H.İbrahim CAN |
|
İran’a yeni yaptırım kararının amacı ne? |
Dün gece İran’a uygulanacak yeni yaptırımlar BM Güvenlik Konseyi’nde onaylandı. Bu yaptırımlar ABD Dışişleri Bakanı Clinton’un iddia ettiği gibi “şimdiye kadar İran’a uygulanan en ağır yaptırımlar” olmasa da, bu yaptırım kararının çıkmış olması önemliydi. Obama’nın mektubuna dayanarak, dünyanın süpergücünün devlet başkanının sözüne güvenerek, İran’la nükleer takas anlaşmasını yapan Türkiye ve Brezilya’nın çabaları ise çöpe atılmış oldu. Zira İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad önceki gün, yaptırım kararının çıkması halinde, nükleer programına ilişkin görüşmeleri sürdürmeyeceğini açıkladı. Yani İsrail’in istediği oldu ve ABD, şımarık çocuğunun Gazze konvoyu saldırısı ile sıkıldığını görüp onu anında rahatlatma yolunu seçti. Peki, bu durumda Türkiye ile Brezilya’nın nükleer takas görüşmelerine yönlendirilmesinin amacı neydi? Neden ABD açıkça “Bizim bölgeye ilişkin politika ve planlarımız, bu gerginliğin sürmesini gerektiriyor. Ey Türkiye ve Brezilya bırakın bu işlerle uğraşmayı, size rol kaptırmam” demedi? Bu soruların cevabını henüz bilmiyoruz. Ardında Yahudi mantığının egemen olduğu çok bilinmeyenli Amerikan dış politikası denklemlerinden birini çözmek kolay değil. Ancak bilinen o ki, ABD önümüzdeki dönemde bölgedeki güç mücadelesini İran üzerinden yapmak istiyor. Bundan olumsuz yönde etkilenecek olan da biziz. Bilinmeyen başka bir husus da; Rusya ve Çin’in böyle bir yaptırım kararına nasıl onay verdiğidir. İran’la ilişkileri, Ortadoğu’ya ilişkin hesapları ve güç dengeleri açısından, Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin yanında yer almaları ihtimali yüksek değildi. Anlaşılan kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla “ikna” edildiler. Rusya Başbakanı Putin’in “karar, barışçı nükleer enerji yolunu kapatarak İran halkını karmaşık bir duruma düşürmeyecek” demesi de, züğürt tesellisi niteliğindeydi. İran Devrim Muhafızlarını hedef alacağı, nükleer enerjiyle bağlantılı olabileceği gerekçesiyle belli yerlere ait bütün gemilerin kontrol edileceği ve finansal yaptırımlar uygulanacağı düşünüldüğünde, pek de öyle basit bir yaptırım olmayacak. Amerika bu acil yaptırım kararıyla Türkiye’ye “Benim işime karışma, ben kararımı verdim, kuzuyu yemek istiyorum” demiş oldu. Yine de İran’a zor zamanda dostluk elini uzatarak, ikili ilişkiler açısından ilerleme kaydedilmesini sağlayacak olumlu bir ortam oluşturulmuş oldu. İstanbul’daki zirvede de bu yakınlık görüntülere yansıdı. Bu arada İran da yaptırımlara pek aldırmış görünmüyor. Batıya rağmen nükleer programını sürdürmeye kararlı. Ama daha önce birkaç kez yazdığımız gibi, Amerika ve İsrail’in iddiasının aksine, İran nükleer silâh yapabilecek ölçüde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olmak için daha uzun yıllar çaba göstermek zorunda. Bu konuda attığı adımı, ABD tarafından bozulan hükümet şimdi İsrail’in saldırısı hakkında BM araştırma komisyonu için bastırıyor. Ancak görünen o ki, bu konuda İsrail’in onayı olmaksızın herhangi bir şey yapılamaz. İsrail ise güya soruşturmayı kendisi yapacağını açıklayarak, bağımsız araştırmayı reddediyor. Eğer bu konudaki çabalar sonuç vermez ve olay da biraz soğursa, olan Gazzelilere olacak. Abluka sürecek ve İsrail arsızca zorbalığını sürdürecek. Kısacası; Güvenlik Konseyi’nin yaptırım kararı; Türkiye’nin dış politikada üstlenmeye çalıştığı, nükleer takas anlaşmasıyla da pekiştirmek istediği aktif role önemli bir darbe vurmuş oldu. Komşu ülke olarak bu kararın uygulanması esnasında da sıkıntıyı asıl çekecek ülkelerden birisi biz olacağız. 10.06.2010 E-Posta: [email protected] |