Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Sıcak yaz |
Meteoroloji, bu yaz mevsimini, son yılların sıcaklık ortalamalarının üzerinde değerlerle geçireceğimiz yönündeki tahminlerini yakın zaman önce deklare etmişti. Tahminler doğru çıkarsa, önümüzdeki günlerde eskiye göre daha çok terleyip bunalacağız. Hava durumu için yapılan bu tahminin benzeri, yine yaz dönemindeki siyaset iklimi için de seslendiriliyor. Birbirini izleyen, hattâ eşzamanlı olarak iç içe cereyan eden şok gelişmelerle, son derece “sıcak” bir yaz geçireceğimiz söyleniyor. Nitekim daha yaza girmeden bunun işaretlerini görmeye başladık. Son haftalarda gerçekleşen baş döndürücü gelişmeler, sıcak yazın habercisi. Meselâ CHP’de iki hafta içinde olup biten lider ve yönetim değişikliği. Tam bir operasyon. Ve aynı günlerde terör saldırılarında ve şehit cenazelerinde yaşanan düşündürücü tırmanış. Ard arda gelen şehit haberleri, alışılmışın tersine, başka şok gelişmelerin gölgesinde kalsa da, neredeyse şehitsiz günün geçmediği bir sürece girilmiş olması, bu durumu hızla değiştirebilir. Ki, özellikle İskenderun’daki deniz üssüne yapılan ve 6 şehit verdiğimiz saldırı, terörü bir kez daha devlet gündeminin ilk sırasına yerleştirdi. Evvelâ Başbakan Vekili sıfatıyla Arınç’ın başkanlığında dar katılımlı bir toplantı yapıldı, ardından Başbakanın yönetiminde, ilgili güvenlik birimlerinin en üst düzey yetkilileri bir araya geldi. Bu, gündemi son olağanüstü gelişmeler olsa da normalde Başbakanın ilgili bakan ve bürokratlarla yaptığı bir istişare toplantısı iken, medya öteden beri devam eden bir alışkanlıkla yine “terör zirvesi” nitelemesini kullanmayı tercih etti. Halbuki zirve, eşit konum ve statüde bulunan kişilerin bir araya geldiği toplantılar için kullanılması gereken bir kelime. Bakalım, demokrasimiz medyanın bu alışkanlıktan vazgeçeceği günleri görme olgunluğuna ne zaman kavuşacak? Yeni kurulan Kamu Güvenliği Müsteşarlığının, başına getirilen İstanbul eski Valisi Güler’le ve MİT’in de yeni Müsteşarı ile temsil edildiği toplantının ağırlıklı gündemi terördeki tırmanış. Bakalım, alınacak kararlar bu tırmanışın önüne geçip, emniyet ve asayişi sağlayabilecek mi? Bu sorunun cevabı, terör saldırıları ve şehadet olaylarındaki artışın, açılımdaki tıkanmanın katmerlenmesi, Apo’ya atfedilen “31 Mayıs vadesi,” hızlanan TSK operasyonları, sevk-idare-tedbir kusur ve noksanları... ile ilgisi olup olmadığı konularındaki istifhamların cevaplarına da bağlı. Ve ilâveten, bilhassa İsrail ve İran krizleri gibi dış etkenlerle ilgili gelişmelerin serencamına da. Yeni haftaya, odağında İsrail'in Gazze’ye yardım filosuna düzenlediği kanlı baskının yer aldığı bir gerilimle girmemiz, sıcak yazın o cenahtaki önemli aktörlerinden birine işaret ediyor. İskenderun’daki terör saldırısının gemi baskınıyla aynı gece içinde gerçekleşmesi ise, yine o adresle bağlantılı kuşkulu değerlendirmelerin yoğun şekilde gündeme gelmesine sebep oldu. Yazı daha da ısıtacak gelişmelerin adreslerinden biri de yüksek yargı. Ve ilk işaret fişeğini anayasa paketi için yapılması öngörülen referandumun tarihini 12 Eylül olarak belirleyen Yüksek Seçim Kurulu attı. Ardından, paket için ilk görüşmeyi yapmak üzere toplanan AYM geldi. Ergenekon eksenli gelişmeler de bu hararetli ve gergin gündemin vazgeçilmez maddeleri. Son dalgada, Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay’ın da gözaltına alınması ve bu gözaltıya Alevi çevrelerden yükselen tepkiler, yine hassas sinir uçlarına dokunan yeni risklerin habercisi gibi görünüyor. Keza 3. Ordu Komutanı ile Erzincan Başsavcısının yargılandığı dâvâ ile ilgili olarak, bazı Yargıtay üyelerine atfedilen ses kayıtları üzerinden devam eden tartışmalar da işin bir diğer boyutu. Velhâsıl, işaretler, her cenahta sürprizlere açık, gerilimli ve hararetli bir yaz mevsimine girdiğimizi haber veriyor. Dileğimiz, bu hararetin zaten yetersiz olan demokrasimizi daha da buharlaştırıp çoraklaştıracak sonuçlar getirmemesi. 05.06.2010 E-Posta: [email protected] |