Basından Seçmeler |
Kendi kalene...
Şaka gibi. Köylü’yü terörist zannedip ateş ediyorlar. Geçen hafta da terörist’i çoban zannetmişlerdi. Bu durumdan kim sorumlu? Muhalefet mi, iktidar mı, YÖK mü, medya mı, kim? İşte bunu anlatmaya çalışıyoruz. Görevini iyi yapmayanlardan hesap sormalı Genelkurmay diyoruz... Niçin? Kendi saygınlığı için? *** Bir takım helikopterler düşüyor. Çoğu zaman sebebi anlaşılamıyor. Arızalı mı? Bakımsız mı? Yoksa pilot acemi mi? Öğrenilemiyor. Askeri araçlar devriliyor. Orada da şehitler veriliyor. Bir üç beş değil. Sık sık oluyor bu. - Niye? Engebeli araziyse eh, anlarız ama düz yolda takla atılıyor. Bu kadar pahalı araçlar, kimlere teslim ediliyor? *** Kendi bombanı kendin patlat. Buyur. Acemi er’in eline pimi çekilmiş el bombası tutuşturan mı istersiniz, kendi ektiği mayınlara kendi askerini süren mi istersiniz, neler neler. *** Dünyanın en saygın ordusunda böyle personel olmaz. Olursa da kabahati örtülmez, derhal ayıklanır. Kendi kalesine gol atan futbolcu elbet görmüşüzdür ama her maçta tekrarlanır mı bu? Biraz dikkat... Kendi gemini kendin bombalayacaksan bile, ancak bir kere bombalayabilirsin.
Rauf Tamer / Posta, 29.6.2010 |
30.06.2010 |
Paşam nedir bu çoban senaryosu?
HATAY’IN Yarpuz Yaylası’nda iki çoban terörist sanılarak öldürüldüler. Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz, bu durumu şöyle açıkladı: “Askerler terörist sanarak ateş açtı. 2 köylü öldü. Çok üzgünüz.” Haliyle bu açıklama, PKK’nın Gediktepe saldırısından sonra Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya’nın istihbarat zaafı iddialarına cevap verircesine söylediği “Çoban sandık” ifadelerini hatırlattı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un açıklamasına göre, bölgeye gelen terörist grubun sayısı 57, eylemi gerçekleştirenlerin sayısı 23’dü. Tümgeneral Gürbüz Kaya’nın açıklamasını esas alırsak, çoban sanılan terörist grubun tespiti 23.30 sularında yapıldı. Gecenin bir yarısı, üstelik insansız hava aracı Heronların uçuştuğu saatte ve sınır bölgesinde 50-60 kişilik grubu “çoban” sanan irade, ne hikmetse Hatay’ın Hassa ilçesine bağlı Yarpuz Yaylası’ndaki iki çobanı “terörist” diye vurdu. Dün gelen bu haber üzerine, terörün tırmandığı günlerde farklı algılara yol açma mak için kendimde sakladığım bir haberi yazmak ve ilgililere soru sormak farz oldu. Başbakan Erdoğan’ın başkanlığında 2 Haziran günü toplanan mini güvenlik zirvesinde komuta kademesi tam kadroydu. Diğer katılımcılar gibi Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da terörle mücadele kapsamında taleplerini iletti. Paşa özetle dedi ki: “Terör eylemleri tırmanabilir. Gerekli tedbirleri aldık, almaya devam ediyoruz. Ancak, yol kontrollerinin azaltılması ve yayların açılması sıkıntılara yol açıyor.” Genelkurmay başkanının bu sözleri, bir yerde açılıma manifesto niteliğindeydi. Oysa, bu kararları daha önce MGK toplantısında birlikte almışlardı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise geçen yıl açılımı anlatırken, bu iki idari uygulamayı örnekler arasında saymıştı. Daha sonra (20 Haziran) Tümgeneral Kaya’nın “Çoban sandık” demesi, Başbuğ’un açılım karşıtı sözlerinin sağlamasıydı sanki. Derken, Yarpuz Yaylası’nda iki çobanın ölüm haberi... Gürbüz Kaya kim? Çukurca’da 7 askerimizin şehit olmasına yol açan mayınların MKE yapımı çıkması üzerine “Sizi sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum” diyen Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es’i “Hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Kahrolacak bir şey yok” şeklinde teselli eden general. 5 şehit ailesinin suç duyurusu üzerine olayla ilgili başlatılan soruşturma Van’dan Ankara’ya, yani Genelkurmay Askeri Savcılığı’na alındı. 1 yıldır soruşturma sürüyor, “Kahrolacak bir şey yok” diyen Gürbüz Kaya hala görevde. Biliyorsunuz, olaydan hemen sonra açıklama yapan Genelkurmay Sözcülüğü, Çukurca’daki mayın patlamasının faturasını PKK’ya çıkarmıştı. O dönemde Genelkurmay’ı yanıltan paşa, şimdi “çoban sandık” lafıyla gündemde. İç Güvenlik Harekat Dairesi Başkanı Tümgeneral Fahri Kır’ın 18 Haziran’da “Eylemler artabilir” sözünden 24 saat geçmeden Gediktepe’de baskın yaşanması, yine Kır’ın 25 Haziran’da yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının kaldırılmasına dikkat çektikten 3 gün sonra Yarpuz Yaylası’nda iki çobanın terörist diye öldürülmesi, bu süreç içinde birlikte değerlendirilmelidir. Neler oluyor, birileri izah etmelidir. Özellikle Genelkurmay Başkanı... Hükümete düşen görevse, ağustos şurasında bunun hesabını sormasıdır. Demokratikleşmeyi tehdit unsuru olarak gören ve siyaseti yeniden projelendirmek isteyen güçlerin TSK içindeki uzantılarını bulup atmasıdır. Aksi halde kan akmaya devam eder, hem kendi kaybeder, hem masum vatan evlatları...
