11 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Cihad ve şehitlik


A+ | A-

Gazze’ye insanî yardım götürürken İsrail baskınına uğrayan gemide siyonist kurşunlarına hedef olarak can verenlerin şehit olduklarında hiç kimsenin şüphesi yok.

Ömürlerinin son nefesini, her mü’min için imrenilecek bir makam olan şehadet mertebesine erişerek verenlere ve hayat vazifesinden böyle bir şeref belgesiyle terhis edilenlere ne mutlu!

Rabbimizin müjdesiyle onlar ölü değil, kendilerine tahsis edilen hayat mertebesinde, dünyadan ayrıldıklarını dahi fark etmeden, Gazzeli kardeşlerine yardım seferine devam ediyorlar...

Üstad Rus işgaline karşı birlikte savaşırken şehit verdiği yeğeni Ubeyd’in şehadeti sonrasındaki haliyle ilgili müşahedesini anlatırken, onun kendisini kabirde değil, Rus işgalinden çekindiği için yeraltında yaptığı güzel bir menzile sığınmış olarak gördüğünü ifade ediyor. (Mektubat, s. 16)

Yine Üstadın yaptığı başka izah ve örneklere baktığımızda, şehitliği sadece savaş ve çatışmalarda can verenlerle sınırlamayıp, çok daha kapsamlı bir çerçevede yorumladığını görmekteyiz.

Bu bağlamda, tıpkı müsbet hareket gibi, “patent”i Üstada ait olan manevî cihad kavramının altını özellikle çizmemiz gerekiyor. Manevî cihadda kılıç, top, tüfek yok; fikir ve kalem var.

Bu cihaddaki şehadet mânâsı da ona göre şekillenip manevî şehitlik gündeme geliyor. Ve bu kavramın da orijnal boyutları ortaya çıkıyor.

Aslında Üstadın hayatında ve fikirlerinde cihadın her çeşidi mevcut. Meselâ, Rus işgaline ve Ermeni çetecilere karşı vatan müdafaası için maddî cihada koşar ve Ubeyd başta olmak üzere birçok talebesi şehit düşerken, ilim, eğitim, ekonomi gibi alanlardaki çalışmaların da cihad anlayışı içinde yapılması gereğini ısrarla vurguluyor.

“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır; bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” sözü, bunun veciz ifadesi.

Esaret sonrasında döndüğü İstanbul kısa süre sonra İngiliz işgaline maruz kaldığında neşrettiği Hutuvat-ı Sitte kitapçığı ise, düşmana karşı verilen cihadda güzel bir “propaganda” örneği.

1926’dan itibaren başlayan Risale-i Nur eksenli iman hizmetinde ise manevî cihad öne çıkıyor. Bu hizmet ve cihada katılanların hedefi önce kendilerinin, sonra başkalarının imanını ve ebedî hayatını kurtarmak. Bu hedef, onları dünyevî, siyasî ve maddî eksenli her türlü mücadele ve çatışmaya girmekten kesinlikle alıkoyuyor.

Manevî cihadda nur var, siyaset topuzu yok.

Onun için, bu cihada ömrünü vakfeden Bediüzzaman ve Nur talebeleri, maruz kaldıkları bilumum baskı, dayatma, işkence ve tacizlere sabrediyor; hiçbir şekilde fiilî mukabelede bulunmuyor; masumların zarar görmemesi için asayiş ve emniyete zarar verecek tavır ve hareketlerden titizlikle kaçınıyor; haksız ithamlarla atıldıkları hapislerde dahi iman hizmetini devam ettiriyorlar.

En ağır baskı rejimlerinde bile hayatiyet bulup gelişebilme imkân ve potansiyeline sahip olan bu manevî cihad esnasında da az şehit verilmedi.

Eskişehir mahkemesi öncesinde Isparta’da gözaltına alınan ve sorgusunda “Doğruyu söylesem Üstadım zarar görecek, yalan söylesem askerlik mesleğimin şerefine yakışmaz. Yâ Rab, canımı al” dedikten hemen sonra ruhunu teslim edip, Üstadın ifadesiyle “istikamet şehidi” olan Binbaşı Asım Beyden, Nazilli’de mahkemenin iade kararı verdiği risalelerini almak için gittiği karakolda dövülerek katledilen Mehmet Oğuz’a kadar...

Hizmet seferindeyken trafik kazalarında şehit olan Santral Sabri, Çaycı Emin, Bayram Yüksel, Ceylan Çalışkan ve terhis belgesini hasta yatağındayken alan Zübeyir Gündüzalp de manevî şehitler kervanındaki öncü bahtiyarlar arasında.

Ulvî bir dâvâ için canını feda etmek, elbette ki büyük bir fedakârlık. Ebedî hayatları kurtarma eksenli bir dâvâ olan Nurun manevî cihadına bütün ömrünü vakfedip her türlü çile, zorluk ve meşakkate katlanmak ise, gönüllülerini manevî şehitliğe eriştirebilen daha yüksek bir feragat...

11.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.06.2010) - Müsbet hareket ve güvenlik

  (09.06.2010) - Müsbet hareket

  (08.06.2010) - Derslere devam

  (06.06.2010) - Gazeteyi hazırlarken

  (05.06.2010) - Sıcak yaz

  (04.06.2010) - Bundan sonra...

  (03.06.2010) - Ders çıkarmak

  (02.06.2010) - İsrail ve terör

  (01.06.2010) - İsrail vahşeti ve Türkiye

  (30.05.2010) - Tercüme


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.