Mehmet KARA |
|
Adaletin bu mu dünya? |
“Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa bir devlet ordusu Türk kanı döktü. Bu kabul edilemez.” Bu sözler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ait. Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’nın (AİGT/CİCA) İstanbul’a yapılan 3. Devlet ve Hükümet Başkanları toplantısında Gül bu sözleri söylerken 22 üyeli teşkilât, İsrail’in “vetosu” sebebiyle sonuç bildirgesine “kınama” maddesini koyamadı ve kınama ancak sözlü olarak yapılabildi. Dokuz ülke cumhurbaşkanı, beş ülke başbakan ve yardımcısı, sekiz ülke de bakan ve özel temsilci düzeyinde konferansta temsil edilirken, İsrail’in gelebilecek tepkileri de göze alarak büyükelçi düzeyinde temsil edildiği toplantıdaki bu kınama İsrail için ne ifade ediyor? Görülecektir ki, bundan önce olduğu gibi kınamalara kulaklarını tıkayacak, yine bunları takmayacaktır. Tıpkı bundan önce yaptığı gibi… İsrail 1 Haziran’ın erken saatlerinde, Gazze’ye insanî yardım götüren 32 ülkeden 600’den fazla gönüllünün bulunduğu gemilere uluslar arası sularda saldırıp gözünü kırpmadan silâhsız masum insanları öldürmüştü. Sonra gemileri kendi sularına götürmüş, insanları esir almış, cezaevlerine götürmüş. Burada işkenceler yapmış, saatler süren sorgudan geçirmişti. Üç gün aradan sonra şehitlerin, yaralıların ve diğer insanların Türkiye’ye dönmesinin ardından, İsrail’e sert tepkiler gösterilmiş, kınamalar peşi sıra gelmişti. * * * Bu aşamada miting, açıklama gibi tepkiler azalırken, şimdi sıra İsrail’le ilgili ne gibi yaptırımların yapılması gerektiğine geldi. Tepkilere dayanamayan Mısır, Gazze’ye açılan kapılarını “süresiz” açarken, İsrail, “ambargoyu yumuşatıyorum” türü açıklamalarla bu tepkileri hafifletmeye çalışıyor. Ancak her zaman yaptığı gibi dünya ile adeta alay ediyor. 6 gemi ile giden yardımların büyük bir kısmını kendisine saklarken, baharat ve meyve suyu gönderdiğini söyleyerek göz boyama ve aldatmaca içine girdi. Türkiye’de ise anlamsız tartışmalar yapılmaya başlandı. İsrail askerlerini ağlarken gösteren fotoğrafların kim tarafından verildiği ya da oraya gitmeden önce İsrail’den izin alınması gerektiği gibi faydasız tartışmalar yapılıyor. Oysa, İsrail’in verdiği fotoğrafları yayınlayarak, diğer taraftan bunca olaydan sonra organizasyonu eleştirmenin şu aşamada İsrail’in uluslar arası camiada elini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacağı görülmüyor. Oysa, oraya insanî yardım için giden içinde 32 ülkeden 600 sivilin bulunduğu gemileri İsrail komandolarının kendisine ait olmayan uluslar arası sularda vurduğu, orada zalimce insanları şehit ettiği neden gözlerden kaçırılıyor. İsrail, neredeyse bütün dünyanın lânetlediği ve dünyanın göz önünde işlediği cinayetlerin haklı olduğunu ispatlamak için olayın geçmesinin hemen ardından ABD’de temaslar yapmaya başladı. Türkiye de önümüzdeki hafta ABD’ye bir heyet göndermeye hazırlanıyor. Şunu kabul edelim ya da etmeyelim, iyi bilmek gerekir ki, İsrail’i durduracak en büyük güç ABD’dir. Türkiye olayın olduğu ilk günden beri diplomasiyi devam ettiriyor. Ancak, İsrail’in Ankara büyükelçisi geri gönderilemediği gibi, şimdi birileri çıkıp AGİT konferansında büyükelçiyi fotoğrafta en arkaya koymayı büyük bir başarı gibi gösterebiliyor. Elbette diplomasi anlamında ağızlarının payı verilmeli. Ancak aradan geçen süre içinde bunun yapılabildiğini söylemek mümkün değil. Spor müsabakaları iptal edildi, ancak İsrail’le yapılan askerî, sosyal, kültürel anlaşmaların akıbeti hâlâ meçhul. Bir yandan iptal edildi denilirken, diğer yandan henüz böyle bir çalışmanın yapılmadığı söyleniyor. Öte yandan Gazze’ye yardım gemilerinde 32 ülkenin vatandaşı varken sadece Türkiye’nin bu kadar haklı tepkisini dile getirmesi de şaşırtıcı değil mi? Diğer 31 ülke neden kendi vatandaşına hukuksuz bir şekilde saldıran İsrail’e sert tepki göstermiyor? * * * Olayın diğer bir boyutuna gelince, dünya da bu insanlık olayında iyi bir sınav veremiyor. İsrail’in uluslar arası sularda, haksız, hukuksuz, zalimce ve kendine yakışır (!) bir şekilde, hatta savaş sebebi sayılabilecek bir tarzda insanî yardım gemilerine saldırmasına yeterince tepki ve sonrasında da yaptırım konusunda aradan geçen 10 günlük süre içinde bir adım atılmıyor. Dünyanın gözü önünde böyle bir olayı dahi kınayamayan BM Güvenlik Konseyi, nükleer programlar dolayısıyla İran’a yeni yaptırımlar getirirken, elinde Ortadoğu’yu, bölgeyi hatta dünyayı tehdit edebilecek kadar nükleer silâh bulunan, dünyayı yangın yerine çevirebilecek gücü olan İsrail karşısında kılını kıpırdatmıyor. Nükleer silâh insanlık için büyük tehlike. Adalet ve insanlık adına İran’a gösterilen tavır neden İsrail’e gösterilmiyor? Onun dokunulmazlığı nereden geliyor? O zaman şunu sormak gerekmez mi? Adaletin bu mu dünya? Dünya insanlık adına bu saldırı karşısında sessiz kalmamalı, sorumlular en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Beklenen budur. 11.06.2010 E-Posta: [email protected] |