26 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Ondan en çok korkanınızdır.

Hucurât Sûresi: 13

26.06.2010


Irkçı muallimlerden ders alınca...

Eskiden, Türk olmayan bir talebem vardı. (...) Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksülâmel ile o da Kürtçülük damarıyla başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürdü salih bir Türke tercih ediyorum.”

Dediler ki:

“Biz şimdi ulûm-u an’ane ve ulûm-u diniyeden ziyade garplılaşmaya ve medeniyete muhtacız.”

Ben de cevaben dedim:

Siz, farz-ı muhal olarak, hiçbir cihette ihtiyaç olmasa da, ekser enbiyanın Asya’da, şarkta zuhuru ve ekser hükemanın ve filozofların garpta gelmelerinin delâletiyle Asya’yı hakikî terakki ettirecek, fen ve felsefenin tesiratından ziyade hiss-i dinî olduğu halde, bu fıtrî kanunu nazara almayarak garplılaşmak namıyla an’ane-i İslâmiyeyi bıraksanız ve lâdinî bir esas yapsanız dahi, dört beş büyük milletlerin merkezinde olan vilâyat-ı şarkiyede millet, vatan selâmeti için dine, İslâmiyetin hakaikine kat’iyen tarafdar olmak, size lâzım ve elzemdir. Binler misallerinden bir küçük misal size söyleyeceğim:

Ben Van’da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: “Türkler İslâmiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?” dedim.

Dedi: “Ben Müslüman bir Türkü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.”

Bir zaman geçti, (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksülâmel ile o da Kürtçülük damarıyla başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürdü salih bir Türke tercih ediyorum.”

Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki, Türkler bu millet-i İslâmiyenin kahraman bir ordusudur.

Ey sual soran meb’uslar! Şarkta beş milyona yakın Kürt var. Yüz milyona yakın İranlı ve Hintliler var. Yetmiş milyon Arap var. Kırk milyon Kafkas var. Acaba birbirine komşu, kardeş ve birbirine muhtaç olan bu kardeşlere, bu talebenin Van’daki medreseden aldığı ders-i dinî mi daha lâzım? Veyahut o milletleri karıştıracak ve ırktaşlarından başka düşünmeyen ve uhuvvet-i İslâmiyeyi tanımayan, sırf ulûm-u felsefeyi okumak ve İslâmî ilimleri nazara almamak olan o merhum talebenin ikinci hali mi daha iyidir? Sizden soruyorum.

İşte bu cevabımdan sonra, an’ane aleyhinde ve her cihetle garplılaşmak fikrini taşıyanlar, kalktılar, imza ettiler. İsimlerini söylemeyeceğim. Allah kusurlarını affetsin; şimdi vefat etmişler.

Rabian: Mâdem Reisicumhur gayet mühim mesâil-i siyasiye içinde Şark Üniversitesini en ehemmiyetli bir mesele yapıp hattâ harika bir tarzda altmış milyon liranın o üniversiteye sarfı için bir kanun çıkarmak derecesinde fevkalâde bir hizmetle medresenin medâr-ı iftiharı ve kendisine büyük bir şeref verdiren bu medrese-i İslâmiyeye, eski hocalık hissiyatıyla başlaması, bütün şark hocalarını minnettar etmiş. Ve şimdi orta şarkta sulh-u umumînin temel taşı ve birinci kalesi olan bu üniversiteyi yine mesâil-i azîme-yi siyasiye içinde yeniden nazara alması, elbette bu vatan, bu devlete, bu millete bu azîm, faydalı hizmeti netice verecek. Ulûm-u diniye o üniversitede esas olacak. Çünkü hariçteki kuvvet tahribatı mânevîdir, imansızlıkladır. O mânevî tahribata karşı atom bombası, ancak mânevî cihetinde mâneviyattan kuvvet alıp o tahribatı durdurabilir.

Mâdem elli beş sene bu meseleye bütün hayatını sarf etmiş ve bütün dekaikiyle ve neticeleriyle tetkik etmiş bir adamın bu meselede reyini almak ve fikrini sormak lâzım gelirken, Amerika’da, Avrupa’da bu meseleye dair istişareye kendinizi mecbur bildiğinizden, elbette benim de bu meselede söz söylemeye hakkım var. Hamiyetkâr olan bütün bir millet namına sizden bekliyoruz.

