02 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Ölüm ve İlâhî adalet


A+ | A-

Remzi Bey: “Yarın mahşerde insan, ömrü uzun olanlarla kendini kıyaslayıp, ‘Birkaç sene daha ömrüm olsaydı belki imana gelecek, tövbe edecektim’ dese, İlâhî adalet ona nasıl mukabele eder?”

Bir kişiye gençlik verilmişse, hayat verilmişse, bu süre içinde akıl ve sağlıklı düşünme yeteneği verilmişse, kendisine tebliğ de yapılmışsa, yani bir peygamberin doğru haberi ulaşmışsa, artık bu kişiye sağlıklı düşünme yeteneği ile Allah’ın varlığını, birliğini ve büyüklüğünü kavraması ve iman etmesi için yeterli müddet ve zaman verilmiş demektir.

Başkasının uzun yaşaması bu kişi için hiçbir değer ifade etmez. Bu kişi kendisine verilen ömürle, kendisine ihsan edilen akıl ve sağlıklı düşünceyle, kendisine ulaşan tebliğ ile, Allah’ı bilmek, bulmak ve Allah’a iman ve intisap etmekle yükümlüdür. Ömrünün kısalığı veya uzunluğu yükümlülüğünü etkilemez. Bilâkis, ömrünün uzunluğu aslında kendisi için daha çok risk taşır. Çünkü uzun ömrü boyunca imanını muhafaza etmek ve şeytana uymamak gibi bir zorluğu hep karşısında bulur. Şeytanı, imanını çalmak ve kendisini imansız kabre göndermek için hep pusuda bekler bulur. Her daim Allah’a sığınma ihtiyacı içinde yaşar. Bu ihtiyacını bir an göremeyip şeytanın telkiniyle ayağı kaysa, imansızlık uçurumuna yuvarlansa, bu kendisi için vahim olacaktır.

O zaman ömrü uzun kişi de şunu diyemez mi: “Allah’ım! Bana uzun ömür verdin; imanımı koruyamadım. Keşke falanca genç gibi kısa bir ömür verseydin de, benim ruhumu imanım varken alsaydın. Oysa ben uzun ömürde daha çok günah işledim.”

Demek, herkes, Allah’tan uzun veya kısa ayırt etmeden, hayırlı ve imanlı ömür istemek durumundadır. Her insanın, aklıyla ve sağlıklı düşüncesiyle iman edecek kadar, “bir anlık” hayatta kalması, sorgu suâl konusu olması açısından yeterli bir süredir. Artık ömrünün kısalığına veya uzunluğuna değil, imandaki ihlâsına, dürüstlüğüne, imanı ile ameli arasındaki bütünlüğe ve bu bütünlüğü sağlama çerçevesinde kalbinin niyetine bakılır. Makbule geçen ömrün uzunluğu veya kısalığı değil; kalbindeki iman değerleridir. Bunu elde etmek ve korumak için de uzun ömre ihtiyaç yoktur.

Esasen iman etmek anlık bir meseledir. İman etmenin ömrün uzun olup olmamasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bir anlık iman etmek ve son nefesini bu iman üzere vermek Allah’ın rızasına ve cennete ulaşmaya kâfidir. Çünkü iman etmek bir intisaptır, bir bağlılıktır. Kişi Allah’a iman etmekle, kendi rızasıyla Allah’a kul olmuştur. Allah’a intisap etmiştir. Allah nezdinde ömrün uzun veya kısa olmasının önem açısından hiç farkı yoktur. Allah nezdinde kalbin imandaki ihlâsı ve samimiyeti önemlidir. Zamanın ise uzunu da, kısası da birdir. Çünkü zaman nehri zaten Allah’ın elindedir.

Nitekim Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine göre, Allah’a intisabını bilen her bir kul, bu intisap sırrıyla bütün varlıklarla kardeş olur, hadsiz bir varlık kazanır. Ayrılık ve ölüm onu asla hırpalamaz. Onun bu intisap içinde bir an yaşaması, hadsiz bir varlık kazanması için yeterlidir, sonsuz bir hayatı ve saadeti kazanması için kâfidir.

Eğer bu iman ve intisap olmazsa, bütün ayrılıklar, ölümler, yokluklar ruhunu paramparça eder. İmansız ve intisapsız uzun yaşamasının hiçbir değeri yoktur. İmansız olarak bir milyon sene yaşamış olsa da, sonuçta fanidir, geçecektir, tükenecektir, değersizdir, ruhunu kanatacaktır.

Fakat imanlı olarak bir an yaşaması, milyonlar sene imansız yaşamasına bedeldir. Bu, tükenmeyen bir nur, bitmeyen bir ebedî saadet kazanmasına yeter. Bu bakımdan bütün ehl-i hakikat şöyle demişlerdir: “Bir ancık imanla yaşamak, milyonlar sene imansız yaşamaktan üstündür, değerlidir, Allah katında makbule geçer.”1

Bunun için İlâhî adalete göre, “bir anlık” hayat iman etmeye kâfîdir. Bu “bir anlık” hayatta iman eden ve intisabını bilen, kurtulur ve cennete girer.

Dipnotlar:

1- Mektûbât, s. 280.

02.07.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.07.2010) - Öfke yutma fazileti üzerine

  (30.06.2010) - Yerkürenin ihtişamlı seyahati

  (29.06.2010) - Hazret-i Ali’nin (ra) asrımıza tebessümü

  (28.06.2010) - Fazilet, hüküm ve hikmetleriyle gusül-2

  (27.06.2010) - Bin düşün bir boşanma!

  (25.06.2010) - Fazilet, hüküm ve hikmetleriyle gusül - 1

  (24.06.2010) - Hidayet kavramı üzerine

  (23.06.2010) - Kredi kartları

  (22.06.2010) - Kur’ân ve diğer dinî kitaplar

  (21.06.2010) - Muhtelif cevaplar


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.