Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Gündem kayması |
Zaman hızla akıp giderken, günlerce, hattâ haftalarca konuştuğumuz hararetli gündem maddeleri de giderek tavsıyor ve yerini başka konulara bırakarak unutuluyor. Daha bir ay önce Türkiye’yi ayağa kaldıran olay neydi? Gazze’ye insanî yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerinin düzenlediği ve 9 insanımızı şehit ettiği kanlı baskın. Peki, şimdi o olayın gündemimizdeki yeri ne? 9 şehidi heyecanlı cenaze namazlarıyla uğurladık. İsrail’in baskından sonra rehin aldığı diğer yolcuları bırakmasında etkili olan faktörün ABD tavassutu olduğunu da, Erdoğan’ın Obama’ya bu konuda ilettiği özel teşekkürü ile öğrendik. Hükümetin seslendirdiği “İsrail özür dilesin, tazminat ödesin, olayı soruşturmak için uluslararası komisyon kurulsun” gibi taleplerde ise Obama’nın, “Bu işi daha fazla kurcalamayın, siz zararlı çıkarsınız” telkini belirleyici olacak gibi. Londra’da Arapça yayın yapan El Hayat dergisinin haberine göre, Obama Erdoğan’a “Uluslararası soruşturma gemideki birçok yolcu ve İHH üyeleriyle ilgili ithamların gündeme gelmesine yol açabilir. Soruşturma talebiniz iki ucu keskin kılıca dönüşebilir” ikazında bulunmuş. Obama-Erdoğan buluşmasını, Dışişleri Bakanı Davudoğlu ile İsrailli Bakan Ben Eliezer arasındaki görüşmenin izlemesi bu açıdan anlamlı. Anlaşılan, iki taraf da frene basıyor. Sonuçta Erdoğan, Türkiye’nin İsrail’den talepleri için yarın yapılacak Obama-Netanyahu görüşmesini beklese de, baskıncı askerlerine sahip çıkmayı sürdüren İsrail hükümeti özür dilemeye ve tazminat ödemeye niyetli olmadığını tekrarlamaya devam ediyor. Belki baskında ölenlerin bazılarının ailelerine üzüntü mesajları ileterek zevahiri kurtarma yoluna gidebilir, ama onun dışında başka birşey yapacak gibi görünmüyor. Ki, baskında el koyduğu gemileri ve rehin aldığı yolcuların eşyalarını dahi iade etmiş değil. Buna rağmen ABD faktörünün araya girmesi, baskınla “gerilen” ilişkileri bir defa daha ”normalleştirecek” ve ardından sanki hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilecek gibi görünüyor. Bütün bu gerilim ve ölümlerin odağında yer alan ve Türkiye’nin “Mutlaka kalkmalı” şartı koştuğu Gazze ablukası da, İsrail’in “göz boyama” niteliğindeki makyajlarıyla süreceğe benziyor. Gelinen noktadaki işaretler bunu gösteriyor. Gemi baskınının ardından tırmanışa geçen ve hâlâ devam eden terör saldırılarına geçersek... Orada işin devlet ve hükümete bakan cihetinde çözüm ümidi veren bir değişiklik görülmüyor. Bir yılını doldurmak üzere olan açılım projesinde kayda değer bir ilerleme yok. Siyaset ise iktidarla muhalefet arasında anlamsız bir yarışa dönen sınır karakolu ziyaretleri ve içi boş “çömeldi, çömelmedi” polemikleri ile vakit geçiriyor. İşin garibi, artık terör saldırılarının ve ardı arkası gelmeyen şehit cenazelerinin “kanıksandığı” gibi bir tablo oluştu. Elbette ki cenazelerin tahrik ve provokasyon konusu yapılmaması gerekir, ancak iş bir duyarsızlık noktasına da gitmemeli. Kanıksama tavrının sergilendiği bir diğer konu olan ve iktidarın çoktandır gündeminden çıkardığı başörtüsü bahsinde CHP’nin yeni Başkanı “Bu sorunu çözeceğiz” diyecek oldu, ama sözü “Türbanlılar üniversiteye girebilecek” şeklinde yansıtılınca hemen çark edip, “Ben öyle birşey demedim” manevrasıyla işin içinden sıyrılıverdi. Bizde konu bu şekilde gündeme gelirken Kıbrıs’ın Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin başörtüsüyle okula gidebilmesinden yana tavır koyan Eğitim Bakanı, bizim yasakçıları utandırması gereken örnek bir yaklaşımla “Asıl olan din özgürlüğüdür, ailelerin çocuklarını inançlarına göre yetiştirme hakkı ellerinden alınamaz” dedi. Böylece AB farkı burada da kendisini gösterdi. Şimdi Türkiye’nin beklediği yeni gündem, Anayasa Mahkemesinin şekilden inceleyip görüşme kararı verdiği anayasa paketi. Bakalım, heyet ne karar verecek ve bu karar neleri getirecek? 06.07.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (03.07.2010) - Vizede son durum (02.07.2010) - Ergenekon nereye? (01.07.2010) - Fitneyi bitirmek için (30.06.2010) - Şimdi de ''yanlış ateş'' (29.06.2010) - İmralı muamması |