Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Vizede son durum |
Almanya ile yaşadığımız vize macerasını 25 Mayıs’ta çıkan “Vize skandalı” başlıklı yazımızda anlatmıştık. Sonrasında epeyce gelişmeler oldu ve bir neticeye ulaştık. Bu yazıda da o süreci ve sonucu anlatalım. Önceki yazımızı Cumhurbaşkanlığına, Dışişleri Bakanlığına, AB’den Sorumlu Devlet Bakanlığına, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’na ve AB Genel Sekreterliğine ilettik. Sadece Dışişleri “ses” verdi: “Devletler hukuku uyarınca, bir devlet egemenliği altındaki topraklara hangi yabancıların, hangi koşullarda girebileceğine karar verme yetkisine sahiptir. Bu bağlamda vize başvurularının ne şekilde karşılanacağına ilişkin esasları belirlemek de tamamen ilgili ülkenin egemenlik yetkisindedir. Bir devletin bu konudaki kararına diğer bir devletin müdahalesi mümkün bulunmamaktadır. Bu çerçevede, bilgi edinme başvurusuna konu dilekçeniz hakkında Bakanlığımızca yapılabilecek herhangi bir işlem bulunmadığını üzülerek bildirmek durumundayız. Diğer taraftan, dilekçenizde belirtilen hususlara ilişkin ilgili ülke makamları nezdinde gerekirse bir avukat vasıtasıyla hukukî yollara başvurmanız mümkündür.” Sonraki günlerde, Almanya’daki okurlarımızla da istişarelerimizi sürdürürken, İstanbul Başkonsolosu Brita Wagener’in, Beyoğlu’nda bir sergi açılışı ve basın toplantısına katılacağı bilgisini aldık. Arkadaşımız Elif Nur Kurtoğlu, toplantıda bizim vize meselesini Wagener’e sordu ve ondan, “konuyu bizzat inceleme sözü” aldı. Bu diyalog 9 Haziran’da Yeni Asya’da haber olarak da çıktı. İki gün sonra gelen bir telefonla Başkonsolosluğa davet edildik ve mutabık kaldığımız 15 Haziran Salı günü davete icabet ettik. Faruk Çakır’la birlikte gittiğimiz Başkonsolosluk binasında Konsolos Joachim Hecker’le görüşmemiz yaklaşık bir saat sürdü. Durumu anlattık, bilgi verdik. O da uygulamayı ve kuralları anlattı. Vize başvurumuzu olumlu cevap için beklettiklerini, ama Almanya’dan gönderilecek yeni bir davet mektubu istediklerini ifade etti. Aslında Köln toplantısı için de davet mektubu iki defa gönderilmişti. Ama nedense bunlar geçerli sayılmadı. Anlaşılan, Başkonsolos Wagener’in sorumuza cevabında geçen “Vize konusunda bazı yeni kararlar aldık, ama...” ifadesinden çıkardığımız “vize işlemlerini sıkılaştırma” mânâsı bizim başvuruya bu şekilde yansımış ve anlayamadığımız bir sebepten kaynaklanan tereddüt, böyle bir gecikmenin yaşanmasına yol açmıştı. Neticede, vize yetişmediğinden katılamadığımız 22 Mayıs’taki Köln toplantısını geride bırakıp, Ekim sonlarında düşünülen Münih toplantısı için oradan gönderilecek yeni bir davet mektubuyla süreci sonuçlandırma noktasında mutabık kalarak ve Hecker’e, günlük ve haftalık gazetelerimizden muhtelif örneklerle, AB Sürecinde Değişen Türkiye, Din ve Siyaset, Ordu ve Demokrasi isimli kitaplarımızı takdim ederek ayrıldık. Sonra Münih’teki okurlarımızın davet mektubu gönderildi ve peşinden, bir buçuk ayı aşkındır Başkonsoloslukta bekleyen pasaportumuz, uzun dönemli vize verilmiş olarak bize iade edildi. Gelinen noktada, ilgileri için Sn. Wagener’le Sn. Hecker’e, Başkonsolosluk Basın, Protokol ve Halkla İlişkiler Bölümünden Sn. Lüsyen Keklik’e ve vize alabilmemiz için canla başla uğraşan Sezai Mumcu ile Sabahaddin Ünal başta olmak üzere Almanya’daki okurlarımıza teşekkür ediyoruz. Tabiî, böyle sıkıntılı bir süreçten sonra da olsa bizim vize almamız, vize probleminin genelde devam ediyor olduğu gerçeğini gözardı etmemize yol açmamalı. Son dönemde basında sıklaşan haberlere de yansıdığı üzere, vize sıkıntısı artarak sürüyor ve bu durum, insanlarımızın zaten hayli tavsamış olan AB sürecinden daha da soğuması gibi bir sonucu da beraberinde getiriyor. Temennîmiz, yine bugünlerde seslendirilmeye başlanan “vize kolaylığı ve muafiyeti” haberlerinin en kısa zamanda uygulamaya yansıtılması. 03.07.2010 E-Posta: [email protected] |