Cevher İLHAN |
|
NATO’ya ihâlenin akıbeti |
Türkiye-ABD ilişkilerinde muhataralı başlıklardan biri de “terörle ortak mücadele”nin Afganistan ekseninde ele alınması… Erdoğan’ın Toronto’da Obama’yla görüşmesinde, PKK’yı “terör örgütü” ilân eden ABD’nin, Türkiye’nin başta Kandil olmak üzere sınırötesi operasyonlarına itirazını aşmak adına bu konuyu gündeme getirmesi, bir dizi istifhama sebebiyet veriyor. ABD’nin işgali altındaki Kuzey Irak’ta bir bölgeyi ele geçirip inhisarı altına alan terör örgütünün tasfiyesi ve terörist kamplarının dağıtılmasının önemini nazara veren Erdoğan’ın, bir NATO üyesi olarak Afganistan’da NATO çerçevesinde ABD’ye verdiği desteğe mukabil, sözkonusu bölgede NATO desteği talebi, çeşitli yorumlara yol açıyor. Dahası, Başbakan’ın “Üçlü mekânizma bütün bunlara dayalı olarak atılmış adımlardır. Bunun gereğini de arkadaşlarımız şu anda çalışıyor, yerine getireceğiz” demesi, Ankara’nın bu mevzudaki niyetini açığa çıkarıyor… Irak merkezî yönetimin ve bilhassa kuzeydeki yerel yönetimin terör örgütüyle mücadelede, en azından lojistik desteğini kesmede, malî, finansal kaynaklarını bloke etmede, silâh ve mühimmat edinmesini engellemede gevşek ve gönülsüz davrandıklarını ve üzerlerine düşeni yapamadıklarını söyleyen Erdoğan’ın, bu kapsamda söyledikleri, dikkat çekici. “Bizler de NATO ülkesi olarak aynı zamanda Afganistan’daki birlikteliğimiz neyse bu birlikteliklerimizi de farklı yerlerde de kararlılıkla sürdürmemiz lazım. Hele hele bu bölgede dayanışmamız çok daha farklı bir önem ifade ediyor” cümlesi, bu açıdan kayda değer… (İnternethaber, 29.6.2010)
IRAK VE AFGANİSTAN’DAN SONRA.. Erdoğan’ın NATO’ya “görevi”ni hatırlatması, meseleyi Türkiye’nin Afganistan’a Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) emrine asker göndermesiyle ilişkilendirmesi, ister istemez terörle mücadelenin NATO’ya ihâlesini mevzubahis ediyor. Bilindiği gibi daha ilk beşinci ayında 65 bin işgalci Amerikan askerinin Türkiye üzerinden Irak’a girmesine dair hazırladığı “tezkere”nin 1 Mart 2003’te Meclis’te reddedilmesinin ardından AKP hükûmeti, Meclis’i by pass ederek çıkardığı “genelge”yle ABD’nin bütün savaş araç ve gereçlerinin Türkiye üzerinden naklini sağladı. Bununla da yetinmedi; 1 Eylül 2004’te Resmi Gazete’de yayınladığı “ABD’ne Ait Destek Hamûlesinin İthal/İhraç ve Ülke İçi Nakil ve Tevziine Dair Tebliğ”le, yedi limanla altı havaalanını Amerikan askerlerine açıldı. Hafif ve ağır silâhlar, mühimmat, teçhizat, askerî bakım ikmal maddeleri taşınıyor. Türkiye kirli savaşın ortağı konumuna sokuldu. Millî Savunma Bakanı Gönül’ün ikrarıyla kısa zamanda, “tezkerenin açığı telâfî edildi.” Aralarında İncirlik’in de bulunduğu bu üsler, yedi yıldır Amerikan savaş gemileri ve savaş uçaklarınca kullanılıyor, Müslüman komşu Irak üzerine binlerce sorti yapıldı, yapılıyor. Yine bu süreçte Türkiye’nin egemenlik ve çıkarları, Orta Asya ve Hazar havzasındaki enerji rezervleri ve hatları hesâbına Afganistan’da da ABD’ye tam destek verdi, veriyor. Başta Fransa, Almanya ve Japonya gibi en yakın müttefiklerinin ayak sürümlerine karşı Türkiye takviye ek askerî birlikle Afganistan’daki asker sayısını iki katına çıkarmış. … Türkiye’nin Afganistan’a asker gönderme gerekçesi, NATO’nun 5. maddesi. Sovyetlerin dağılmasından sonra varlığı, amacı ve rolü tartışma konusu olan NATO’nun bu maddesine göre, “Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da herhangi bir NATO üyesi ülkeye yöneltilecek silâhlı bir saldırı, hepsine yöneltilmiş kabul ediliyor.” Ve bu saldırıya karşı -BM Yasası’nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkıyla-, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için saldırıya uğrayan ülkeye diğer üye ülkelerin yardım edip birlikte silâhlı kuvvet kullanabileceğini öngörüyor.
“GÖREV HATIRLATMASI”NIN ANLAMI… ABD, bu maddeyi istismar ediyor. Bir NATO üyesi olarak işgale ve saldırıya uğraması bir yana, okyanuslar ötesinden gelerek tamamen NATO bölgesi dışındaki Irak’tan sonra Afganistan’a saldırıp işgal ediyor. Yer altı ve yerüstü kaynaklarını yağmalayıp işbirlikçilerle birlikte tâlân ettiği ve iki milyon insanı katletmekle içinde çıkılmaz hale getirdiği, iki milyon insanın öldürüldüğü, hergün yüzlerce sivilin katledildiği Irak’tan sözde “çekilme” sonrası, çıkarlarını koruma görevini Türkiye’ye devretmeye çalışıyor. Keza Afganistan’da çıkarları koruması projesiyle, “Taliban” bahanesiyle gönderilen 1800’e yakın askerle yetinmiyor, Türkiye’nin muharip asker göndermesinde ısrar ediyor. Görev tanımında “esneklik” perdesinde Mehmetçiğin “sıcak çatışma”yla cepheye sürülmesini dayatıyor. Kısacası, AKP iktidarında ABD ile tarihinin en derin ve yoğun işbirliğine giren Türkiye, Amerika’nın transatlantik egemenlik ve menfaatleri aracı haline getirilen NATO perdesinde dünyada “joker” gibi kullanılıyor… Peki, bütün bunların ortasında Başbakan Erdoğan’ın Kanada’da, Obama üzerinden NATO’ya çağrıda bulunarak “Müttefik Türkiye’ye ile PKK ile mücadele görevdir” ifâdesi, ne anlama geliyor? ABD, Kuzey Irak’ta çeyrek asrı aşkındır koruyup her türlü lojistik desteği verdiği PKK terör örgütünü NATO paravanında tasfiye edebilecek mi? Sonra bu “müdahâle”nin akıbeti ne olacak? 02.07.2010 E-Posta: [email protected] |