Şamil Tayyar Star, 29.6.2010 |
30.06.2010 |
Kekik
KEKİK toplamaya çıkan köylüleri taramış askerler. Bir uyarıda bile bulunmamışlar. Vurulanlardan biri yetmiş dört yaşında. Kendini bildiğinden beri o dağlarda kekik toplarmış. Dört kişi gene kekik toplamaya gitmişler. “Birden silah sesleri duydum, kendimi hastanede buldum” diyor. Silah seslerini duyan arkadaşları ise onun kadar şanslı değiller. Vuruldukları yerde ölmüşler. Kekik toplamanın hayati bir tehlike taşıdığı bir ülke burası. Böyle bir ülkeyi, bu ülkede yaşayan hiç kimsenin istemediğine eminim. İnsanlar huzur ister. Huzur istemeyenler de vardır elbette. Huzursuzluktan, kandan, ölümden bir çıkar umanlar vardır. Peki, bu ülkenin geleceğine kim karar verecek? Huzur isteyenler mi, istemeyenler mi? Geçenlerde dindarlarımızın oluşturduğu örgütler Kürt sorununun hakkaniyet çerçevesinde çözülmesi için bir bildiri yayınladı. Dindarlarımızın, adaletsiz bir milliyetçilikten, adil bir müminliğe doğru değişmeleri, bu ülkenin çok temel değişimlerden geçtiğini gösteriyor hepimize. Kürtlerin çok büyük çoğunluğunun PKK’nın Reşadiye baskınını kınaması, doksan dokuz örgütün barış isteyen bir bildiri yayınlaması, başka tür bir değişimin de Kürtler arasında yaşandığının kanıtı. Silahın, buyurgan, kibirli, hoyrat anlayışının yarattığı bir şiddet iklimi var bu ülkede ama silahtan ve silahın buyurganlığından hoşlanmayanlar da var. Silah, onu tutan ele bir güç, bir iktidar sağlar. O iktidarla, çevresini etkiler. Ama bir yere kadardır bu etkileme. Hele sorunun “silahsız çözülme” ihtimali önünüze gelmişse, o çözümü zorlaştıran silahtan kuşkulanmaya başlarsınız. Silah ve çatışma, Kemalistleri, Ergenekon’u, darbe isteklilerini, bir de PKK yöneticilerini güçlendirir. Çatışma olmadığında ne Kemalizm kalır, ne Ergenekon, ne darbe hesapları, ne de PKK yönetimi. Bir düşünün. Siyasi iktidar Habur’daki olaylardan sonra ani bir korkuya kapılmasaydı da “açılımı” sürdürseydi. Özgürlük ve eşitlik alanlarını genişletseydi. Kürt ve Türk bütün insanlar kendilerini güvende ve huzurlu hissetseydi. Hükümetin “açılımında” eksik görülenler siyaset alanında tartışılsaydı. Bugünkü ortam böyle mi olurdu? Belki gene ordu operasyonlarını sürdürür, belki PKK gene Reşadiye türü anlamsızlıklarını yapardı. Ama o zaman hem Türkler hem Kürtler, eli silah tutanlara hep birlikte, “ne yapıyorsunuz, bir durun” diyecek gücü bulurdu. Şiddeti kışkırtanların bir mazereti kalmazdı. Ülke, Türk ve Kürt milliyetçilerine, şiddet tutkunlarına böyle teslim olmazdı. Açılımdan korkanlar, açılım olduğunda kendi iktidarlarını kaybedeceklerini düşünenler, şiddeti arttırsalar da taraftar bulamazlardı, mazeretleri inandırıcı olmazdı, huzur isteyenler seslerini yükseltirdi, güçlerini birleştirirdi. Bu hâlâ mümkün. Barışı isteyenler, savaşı isteyenlere karşı birleşebilir. Kürtlere haklarının verilmesi için önemli bir adım atan dindarlar, artık