Cevher İLHAN |
|
27 Mayıs ve Demokratlık mânâsı (4) |
Demokratlık mânâsı, Bediüzzaman’ın Demokratlara ve topyekûn siyasete yaptığı tavsiyelerde düğümlenmekte. Bunların başında, “ezân-ı Muhammediyenin neşri”nin yanısıra, fethin sembolü Ayasofya’nın “beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevrilmesi”, Kur’ân tefsiri Risale-i Nur’un “resmen serbestiyetinin ilânı” ile mekteplerde din ve Kur’ân derslerinin konulması, din eğitimi ve öğretimi gelmekte. (Emirdağ Lâhikası, 387) Vicdan hürriyetinin esas umdelerinden ve Demokratlığın temel kriterlerinden olan bu tavsiyelerin büyük bir bölümünü el-hak Demokratlar yerine getirdiler… Evvela hiçbir kargaşaya sebebiyet verdirmeden, hatta bazı Halk Partililerin de desteği sağlanarak, tek parti despotizminden kalma “Türkçe ezân” dayatmasına son verilmiş, iktidara gelir gelmez ilk icraat olarak ezân-ı Muhammedî aslına çevrilir. Yine Risale-i Nur’un resmen neşri için erhum Menderes, Risale-i Nur’un devlet eliyle tab’ı için kağıdını temin etmiş ve gerekli tâlimatları verir. Evvela bu süreçte (23 Mayıs 1956’da) bütün Risaleleri tek tek inceleyen Diyanet İşleri Müşavere Kurulu, bu eserlerin imanî ve İslâmî eserler olduğunu, kanunî mevzuata muhalif siyasî ve idarî hiçbir mahzur görülmediğini belirten bir rapor tanzim eder. Nihayet Afyon Ağır Ceza Mahkemesinin neticelenmesi ve temyizin beraat kararını tasdiki (11 Eylül 1956) üzerine, Bediüzzaman’ın Demokrat Parti Isparta milletvekili Tahsin Tola’yı Menderes’e gönderir; selâmlarıyla birlikte Risâle-i Nur’un yeni yazıyla neşrini talebini iletir…
RİSALELERİN NEŞRİ VE AYASOFYA’NIN AÇILMASI Hemen Ankara’ya gelen Tola, “Isparta milletvekili olan İrfan Aksu ile birlikte rahmetli Başvekil Adnan Menderes’e gidip Üstad’ın selâmını tebliğ ederler. Tola, görüşmeyi şöyle özetler: “Adnan Bey Üstad’ın selâmını hürmetle aldı. Daha sonra Risale-i Nur’un neşir meselesini söyledim. Nurların neşredilmesi, hâriçte İslâm âleminin bu vatan ahalisine kardeşlik ve alâkasını celbedecek, dahilde ise umumî bir hoşnutluk meydana getirecek. Menderes’e bunları söyleyince, hiç itiraz etmedi. ‘Tamam’ dedi. Ardından da, ‘Pekâlâ, bu iş için sizi vazifelendiriyorum, hemen faaliyete geçin. Diyanet İşleri’ne gidin; Eyüp Sabri Efendi (Hayırlıoğlu) ile görüşün, derhal Risâle-i Nurları neşretsin’ tâlimatını verdi.” (Son Şâhitler, Necmeddin Şahiner, 157-158) Ardından görüştüğü Diyanet Reisi, “Tahsin Bey! Ben size itimad ediyorum. Fakat Adnan Bey’le bir de ben görüşeyim” der. Lâkin Menderes’le görüşemez, daha sonra Yassıada’da Menderes’in aleyhinde “şâhitlik” yapan mason müsteşar A. Salih Korur’la görüşür; “Ne yapıyorsunuz Hocam!” diye engellenir. Menderes’in tâlimatı yerine getirilemez. Buna rağmen kağıt sıkıntısının çekildiği bir zamanda, Demokrat hükûmetinin gösterdiği kolaylıkla temin edildiğini anlatan Tola, Üstad’ın isteğiyle Ankara’da Nur talebelerinin Risaleleri ta’bettiklerini bildirir. (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, Necmeddin Şahiner, 414) Fethin sembolü Ayasofya’nın Fatih’in vasiyetnânesine uygun olarak açılması da –kısmen de olsa- Demokrat Parti’nin devamı Adalet Partisi iktidarına nasip olur. Menderes’in başlattığı Hırka-i Saadet Dairesinde 40 hâfızın gece gündüz Kur’ân tilâveti, yine Demirel’in başında bulunduğu AP iktidarınca devam ettirilir.
MEKTEPLERDE DİN DERSLERİ VE DİN EĞİTİMİ Keza din eğitimi ve öğretimine önem verilir. Menderes’in Konya Nutku’nda, “Mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu, dinini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icâbeder. Müslümanlığı ve onun esaslarını, fârizalarını ve kaidelerini kifâyetle telkin edip öğretecek öğretmenlerimizin yetiştirilmesine ayrıca gayret sarf edilecektir” açıklaması ve Demokrat Parti Maarif Vekili merhum Tevfik İleri’nin “Bizim için yol, köprü, baraj yapmak ne ise imam hatip okulu açmak da odur” mefkûresiyle DP ve devamı AP ve DYP hükûmetleri döneminde 571 imam hatip okulu, onlarca yüksek İslâm enstitüleri açılır. Diyanet’e 70 bin kadro temin edilir. Üçbinden fazla Kur’ân kursunda Kur’ân dersi verilir. Böylece çeyrek asrı aşkın devam eden tek partinin dikta ve zulmüne karşı Bediüzzaman’ın, “İnşaallah bir sebep çıkar o istibdâdı kıracak” niyâzıyla “Demokrat çıktı, bir derece kırdı” hâşiyesinin mânâsı tezâhür eder. Bunun içindir ki dinden tecrid öğretimle gençliğin Kur’ân-ı ortadan kaldıracak ve bu sûretle milletin İslâmiyetle olan alâkasını kesilmesi dehşetengiz plânına ve müthiş fitnesine karşı, “Maarif Vekilinin din derslerini cebî (zorunlu) mekteplere koymasını” tebrik eder. (Emirdağ Lâhikası, 310) Ve bunun içindir ki “Türk milleti Müslümandır ve Müslüman kalacaktır; evvela kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esâsını ve kâidelerini öğretmesi ebediyen Müslüman kalmanın münâkaşa götürmez bir şartıdır” cümlesiyle başlayan “Menderes’in Konya Nutku”nu, “umum Nur Talebeleri ve mektepli mâsum çocuklar mâmına bir tebrik ve Anadolu’daki Müslümanları ve Nurun bütün talebelerini ona bir nevi mânevî kuvvet ve duacı yapmak” niyetiyle lâhikaya alır. (a.g.e, 318-319) Mânevî hizmetler adesesinden Demokratlık mânâsını okutur… 31.05.2010 E-Posta: [email protected] |