label Islamic fundamentalism serves only to obscure issues, rather than to resolve them. Meanwhile, the Christian Coalition, and the Zionists and their biblical claim to Palestine appear fundamentalist to many; yet both are courted by US politicians, and not viewed as a threat. The late Marshall G. S. Hodgson, in "Rethinking World History", states: "[Islam's] conscious hopes for a godly world order represent one of the most remarkable undertakings in world history and because its less self-conscious general cultural heritage is laden with human values." Islam's mandate for justice and compassion opposes the primary objective of neo-imperialists who seek to follow policies outlined in 1948 by "the leading dove and peace prize winner" Mr. George Kennan, for the US Department of State. In his top secret "Policy Planning Study", Mr. Kennan stated: ". . . we have about 50% of the world's wealth, but only 6.3% of its population . . . Our real task in the coming period is to devise a pattern of relationships which will permit us to maintain this position of disparity . . . To do so, we will have to dispense with all sentimentality . . . We should cease to talk about vague and . . . unreal objectives such as human rights, the raising of living standards, and democratization." By demonizing Islam and Muslims, thereby fanning the fires of bigotry and raising unrealistic fears among the people of the West, the real crimes against humanity go unnoticed and unpunished. The chemicals in our food and the increasing pollution of our Earth are killing millions of human beings every year. To be sure, we are a nation that turns on each other to prevent the American public from having a universal health care system, but our society turns a blind eye when the rich ask for billions of dollars to bail them out of corporate bankruptcy. Islam is not the problem! The problem is the zombie like nature of the American mind-set, all to ready to believe without thought what they hear from wacky talk-show commentators who sound off on the radios without research and study. 04.06.2010 E-Posta: [email protected] |