Süleyman KÖSMENE |
|
Sözlerimiz ve sorumluluğumuz |
Cemal Bey: “Tabiat Risâlesinde, ‘İnsanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var; ehl-i iman bilmeyerek istimal ediyorlar’ cümlesine göre, ağzımızdan gayr-i ihtiyari çıkan, sonradan pişman olacağımız, aslında razı da olmadığımız sözlerden mes’ûl müyüz?”
Bedîüzzaman Hazretleri Tabiat Risâlesi’nde kâinatın yaratılışında sebeplerin, kendi kendine oluşun ve tabiatın asla makam ve yetki sahibi olmadığını, her şeyin doğrudan Allah’ın kudreti ile yaratıldığını ispat ediyor. Bu risâlenin başlangıç kısmında ehl-i imanın da, farkında olmadan kendisi aleyhine sonuçlanabilecek dehşetli bir takım sözleri söylediğine vurgu yapılıyor. Ehl-i imanın kullandığı bu kelime ve söz hatalarından üç tanesi zikrediliyor ve şirke çok yakın olduğu için muhakkak sakınılması isteniyor. Meselâ konuşmalarda doğrudan Allah’ın kudretine değil, sebeplere de pay verir kelimeler kullanmak veya kendi kendine oluşu telaffuz eder cümleler sarf etmek; ya da varlıkları tabiatın iktizası gibi gören konuşmalarda bulunmak, yahut Allah’ın vahdaniyetine uygun düşmeyen kelime veya cümleleri telâffuz etmek bu cümleden hatalı sözler olarak sayılabilir. Hiç şüphesiz sözlerimizden ve konuşmalarımızdan mes’ûlüz. Atalarımız, “Bin düşün; bir söyle!” veya “Konuşmak gümüşse, sükût altındır!” diye sanırım bu ağır mes’ûliyete işâret etmişlerdir. Ağzımızdan çıkan kelime veya cümlelere dikkat etmeli, pişmanlık duyacağımız veya bizi mahcup edecek sözcükleri mümkünse kullanmamalıyız. İsabetsiz veya yanlış sözlerimizle eğer insanları kırmış isek, özür dilememiz; eğer Allah’a karşı hatalı konuşmuş isek de hemen tövbe etmemiz daha uygun olur. Her hatanın, günahın ve kusurun “tövbe ve istiğfar” ile dönüşü vardır. Ancak daha sonra aynı sözcükleri dilimize almamaya, aynı hataları yapmamaya özen göstermemiz gerekir. *** Esat Bey: “Haram olan bir işe başlarken besmele çekmek insanı imansız mı eder? Eğer öyleyse bilmeyerek çekenler de imansız olurlar mı? İman tazelenirken sadece ‘Lâ ilâhe İllallah’ demek yeterli midir?”
İman veya küfür doğrudan kalple ve niyetle ilgili bir meseledir. İnsan bozuk olan dil ve amelinden dolayı imansız olmaz ve küfre girmez. Bunu “günah” çerçevesi içinde değerlendirmek daha doğru olur. Esas olan dildeki ve ameldeki bozukluğu gidermektir. Her günah için tevbe ve istiğfar ile, Allah’a sığınmak elbette mümkündür. Haram bir işe başlarken besmele çekmek, yani Allah’ın razı olmadığı bir işe başlarken Allah’ın adını anmak elbette uygun değildir; bu iş, ne adam açısından haramı helâl edicidir; ne de karşı taraf için adamın dinden-imandan çıktığını söyleyecek boyutta bir cinayettir! Besmele çeken adamda imanın izi ve etkisi bulunduğu düşünülür, adama yaklaşılır ve haram işlemekten vazgeçirmeye çalışılırsa daha isabetli olur. İman tazelenirken Allah’a ve Allah’ın Resûlü’ne (asm) olan imanımızı beraber ikrar etmemiz lâzımdır. Çünkü Ulûhiyet risâletsiz olmaz!1 Son Peygamberi bilen, dâvetine muhatap olan, tebliğine ulaşan ve “Lâ İlâhe İllallah, Muhammedü’r-Resûlullah” Kelime-i Tevhidinden haberdar olanlar için bu kelimeyi bölmek ve yalnız birini tercih etmek makbul ve sahih bir iman değildir. Ancak bilmeyenler, öğreninceye kadar muaf sayılabilirler. Yani bilmeyenlerin yalnızca “Lâ İlâhe İllallah” sözünü söylemeleri, tamamını öğreninceye kadar, kendileri için kifayet edebilir.2 *** “Genç” rumuzlu okuyucumuz: “Erkeğin boğaz altı ve göğüs kıllarını kesmesinde bir mahzur var mıdır?”
Vücudumuz üzerindeki tasarruflarımızdan, fıtrattan olması itibariyle sünnet olduğu bildirilenler şunlardır: Sünnet olmak, bıyığı kısaltmak, sakal bırakmak, burnu temizlemek, tırnakları kesmek, misvak kullanmak, parmakların arasını yıkamak, koltuk altlarını tıraş etmek, etek tıraşı olmak, su ile tahâretlenmek ve ağzı çalkalayıp temiz tutmaktır.3 Erkeğin boğaz altı ve göğüs kıllarını alması ise fıtrattan olmadığı gibi sünnetten de değildir ve tavsiye edilmemiştir.
Dipnotlar: 1- Sözler, s. 63. 2- Mektûbât, s. 322. 3- Taç, 3/318-320. 04.06.2010 E-Posta: [email protected] |