çözümün bulunmasını isteyen TÜSİAD, “bu kadar şiddet yeter” diyen Kürtler, bu yeni “birliğin” işaretini veriyorlar. Kekik toplayan ihtiyarların vurulduğu bir ülkede yaşamak ister miyiz? Dağlıca’da, Aktütün’de, Gediktepe’de PKK’lıların saldıracağını bile bile önlem almayıp da dağda kekik toplayanları hiç uyarıda bulunmadan öldüren bir ordu “kuşku” toplamıyor mu? “Açılım” lafını duyar duymaz hiddetlenip baskınlarını, saldırılarını arttıran PKK’ya Kürtler “ne yapıyor bunlar” diye bakmıyor mu? Açılımı başlattığı için değil, yarı yolda korkup durduğu için AKP eleştirilmiyor mu? AKP’nin korkusunu, PKK’nın saldırganlığını, ordunun çözümü hep silahta aramasını bir yana bırakın. Barış isteyen Kürtler artık seslerini yükseltiyor, dindarlar Kürtlere sahip çıkıyor, zenginler devreye giriyor, her ırktan milliyetçiler bir yanda kümelenirken, barış isteyenler de karşılarında toplanıyor. Bir “barış birliği” kurulmalı bu ülkede, cesur ve hakkaniyetli insanlar seslerini çıkarmalı. Unutmayın ki kekik toplayan insanları ancak böyle bir birlik kurtarır, bu ülkeye huzuru ancak böyle bir birlik getirir.
Ahmet Altan Taraf, 29.6.2010 |
30.06.2010 |
Terör ülkenin kimyasını bozdu
ACİLEN akıllı çareler üretmemiz gerekiyor. Birkaç bin eşkıyanın bu koca ülkeye, koca devlete diz çöktürmesi mümkün değildir. Ama inkâr edemeyiz ki, kurumlar ve bireyler olarak psikolojimiz her gün daha kötüye gidiyor. Bu durum, terörle mücadelenin maddi ve manevi maliyetini ağırlaştırıyor. Dün Hatay’ın Hassa İlçesi’ne bağlı Çardak yaylasında kekik toplayan 60 yaşının üstünde üç vatandaş, kendilerini uzaktan PKK’lı terörist zanneden güvenlik güçleri tarafından vuruldu. İkisi öldü. Belli ki İskenderun’daki deniz ikmal birliğine yönelik roketli saldırıdan sonra artırılan savunma tedbirleri bağlamında personelin pür dikkat kesilmesi yönünde yapılan telkinler geri tepmiş, bu elim kaza meydana gelmiştir. Bu kaza ilk değil.. Hakkâri’de Gediktepe’ye yönelik saldırıdan iki saat önce PKK’lıların görüntüleri de belirlenmiş ama bunlar köylü zannedilmişlerdi. Düşünün, Şemdinli Gediktepe’de teröristler köylü sanıldı, Hatay’daki köylüler terörist sanıldı ve bu yanılgılar 13 hayatın sönmesine sebep oldu!
Güngör Mengi / Vatan, 29.6.2010 |
30.06.2010 |
Sormasam olmaz
DÜNÜN flaş haberi şuydu: Hatay’ın Hassa İlçesi’nde güvenlik güçlerinin, kekik toplayan köylüleri terörist zannederek ateş açması sonucu 2 köylü öldü, 1 köylü yaralandı. Daha önceki günlerin flaş haberi ise şuydu: Güvenlik güçlerinin, karakol basmak için bir araya gelmiş 50’yi aşkın teröristi çoban ya da kaçakçı sandıkları ve bu yüzden müdahale etmedikleri ortaya çıktı. *** Benim can acıtan sorum ise şu: Karakol basmak için harekete geçen teröristleri çoban, kekik toplamak için harekete geçen köylüleri terörist sanan güvenlik güçleriyle... Terörle mücadele nereye kadar?
Ahmet Hakan Hürriyet, 29.6.2010 |
30.06.2010 |