Emirdağ Lâhikası, s. 844

LÜGATÇE:

ulûm-u an’ane: Gelenek hâline gelmiş, klasik ilimler.

ulûm-u diniye: Din ilimleri.

uhuvvet-i İslâmiye: İslam kardeşliği.

ulûm-u felsefe: Felsefe ilimleri.

an’ane: Âdet, gelenek.

mesâil-i siyasiye: Siyâsî meseleler.

orta şark: Ortadoğu.

sulh-u umumî: Genel barış.

mesâil-i azîme-yi siyasiye: Siyasi büyük meseleler.

dekaik: İncelikler.

26.06.2010


Risâle-i Nur’un anahtarı: Birinci Söz

Sözler’in başında bulunan ve Besmelenin ehemmiyetini izah eden, “Risâle-i Nur’un Fatihası ve Besmelesi ve Bismillah’taki büyük sırrın hakikatini beyan eden ve kısa ve gayet kuvvetli” 1, diğer adıyla Bismillah Risâlesi olan Birinci Söz, adeta Risâle-i Nur’un anahtarı özelliğini taşımaktadır.

“Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız” 2 ifadesi ışığında Birinci Söz’le Sözler’e, yani Risâle-i Nur’a giriş yapan Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Hazret-i İmam-ı Ali’nin (ra) “Kur’ân’ın özeti, listesi, anahtarı ve pek çok İlâhî sırrın kıymetli, kudsî bir hazinesi olan Bismillah ile başladım. Ruhum, içinde gizlenmiş sırları bu sayede keşfetti” 3 hakikatince, Birinci Söz ile de, Risâle-i Nur hazinesi açılıyor, keşfediliyor.

Birinci Söz’ün giriş paragrafında geçen “Sekiz âyetten istifade ile yazılan sekiz söz” sanki Besmele’yle birlikte sekiz âyet olan Fatiha Sûresini temsil etmektedir. “Nasıl ki Fatiha-i Şerife, Kur’ân-ı Azimüşşan’ın bir timsal-i münevveridir.” 4 Küçük Sözler namındaki ilk sekiz söz de, Risâle-i Nur’un nurlu bir timsâli gibidir. Birinci Söz ise, bu sözlerin fihristesi ve Risâle-i Nur’un mücmel bir hülâsasıdır.

Kur’ân’ın dört ana esası olan Tevhid, Nübüvvet, Haşir, Adalet ve İbadet nasıl ki Bismillah içinde vardır, 5 Risâle-i Nur’da tafsilatıyla yer alan bu esaslar Birinci Söz’de mücmel olarak dercedilmiştir. İşte bu noktadan dolayı Birinci Söz, Risâle-i Nur’un hem anahtarı, hem çekirdeği, hem de kapısıdır denilebilir.

Allah, Rahman, Rahim, Kadir, Hâkim, Malik, Rezzak, Mün’im, Ehad, Samed ve Hak isimlerinin serlevha olduğu Birinci Söz, Esmâ-i Hüsna’yı talim etmekle beraber; bütün risâlelerde hâkim olan ve bürhan-ı yakînî hüviyetini taşıyan “temsil ve hikâyecik” metoduyla, “avâm lisanı” tarzına da dikkatleri çekmiştir.

Çünkü Risâle-i Nur, Kur’ân’ın manevî bir mu’cizesi olduğundan, Kur’ânî yolu takip etmektedir. “Kur’ân-ı Kerim umumî bir muallim ve bir mürşittir; halka-i dersinde oturan, nev-î beşerdir. Nev-î beşerin ekserisi avamdır. Mürşidin nazarında ekal, eksere tabîdir. Yani, umumî irşadını ekallin (azınlığın) hatırı için tahsis edemez. Maahâzâ, avama yapılan konuşmalardan havas hisselerini alırlar. Aksi halde, avam, yüksek konuşmaları anlayamadığından mahrum kalır.” 6 Bu noktadan dolayı mânâyı ve ihlâsı ön plana alan Risâle-i Nur, çok şirin ve gerçek bir öztürkçe ile istifade alanını geniş tutmuştur. Yüzde sekseni ehl-i tahkik olmayan beşerin durumunu göz önüne alarak, Rahîm isminin bir cilvesi olan şefkat düsturunu öne çıkarmıştır.

