Görüş |
Bir sabah namazı sonrası“Yuhyî” tefekkürü
Ruhumuzun teneffüs vakitlerinden biri olan bir sabah namazı sonrasında, evimizin bahçeye bakan balkonunda ders yapmak üzere oturmuştum. “Evet, şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar mâkul ve lâzım ve kat’î ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kat’iyettedir”1 hakikatini zihnimde derk ettikten sonra, “İmanın anahtarı” anlamına gelen ve on bir kelimeden müteşekkil, İsm-i Azam mertebesi taşıyan kelâm-ı tevhid hakikatlerinin izah ve ispatını yapan Miftahü’l-İman kitabının sayfalarında tefekkürî bir yolculuğa hazırlanıyordum. Karşımda, mor rengin en koyu tonundan elbisesini giyinmiş olarak, bütün güzelliğiyle yüzüme gülen erguvan çiçeği, üzerinde uçuşan rengârenk kelebekler, hemen yanında binlerce bal tulumbacıkları taşıyan dut ağacı; portakal, limon ve palmiyeler… Sanki hepsi de serçelerin ve üveyiklerin sabah zikirlerini huşû içersinde dinliyorlarmış gibiydiler. Öte taraftan, apartmanımızın şefkat kahramanlarından Yadigâr teyzemizin ihtimamla ilgilendiği kediler ordusunun minik neferleri, annelerinin sinelerinde kendilerine sunulan, Mün’im-i Hakikî’nin mugaddi gıdalarını almak üzere memeler musluklarına sıra sıra dizilmişlerdi. Yine, Ayten hanımefendi teyzemizin güzel yüreğinin bir tezahürü olan ve apartmanımızın bir başka köşesini süsleyen rengârenk çiçekler ise, ayrı bir temaşa ve güzellikler vitriniydi. Bütün bu hayattar güzellikler manzumesinin muhteşemliği karşısında, ruhum ihtizaza gelmişken, “Bismillah” diyerek “Yuhyî” hakikatinin sırlarına doğru yavaş yavaş giriş yapmaya başlamıştım. Okuyacağım kısım, Afyon hapsinde yazılan Elhüccetüzzehra’nın Birinci Makamının Birinci Kısmı’ydı. Aynı bahis, Yirminci Mektubun İkinci Makamı’nda daha geniş bir şekilde geçmektedir. Yuhyî, “Hayatı veren ve devam ettiren yalnız Odur.” Yani, bizim Yadigâr teyzenin kediciklerine hayatı veren Cenâb-ı Hak, onların hayatlarının devamı için gerekli olan bütün şartları da yaratmıştır. Aksi halde hayat devam etmez ve hayatı vermenin de bir anlamı kalmazdı. Üç yüz bin çeşit ve bunların hadsiz fertlerinden meydana gelen canlılar âleminin (ordu-yu Sübhanî), hayatları içi lâzım olan her şey, kemal-i intizamla (tam ve eksiksiz bir düzenle) veriliyor. Öyleyse, her şeyin yaratıcısı (Hâlıkı) O olmalı ki, her şeyi hayatın etrafında hizmetkâr yapabilsin. “Çünkü kâinatın ruhu, nuru, mayası, esası, neticesi, hülâsası (özü) hayattır.” “ ...Hadsiz bir dikkat ve nihayetsiz bir hikmetle iş gören, tasarruf eden bir Zât-ı Hayy-ı Kayyum ve Muhyî (dirilten, hayat veren) bir Hallâk-ı Alîm (her şeyi bilen yaratıcı) olduğuna kanaat getirmeyen, elbette hem kendini, hem bütün zeminde ve zaman şeridine asılan bütün geçmiş baharlarda ve hayatlı zemin ve feza yüzlerinde bulunmuş bütün zîhayatları inkâr etmeye ve en ahmak ve bedbaht bir zîhayat olmaya mecburdur.” Şüphesiz “Yuhyî” hakikatinin anlam boyutu bir deryadır. Bu satırlara o geniş anlam deryasından düşen ise birkaç damladır. Cenâb-ı Hak, bu Kur’anî hakikatlerin akıl ve kalp dağarcığımızın çöllerine sağanaklar şeklinde yağmasını nasip etsin İnşallah.
