Cevher İLHAN |
|
Bu mu “başarılı diplomasi”? (2) |
Tablo ortada. İsrail saldırısını “kınama kararı” alamayan BM’nin cılız “bildirisi”ni bile “önyargılı” ve “taraflı” olarak eleştirip soğuk karşılayan ABD, uluslararası sularda silâhsız sivil bir gemiye düzenlenen saldırıyı “şiddetli bir hareket” nitelemesiyle kalmakta. Bir “kınama”da dahi bulunmayıp, üstelik “eylemi düzenleyenleri suçlu” bulmakta! İki buçuk saat süren Davutoğlu-Clinton görüşmesi ve yine Erdoğan’ın uzun telefon konuşması sonucu Obama’nın İsrail’i ikna edip gözaltındakileri serbest bıraktırması; tutuklu yolcuların, yaralıların, cenazelerin üç gün sonra iâdesi “büyük bir başarı” olarak sunulmakta! Oysa pompalanan “olumlu” havanın aksine ABD’nin İsrail’i kayıran tutumunda bir değişiklik yok. Ankara hâlâ alttan alıyor. Başta Türk bayraklı “Mavi Marmara” olmak üzere yardım gemileri hâlen İsrail’in elinde tutulurken AKP hükûmeti, BM’nin “uluslararası komisyonu” kurmasını büyük bir başarı olarak propaganda ediyor. Başbakan miting meydanlarında bu “başarı”yı büyük bir heyecanla ilân ediyor. Ne var ki İsrail, “uluslararası komisyon”un araştırmasını peşinen reddediyor. Açık açık izin vermeyeceğini bütün dünyaya karşı ilân ediyor. Bu arada Millî Savunma Bakanı Gönül, İsrail’le askerî anlaşmaların Dışişleri Bakanlığının yetkisinde olduğunu belirterek, “Bize şimdiye kadar bu konuda herhangi bir şey gelmedi” deyip meseleyi Dışişleri’ne havale ediyor. Buna mukabil Davutoğlu, “Sayın Başbakan’la birlikte askerî anlaşmaları değerlendirmeye devam ediyoruz; bu tamamen İsrail’in tutumuna bağlı” deyip topu tâca atıyor…
ABD, SALDIRIYI “İSRAİL’İN HAKKI” SAYIYOR! Keza gemi saldırısında katledilen New York doğumlu Furkan Doğan’ın aynı zamanda Amerikan vatandaşı olmasına ve bir Amerikan vatandaşının denizaşırı bölgede hayatını kaybettiği durumlarda Amerikan yönetiminin soruşturma açma opsiyonunun bulunmasına rağmen, Washington, “tarafsız kalma” perdesinde soruşturma açmaya yanaşmıyor. FBI, vâhim bir kayıtsızlıkla duruma müdâhil olmuyor. İsrail’in soruşturma açmasını yeterli buluyor. Dâvâyı katil İsrail’in insafına bırakıyor… Türkiye’nin “stratejik müttefiki” ABD’nin İsrail’i resmen tercihi ve Ankara-Washington hattındaki kırılganlık bununla da kalmıyor. İsrail’i kınamayan Obama, yardım filosuna saldırıyı “trajik bir durum” nitelemesiyle yetiniyor. “Orta Doğu barış çabalarının ilerletilmesi için bir fırsat da sunabileceği” cümlesi ise evlere şenlik! CNN televizyonunda, aynen İsrail Başbakanı Netenyahu ve Filistin halkının toptan imhasını isteyen Siyonist Dışişleri Bakanı Lieberman ağzıyla konuşuyor. İsrail’in Gazze Şeridi’ne dair “meşrû güvenlik kaygıları” olduğunu tekrarlıyor. Dahası “Ambargonun gereği”ni savunuyor; İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasının, “insanların ekonomik fırsatlar peşinde koşmalarını önlediği” garâbetini ileri sürüyor. İsrail’i kınamanın erken olduğunu söyleyerek, hâlâ “Bütün gerçekleri bilmeye ihtiyacımız var” gerekçesiyle geçiştiriyor. Ankara’dakiler, hâlâ Gazze saldırısını kınamayan Obama’nın “İsrail’deki yolcuların, yaralıların ve cenâzelerin iâdesini sağladığıyla” övünürken, Yardımcısı Joe Biden’den de Türkiye’ye karşı İsrail’e tam destek geliyor… PBS televizyonunda ki bir şov programında bütün dünyaya karşı tecâhl-ü ârif yaparak “İsrail’in, kendi güvenlik ve çıkarı için Gazze’ye giden gemileri durdurma ve yardım malzemesini arama hakkı olduğunu söylüyor. İsrail’in tamamen insanî yardım taşıyan gemilere baskın yapıp onlarca sivili katletmesini ve yaralamasını âdeta “meşru” görüyor…
ANKARA, ABD’Yİ KINAMAKTAN KAÇINIYOR… Bütün dünya ile alay edercesine “şeffaf ve tarafsız bir soruşturma”nın İsrail tarafından yürütülmesi gerektiğini bildiren Biden’e göre, “ABD, İsrail’in insanî yardımların Gazze’ye girişine izin vermesi için, yapabildiği kadar etkili baskı ve ikna yolunu uygulamış”mış! ABD-İsrail ilişkilerindeki “çatlak” söylentilerini reddeden Biden’in, “Tarihteki hiçbir Amerikan yönetimi, şimdiki yönetim kadar İsrail’in güvenliği konusunda bu derecede olumlu ve destek veren bir tavır içinde olmadı” sözleri, aslında Bush’tan sonra Obama yönetiminin de İsrail’in tam arkasında olduğunu açığa çıkarıyor. Neticede ABD, “stratejik ortağı” Türkiye’yi bir kalemde harcıyor. Katilleri, korsanları, haydutları, uluslararası hukuku çiğneyenleri değil, insanî yardım taşıyanları suçluyor. AKP iktidarı döneminde, Irak işgaline “destek hâmulesi” kararıyla havaalanlarını, limanlarını, üslerini açan, her türlü lojistik desteği sağlayan Türkiye’yi resmen tukaka ediyor… Ve bütün bunlara karşı Ankara hâlâ suskun. AKP hükûmeti, ABD’ye hiçbir tepki vermiyor. Bu mu “başarılı diplomasi?” 08.06.2010 E-Posta: [email protected] |