Birinci Söz, “asker ve askerlik temsilâtı” ifadesiyle Risâle-i Nur’da genişçe yer alan, insanın Allah’a karşı ubudiyetinin ipuçlarını göstermektedir. Çünki “insan bir askerdir. İnsanın Allah’a karşı ubudiyet vazifesidir, terk-i kebair takvasıdır, nefis ve şeytanla uğraşması cihadıdır.” 7 Hakikî imanı elde eden böyle bir insanın, dayanak noktasının Allah’a iman ve yardım noktasının da Ahirete iman olduğunu bildirmektedir. Bu temel nokta ise, Risâle-i Nur’un ana konusudur.

Askerlik mânâsının bir ciheti de, bu kudsi dâvânın mensubu olarak Risâle-i Nurun meslek ve meşrebine sadakatle bağlı kalmak ve bu zamanın en büyük ve “pek kesretli ve muktedir Âl-i Muhammed (asm) olan ve Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akârânesini tamir edecek, sünnet-i seniyeyi ihyâ edecek Hazret-i Mehdi’nin en has ordusuna” 8 dâhil olmaktır.

Diğer temsilde ise, sahraya çıkıp giden biri mütevazı, diğeri mağrur olan iki yolcu nazarlara sunulmaktadır. Zira insan bir yolcudur. “O yolculuk ise, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, sabavetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihandır.” 9 Bu ise, Risâle-i Nur’un bütün İmanî bahislerinde işlediği “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” olan üç müthiş suâlin mücmel bir izahı niteliğindedir.

Bir başka mânâ da, o dünya yolcusu olan ve her yerde selâmetle gezen mütevazı zat, Yedinci Şuâ olan Ayetü’l-Kübrâ Risâlesi’ndeki imanın otuz üç mertebesinde seyahat eden dünya yolcusunun keşfettiği hakikatlere ışık tutmaktadır.

Birinci Söz’de dercedilen ana noktalardan biri de acz, fakr, şefkat ve tefekkürdür. Bu ise, Risâle-i Nur’un takip ettiği yoldur. Üstad Bediüzzaman bunu, “Cenâb-ı Hak’ka vasıl olacak tarikler (yollar) pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur’ân’dan alınmıştır. O tarikler içinde, kasır fehmimle Kur’ân’dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarikıdır. Şu kısa tarikın evradı, ittibâ-i sünnettir; feraizi işlemek, kebairi terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tadil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır” 10 ifadelerindeki mânâları anlatmaktadır.

Ayrıca, “Malik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelî olan Cenâb-ı Hak’kın ismini almakla bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hadisatın karşısında titremeden kurtulmak” ifadeleri, Birinci ve İkinci Lem’alardaki Hazret-i Yunus ve Hazret-i Eyyüb Aleyhimesselâm’ın mesaj yüklü kıssalarıyla, sabır içinde şükür ve tevekkülün en güzel numunelerini hatırlatıp, hakikî imanın ve tevhidin yüksek mertebelerine dikkat çekmektedir.

Birinci Söz’de geçen çekirdek ve ağaç ibareleri, çok hakikatlere işaret etmekle beraber; Cenâb-ı Hak’kın Kader ve Kudret defterleri olan ve Risâle-i Nur’da mühim mevkie sahip İmam-ı Mübin ve Kitab-ı Mübin hakikatine de işaret ederek, imanın mühim bir rüknü olan kader gibi son derece önemli temel meselelerin uçlarını bizlere uzatmaktadır.

Birinci Söz’ü tahlil etmeye, Pazartesi günü devam edelim İnşâallah.

Dipnotlar:

1- Sikke-i Tasdik-ı Gaybî, 185, 2- Sözler, s. 15, 3- S.T.Gaybi s.185, 4- Sözler s.72, 5- Emirdağ Lâhikası s. 641, 6- İşârâtü’l-İ’caz s. 280, 7- Mesnevî-i Nuriye s. 354, 8- Mektubat s. 746, 9- Sözler s. 55, 10- Sözler s. 773

AHMET DEMİRDÖĞMEZ

[email protected]

26.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.