Dipnot: 1- K.Sözler, 9. Söz, s. 149.
HASAN BULUT [email protected] |
31.05.2010 |
“Tarihin ilk borsası” mı?
Çorum ili Ortaköy ilçesi sınırları içerisinde bulunan ve Hititlerin önemli bir ticarî merkezi konumunda olan Şapinuva‘da kazı çalışmalarını yürüten ekibin Başkanı Prof. Dr. Aygül Süel ve Dr. Mustafa Süel’den tarihte Şapinuva’nın önemli bir ticarî merkez konumunda olması ile alâkalı bilgilerine başvurmuş bulunmaktayız. Kendilerinden aldığımız bilgilere göre, Teraslar üzerine kurulmuş olan Şapinuva şehrinde “B Binası” adı verilen yapı bütünüyle bir depo görünümünde olup, getirilen malların binaya kolayca sokulabilmesi için bir kapı rampası, malları getiren arabanın bina içerisinde kadar girişini sağlayan çift kanatlı büyük kapısı ve bir orta mekâna açılan depo alanlarıyla iyi planlanmış bir bina olduğu görülmektedir. Binada bulunan depolama alanları sıvı ve katı maddeler için özenle hazırlanmıştır. Bu mekânlara yerleştirilmiş olan küpler sıvı malzemeyi ve buğday, arpa ve mercimek gibi tahılları depolamaya, küplerin arasına yerleştirilmiş olan uzun boyunlu testiler de bu küplerin içindeki malzemenin örneklerini muhafaza etmekte kullanılmış olmalıdır. İyi planlanmış bu mimarinin görevinin depo olarak kullanılmasından başka görevi olduğunu gösteren en somut delil, binanın doğu ve kuzey yönünde bulunan iki adet mekândır. Bu mekânlar oldukça büyük olup, binanın içine doğru yerleştirilmiş ve binanın bütünlüğünü değiştiren alanlardır. Bu mekânların binanın içerisi ile ilişki yoktur. Sadece binanın yapısını kullanmakta ve bugün tam olarak izi yakalanamasa da büyük ahşap kapılarla ön yüzleri örtülebilen mekânlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir çatı altında hem bir depolama alanı hem de bağımsız mekânlar bulunmaktadır. Bu beraberlik de getirilen malların depolandığını ve bunların örneklerinin de bu mekânlarda sergilendiğini düşündürmektedir. Paranın henüz keşfedilmediği ve ticaretin takas sistemi ile yürütüldüğü bu dönemde buranın modern bir kavramla tanımlanması çok zordur. Ancak önemli bir ticarî yol üzerinde bulunan Şapinuva’da üst yönetim ve kralın bulunduğu bir bölgede böyle bir yapı çok önemli bir ticarî yapı olmalıdır. Kaliteli malları almak isteyenler sergi alanlarından malları beğenmekte ve o günkü ticaretin kuralları içerisinde bunlara sahip olabilmektedirler. Bu faaliyetin adı ekonomik bir faaliyettir ve Şapinuva’da bulunan B Binası da ele geçmiş en eski ticarî yapılardan biri, Anadolu’nun en erken ticarî faaliyet yapılarından biridir. Kazı çalışmalarını yürüten hocalarımızdan alınan bilgiler neticesinde, günümüzdeki “Ticaret Borsası” ile paralellik gösteren bir yapı ile karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Bu çerçevede Şapinuva’nın günümüzden yaklaşık 3500 yıl önce ticarî bir alan olması ve “borsa” belirtilerini taşıması, “borsa” işlevi gören bir kapalı çarşıya sahip yerleşim merkezi olması nedeniyle Şapinuva için “Tarihin İlk Borsası” tanımını yapmak hiç de yanıltıcı olmayacaktır. Borsacılığın tarihi geçmişi olan ilimizde, günümüz şartlarında modern borsacılık yapmak üzere gayretlerimiz devam etmektedir.
ÖMER GÜNEY Çorum Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı |
31.05.2010 |