Faruk ÇAKIR |
|
İtiraflardan ibret alınsın |
Kamuoyu, zaman zaman değişik ‘itiraf’lara sahne oluyor. Bu itiraflar kimi zaman siyasetçiler, kimi zaman iş adamları, kimi zaman da tarihçilerden geliyor. 12 Eylül öncesi cinayetler işleyen ve bu sebeple hapis yatan bir isimden de ‘taze itiraflar’ geldi. Bir gazetecinin sorularını cevaplandıran Haluk Kırcı, “Yeni kuşakların benim bu çığlığımı duymasını istiyorum. Benim yaşadıklarımı gözönüne alıp, pişmanlık duyacakları işlere girmesinler diye konuşuyorum” demek suretiyle ibret alınması gereken itiraflarda bulunmuş. Kırcı, 1978’de Ankara Bahçelievler’de 7 Türkiye İşçi Partili (TİP) genci öldürmek suçundan hapis yatmış. Konuyla ilgili soruları cevaplandırırken (özetle) şöyle konuşmuş: “Bahçelievler olayı olduğunda 20 yaşındaydım. Şimdi 52 yaşındayım. Ben 20 yaşındayken Türkiye bir kardeş kavgasının içindeydi. Soğuk savaş operasyonları can alıyordu. (...) Adalete hesap verdim. Asıl şimdi Cenâb-ı Allah’a vereceğim bir hesap var. Şiddetle, vurarak, kırarak bir şeyleri çözmek mümkün değil. Şiddet şiddeti doğuruyor. Şiddet sadece dışarıdan bu ülkeyi seyredenlerin işine geliyor. (Soru: Niye öldürdünüz?) Bu bir cinnet hâli. Toplumsal cinnet hâli. Ben ülkemin komünist işgal tehdidi ile karşı karşıya olduğuna inanmıştım. Bu tehdidi yapanlar şiddet uyguluyordu. Ellerinde silâhlar kurtarılmış bölgeler ilân ediyor ve halk mahkemelerinde idam cezaları veriyorlardı. (...) Oyuna geldiğimizi anlayabilmek için 12 Eylül darbesinin yapıldığını görmemiz lazımdı. Sanal bir âlemde yaşıyorduk ve çok kıyıcı olmuştuk. (...) Bu oyunun ne kadar çapraşık bir oyun olduğunu o dönemi yaşayanlar bilir. Çorum’u, Maraş’ı kim azmettirdi? 1 Mayıs 1977’yi kim planladı? O dönem Türkiye’yi yönetenlere bakın. Sokakta oluk oluk kan akıyor, parlamento aylarca Cumhurbaşkanı seçemiyor. İkisi de aynı işe hizmet ediyor. Darbeye!” (Sevilay Yükselir’in röportajı, Sabah, 6 ve 7 Haziran 2010) “Türkiye’de maalesef çok ciddî boyutta özel harp operasyonları yapılmıştır. Bu operasyonlardan birebir bildiklerim var. Bunu da çok açık şekilde söyleyeyim. Mesela Haziran 1979’da MHP Genel Merkezi’ni kimler kurşunladı? 1980’de Ziraat Mühendisleri Birliği’ne kimler saldırdı? Kimler oradaki insanları öldürdü?” diye de soran Kırcı, “Provokasyon mu diyorsunuz?” sorusuna da şu cevabı vermiş: “Evet provokasyondur. Bir tane değil ki; yüzlerce var. (...) Ben size bir şey söyleyeyim. 1974’den sonra Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ülkü Ocakları kurulmuştur. Kimler kurdurtmuştur o ocakları? Oradaki arkadaşlarımıza kimler yardımcı olmuştur? Kimler bu arkadaşlarımıza silâh ve mermi getirmiştir?” (agg.) 12 Eylül öncesi anarşi olaylarının ‘darbe’ye zemin hazırlamak için ‘ilgililerce’ önlenmediği, aksine teşvik edildiği pek çok kişi tarafından dile getirilen bir konu. O dönemde cinayete bulaşan ve bunu itiraf eden bir ismin bunları söylemiş olması her halde dikkate alınmayı hak ediyor. “1974’den sonra Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ülkü Ocakları kurulmuştur. Kimler kurdurtmuştur o ocakları?” sorusu her halde en dikkat çekici soru olsa gerek. Acaba bu itiraflardan yola çıkarak, bugün yaşanan ve yarın da yaşanması muhtemel olan ‘provokasyonlar’ için uyanık olmak ve tedbir almak gerekmez mi? Biz ibret alalım, ‘yetkililer’ de tedbir alsın! Tâ ki, millet olarak yeni tuzaklara düşmeyelim. 08.06.2010 E-Posta: [email protected] |