Mehmet KARA |
|
Hiç değilse böyle bir meselede uzlaşın |
Türkiye’nin gündemini terör olayları belirlemeye devam ediyor. Neredeyse her gün şehit haberleri geliyor. Millet artık terör olaylarının sona ermesi için birilerinin bir şey yapmasını bekliyor. Demokrasilerde bunu yapacak da iktidarıyla, muhalefetiyle siyaset kurumudur. Ama siyaset yine çözümün değil kutuplaşmanın peşinde. Salı günü Meclis’te grubu bulunan dört partinin de grup toplantısı vardı. Meclis’e giderken liderlerinin tümünün konuşmalarında bu konuya temas etmesini bekliyorduk. Meclis’in Çankaya kapısından girerken, Hatay’ın Hassa ilçesinde jandarmanın terörist sanarak öldürdüğü vatandaşların yakınları ile karşılaştık. Bu insanlar milletvekillerine durumu anlatmak ve sorumluların cezalandırılması için yardım istemeye gidiyorlardı. Ayak üstü sohbet ederken olayı kısaca anlattılar. Dört kişinin sabah namazını camide kıldıktan sonra hem spor yapmak, hem de kekik toplamak için yasak olmayan, piknik alanı olarak kullanılan tepelere gittiklerini, bunu da sık sık yaptıklarını söylediler. Yaralı olan yakınlarından edindikleri bilgilere göre, üzerlerine birden ateş edilmeye başlanmış. Neye uğradıklarını şaşırmışlar. Aslında dört kişilermiş. Birisi kaçıp kurtulmuş. Birisi yaralanmış, iki kişi de ölmüş. Meclis’te kimlerle görüştüler bilmiyorum, ama bu olayın örtbas edilmemesini istiyorlar. Sorumluların mutlaka hesap vermesini, “yanlışlıkla oldu” şeklinde kapatılıp geçilmemesini bekliyorlar. Bu isteklerine biz de iştirak ediyoruz.
* * *
Terör meselesini siyasetin çözmesi gerektiğini başta söylemiştik. Hassalılardan ayrıldıktan sonra terör konusunda genel başkanların ne söyleyeceğini merak ede ede, grup toplantılarının yapıldığı Meclis’in ana binasına gittik. Birkaç gün önce Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin terörle mücadelede kararlılık görüntüsünü pekiştirmek üzere siyasî parti genel başkanlarının bir araya gelmesi temennisinde bulunmuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’la bir araya gelebileceğini açıklamış, Erdoğan da buna olumlu yaklaşmıştı. Liderlerin terörün çözümü konusunda bir araya gelip gelemeyeceğini merak ederek, bir de bir gün öncesindeki görüşmelerden ümitlenerek konuşmaları dinlemeye başladık. Geçen haftaki bir yazımızda biz de meselenin çözümü için parti genel başkanlarının bir araya gelmesi gerektiğini yazmıştık. Önce Devlet Bahçeli’nin grubunu takip ettik. Bahçeli, konuşmasında hükümetin terörle mücadele yöntemlerini yerden yere vururken, sert eleştiriler yapmıştı. Konuşması biter bitmez, AKP’nin grubuna doğru hareket etmiştik. Erdoğan da gruptaki konuşmasında “Başbakan” olarak bütün parti genel başkanlarını davet edeceğini söylemişti. Bu konuşmadan sonra ümidimiz daha da arttı. Ancak biz Başbakan’ı dinlerken Bahçeli’nin çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada, Erdoğan’la görüşmeyeceğini söylediğini bilmiyorduk. Meğer Bahçeli “Başbakan Erdoğan’ın samimiyet ve güvenirlik katsayısının çok düştüğünü, kendileriyle yapılabilecek olan görüşmeler sonrasında nasıl bir yalan ve iftirayla karşı karşıya kalacaklarının belli olmadığı”nı ifade ederken, böyle bir görüşmeyi kabul etmeyi düşünmediğini söylemiş. Ve toplantının Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında yapılmasını istemişti. Peşinden CHP Grubuna gittik. Orada da Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan kendisini Cumhurbaşkanı koltuğunda mı sanıyor bilmiyorum, ama biz sayın Başbakan’ı ziyaret etmesi için bekleriz” diyerek kapısını bu görüşmeye kapattığını açıkladı. Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin, terörle mücadele konusunda görüşme yapılabileceğine ilişkin açıklamalarına verdikleri cevapları değerlendirirken, “Ben şu anda Cumhurbaşkanlığı makamında olduğumu söylemedim, ama ben Başbakanım ve şu anda yürütmenin başıyım. Yürütmenin başı olarak da şu anda bu konuda atılması gereken adımları atmak durumundayım” ifadelerini kullandı. Meclis’ten ayrılırken, taşıdığımız o umut da sönmüştü. Liderler yine birçok konuda olduğu gibi milletin sorunlarını değil, kendi parti çıkarlarını, parti menfaatlerini düşünerek terör konusunda ortak yapacakları toplantıya kapılarını kapatmışlardı. “Keşke sınır karakollarında çömelerek-çömelmeyerek görüntü vermek yerine liderler terörü çözme konusunda birlikte fotoğraf verebilselerdi” diye düşündüm. Siyasetteki kutuplaşma artık hat safhada… Türkiye’nin ortak bir meselesi olan terör konusunda bile bu kutuplaşmayı görüyoruz. Kürsülerden, medya üzerinden birbirlerine ağır eleştiriler yaparken bir araya gelip bu meseleyi konuşamıyorlar. Özetle diyeceğimiz, siyasetçilerin, ülkeyi yönetenlerin, Türkiye’nin en büyük meselelerinden birisi olan terörle mücadelede ortak bir dil geliştirmeleri gerekiyor. On yıllardır 30-35 bin kişinin öldüğü yetmedi mi? Hiç değilse bu konuda milletin kutuplaşmasına sebep olmayın. Milleti kasmayın, çözüm bulun… Demokrasilerde iktidar kadar muhalefet de önemlidir. Eğer ortak bir konuda partiler farklı da olsa görüşlerini, düşüncelerini ortak bir zeminde karşılıklı söyleyemiyorsa demokrasi adına kayıptır. 02.07.2010 E-Posta: [email protected] |