Ali Rıza AYDIN |
|
Hizmetlerin sosyal yönü |
Yine yaz mevsimi geldi. İçimizde kıpır kıpır birçok duygu deprendi. Kendimizi şöyle bir kırlara, bayırlara atıverme arzuları canlandı. Bu, hem yemek içmek, hem de bir arada güzel anlar geçirmektir, beraber. İnsan fıtratında olan bir talep. Ne kadar masum, ne kadar makul keyif sürmektir bunlar. Bizler bir mânânın, bir maksadın mensupları olarak her fırsatı, her ortamı hizmete yönlendirmeliyiz, bunu hep gözetmeliyiz. Hâl böyle olunca: Hizmetlerin sosyal yönünü hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz. Meselâ: Piknik deyip geçmeyelim! Tefekküre, tezekküre fırsat olur bu günler. Oraya gelen insan kaynaşır, oynaşır; hoşça vakit geçirir. Bu aktivitenin yansıması bir yıl kalır gündemde. Belki, bâzen, unutulmaz vakıalar, silinmeyen hatıralar oluşur. Meselâ: Fuat Yalçın Ağabeyin kaledeki uçuşu, hocalardan bir takımın sahadaki koşuşu, hafızamda kayıtlı. Bu günlerde, yorgun düşen kardeşler, az görüşen arkadaşlar sarmaş dolaş dolu bir gün geçirir; hatta yeni yeni dostlarımız meseleye vâkıf olur orada. Pikniklere gidenler birbiriyle görüşür, birbirine görünür. Unutmayalım, dünyada yaşıyoruz. Dünyanın da, dünya kadar meselesi var elbet. İşte bunlar beraberce çözülür. Çünkü insan, tesânüde muhtaç olur her zaman. Bilirsiniz, bazı işler bir başına olmuyor! Bir başka husus: Bize yakın kimselerle yakından görüşülmeli. Böyle şeyler insanları kazanmaya vesile. Bu dostlarla irtibat sürdürülmeli. Acı tatlı günleri, mutlaka paylaşılmalı; onlar kale alınmalı. Çünkü, “gönülden gönüle yol gider”. Bunu hissedince kişi, ısınır sana içi; hâletinden bir pencere açılır. İş buraya gelince ne verirsen alır, ne istersen verir. Aksi hâlde gönül suskun olursa, tesir etmez hiçbir şey. Neticede, insanız; öteki de bir insan; öyle olunca, empati için sempati gerekir. Samimî muhabbet gerekir. İnsan denen bu varlık duygulardan bir yumak. Her insanın âleminde aralık bir kapı vardır. Gelmesini bekleyen, gitmesini bilmeli. Biraz emek vererek girmeyi becermeli. Dostlardan birisinin belki gönlü kırıktır. Onu, o hâliyle bırakıp, çekip gitmek câiz mi? Bir şekilde, bir kapıdan girmeli, gönlündeki yaralara Nur-u Kur’ân sürmeli. Biiznillâhi Teâlâ, derman olur derdine. İnsanlar, bir kalıptan çıkmış gibi aynı model değil ki! Zevkleri farklı, tatları farklı, fıtratları farklı. Düzeltmek yerine, biraz düzelmeliyiz. Velhâsıl, şartları fırsata dönüştürmeliyiz. Düğün dernek, çarşı pazar, mevlit, panel, piknikler; tam bu işin zamanı. Gönlümüzden geçen duygu, bu olmalı, daima. Yunus ne diyor: “Gönül Çalabın tahtı / Çalab gönüle baktı / İki cihan bedbahtı / Kim gönül yıktı ise”. Evet, koca Yunus böyle diyor. Demek Cenâb-ı Hak, gönle bakıyor, gönülden geçene bakıyor. Yoksa, gönlün güzergâhı zikzaklarla doluysa, vay halimize; hem dünyada, hem ukbâda işler zor! Hülâsa: Hizmetin sosyal yönünü göz önünde tutalım. İnsanların gönlüne birkaç tohum atalım. Bir gün olur, hayat bulur; yeşerir. Gayesine gayret eden, maksadına erişir… 03.06.2010 E-Posta: [email protected] |