H.İbrahim CAN |
|
İsrail dünyaya karşı inadını sürdürecek mi? |
İsrail, bütün dünyaya rağmen abluka inadını sürdürebilir mi? Adli tıp raporuna, görüntülere, geminin Türk olmayan yolcularının anlatımlarına rağmen, dünya kamuoyunda kendisini aklama çabalarında başarılı olabilir mi? Ardı ardına gelecek Gazze konvoylarını yine zorbalıkla durdurmaya devam edebilir mi? Dünya bu soruların cevabını merak ediyor. Bu cevaplar, İsrail’in dünya kamuoyundan çok Amerika’dan göreceği baskıya bağlı. Örneğin; İsrail’i BM’nin öngördüğü araştırma komisyonuna üye vermeye ve bu araştırmayı kabul etmeye ancak ABD ikna edebilir. Peki ABD İsrail’e baskı yapabilir mi? Canlı yayında İsrail’i kınamaya cesaret edemeyen Obama, sözcüleri aracılığıyla bu ablukanın artık sürdürülemez olduğunu ilan etti. Doğu Kudüs’te yeni yerleşimler kurma kararından bu yana, İsrail’e karşı kızgınlığını gizleyemeyen Obama yönetiminin Gazze Konvoyuna saldırmama, ölçülü davranma konusunda İsrail yönetimini defalarca uyardığı ortaya çıktı. Bir Amerikan Dışişleri sözcüsü; “İsrail ile konvoy konusunda bir çok kanaldan iletişim kurduk. Gemilerde Amerikan vatandaşları dahil, sivillerin varlığı nedeniyle, ihtiyatlı ve kontrollü olmalarını vurguladık” ifadelerini kullandı. Ama İsrail’in gözükaralığı, bu uyarıları dikkate almasını engellemişti. Öbür yandan İsrail kamuoyu dünyanın bunca tepkisine rağmen, hâlâ İsrail askerlerinin haklı ve başarılı olduğuna, dünyanın İsrail’i anlamadığına inanıyor. Netanyahu da “Altı Türk’ü ben öldürdüm” diyen askere madalya vermeyi kararlaştırıyor. Düşünebiliyor musunuz? Altısı doğrudan başına ateş edilerek öldürülen dokuz sivilin katiline madalya verilecek. İsrail Milletvekili Einat Wilf Parlamentodaki konuşmada, dünyanın eleştirilerinin İsraillilerin vatan hakkına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ediyor. Öte yandan İsrail kara propaganda yoluyla, İHH’nın terör örgütleriyle bağlantılı olduğu haberlerini yayarak, yaptığını haklı çıkarmaya çalışıyor. Gemide Türkler dışında bir çok ülkenin vatandaşı, hatta bir İsrail milletvekili bulunduğunu, organizasyonun yalnızca İHH tarafından yapılmadığını ve ikinci konvoyun da yine zorbalıkla durdurulduğunu unutturmaya çalışıyor. Ne yazık ki; ülkemizde de bazıları bu propagandanın borazanlığını yapmaya devam ediyor. Hem de insanî yardım konvoyuna katılanların çoğunluğunun dindar olmasını bahane edip, çirkin bir şekilde İslâm’a saldırarak. Ama Ortadoğu’da artık geri dönülmeyecek bir noktaya gelindi. İsrail dünya kamuoyunda tecrit edildi. ABD açısından da bir karar vermenin zamanı. Artık İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemeye devam edemezler. Bölgeye ilişkin hesaplarda, Türkiye –eğer haklılık sınırında durmayı başarabilirsek—önemli bir belirleyici unsur olarak yer alacak ve Amerika’nın yalnızca Filistin-İsrail sorununda değil, Irak, Suriye ve İran’la ilgili politikalarında da Türkiye’yi dikkate alarak politika üretmesi ve Türkiye ile iletişim halinde kararlar vermesi zorunlu hale gelecek. Kısacası; Ortadoğu’da diplomasi ve güç dengeleri asla eskisi gibi olmayacak. Bunlar bizim olmasını umduklarımız. Eğer 1,5 milyon Filistinli ablukadan kurtarılabilirse, eğer İsrail aklını başına toplayıp, zulümle değil adaletle varlığını sürdürebileceğini anlarsa, hayatını İsrail kurşunlarıyla kaybeden insanlarımızın yaptıkları boşa gitmeyecek. 08.06.2010 E-Posta: [email protected] |