Mikail YAPRAK |
|
Ey Netanyahu! Utan yahu! |
Ey azgın ve saldırgan İsrail’in şimdiki başbakanı Netanyahu! Ey “tank üzerinde Filistin’e girmekten ve Filistinlileri ezmekten mutluluk duyuyorum” diyen Ehud Barak ve Ariel Şaron’un takipçisi! Siz bu dünya üstünde nasıl bir güruhsunuz? Ve hangi dünyadan geldiniz? Amacınız nedir ve hangi akla hizmet ediyorsunuz? Nasıl bir ruh taşıyorsunuz ve adı “vicdan” olan bir duyguyla tanışmadınız mı? Gazze’yi yerle bir etmek, Filistin’de Müslümanları yok etmek ve bölgede hükümran olmak emeliyle yaptığınız anî ve canî saldırılarınız ne zaman bitecek? O haksız emelinize asla ulaşamıyacağınıza göre; saldırganlığınız ve canîliğiniz sürecek, katliâmlarınızın ardı arkası kesilmeyecek mi? İnanıyoruz ki, yönettiğiniz ülkede ve temsilcisi olduğunuz toplumda da insanlar vardır. Akıl sahibi, vicdan sahibi ve merhamet sahibi insanlar.. Ama sen ve senin gibi pervasız politikacılar yüzünden bütün bir İsrail bugün dünyada lânetleniyor, kınanıyor. Kendi vatandaşlarından, senin saldırganlığını ve kana doymazlığını onaylamayanları bile, lânetlik bir toplum içinde görünmeye mahkûm ettiğin için, onlara da zulmediyorsun. Çünkü senin insanlık dışı uygulamaların yüzünden onlar da yer yüzünde alnı açık ve başı dik gezemiyorlar. Sen ve seleflerin olarak işlediğiniz insanlık suçları, dünyalık ve diplomatik tedbirlerle ya da misillemelerle temizlenemez. Zira sizin bu yaptıklarınız geçici cezayı değil, ebedî azabı gerektirir. Seleflerine dönüp bir baksana! Bitkisel hayat yaşayan Şaron, senin aklına ve idrakine bir şeyler fısıldamıyor mu? Kabrin karanlığına ve dehşetli azaplarına mahkûm olan diğer seleflerinle eğer manevî bir irtibat kurabilseydin, aynı zulmünde ısrar edebilir miydin? Savaşın da bir usûlü, gerektiğinde ve cephesinde yapılırsa bir şerefi vardır. Siz tarih boyunca bu şereften mahrum kaldınız. Orantılı güç kullanılan bir savaşta bulunmadınız. Ya bir zamanlar tamamen zillete düşüp ayaklar altında ezildiniz, yurtsuz yuvasız oradan oraya sürüldünüz. Ya da hile ve desiselerle gasbettiğiniz topraklarda, şimdilerde olduğu gibi saldırgan bir tutum içine girdiniz. Finans kaynaklarını, teknolojiyi elinizde; siyonist ajanları ve Amerika’yı arkanızda tutmanıza rağmen, zilletten ve korkaklıktan bir türlü kurtulamadınız. Gasbettiklerinizi bir gün kaybetmek korkusu iliklerinize kadar işledi. Sizin korkaklığınızın yanında, yel değirmenlerine kılıç ve kalkanıyla saldıran Donkişot bile şerefli bir kahraman sayılır. Tanklarınızın önünde kahramanca meydan okuyan çocukları ezecek kadar cani, onların attığı taşlara silâhla karşılık verecek kadar korkaksınız. Gazze’yi yok etme hırsıyla havadan ve karadan bombardımana tuttunuz. Çocuk, yaşlı, sivil, asker ayırımı yapmadan canlarına kıydınız. Yetmedi, her türlü ihtiyaçlarına ambargo uygulayarak, onları ölüme terk ettiniz. Bu ambargonuzun ikinci yılında ambargoyu delmek, masum ve muhtaç insanların imdadına koşmak amacıyla, insanlık adına yola çıkan yardım gemisine hunharca saldırdınız. İçinde tek bir silâh bulundurmayan, tekbirlerle yola çıkan o gemi, yardım malzemelerini ve iyi niyetli kahraman insanları taşıyordu. Çocuklar ve çocuk oyuncakları bile vardı. Ezanlar okunuyor, namazlar eda ediliyor. Masum eğlence programları icra ediliyor, neş’e ve sevinç içinde yol alınıyordu ki, aniden tepelerine indiniz. Bu ne güzel bir gemi ki, yüzünüzü dünyaya gösteren bir ayna, iç yüzünüzü kaydeden bir röntgen oldu. Bu gemi macerası sonunda ortaya çıkan tabloda, insanlık adına cesaret ve kahramanlık bizde, korkaklık ve alçaklık sizde kaldı. Şehitlik bizde, katillik sizde kaldı. Hak ve adalet bizde, haksızlık ve zulüm sizde kaldı. Ey Benjamin Netanyahu! Utan yahu, utan yahu! Neden hâlâ, haksızlığı hak sayarsın? Neden yahu, neden yahu? 05.06.2010 E-Posta: [email protected] |