Cevher İLHAN |
|
Ankara stratejilerini sorgulamalı… |
Şemdinli’de 11 askerin şehid edilmesinin ardından, dün Halkalı’da bir çocuk ve dört askerin katledildiği askerî servis aracına yapılan bomba saldırısı ile, terörün, kırsalın yanı sıra şehirlere de sıçradığını gösteriyor. Teröristbaşı Öcalan’ın İmralı’da avukatları aracılığıyla yaptığı, “Mayıs sonu ve Haziran başına kadar bekleyeceğim. Eğer taleplerimiz yerine getirilmezse, artık aradan çekileceğim. Bundan sonra sorumluluk kabul etmeyeceğim. Hükümet, devlet ne yapar, KCK ne yapar, savaşırlar mı, barışırlar mı, kendi aralarındaki sorunları nasıl ele alırlar, kendileri karar verirler” tarzındaki “son çağrısı” dediği “tehdidine” uygun olarak terör olayları artıyor. Öcalan, terörün azmasını, “PKK, KCK ve Kandil’in kendi kararı” olarak yorumluyor; lâkin “Kentlerde isyanlar, şehir ayaklanmaları, yaygın çatışmalar”la “şiddet” dediği terörü orta düzeye tırmandıracağı” şantajındaki “yol haritası”na göre terör olayları tırmanıyor. Görünen o ki, 1999’da, 2002’de sıfırlanan, hatta terör örgütünün marjinalleşip gücünü kaybetmesine mukabil, gelinen noktada terör geri dönüyor. Gerçek şu ki, içi boş “açılım” paketinin içinden bir şey çıkmaması hayal kırıklığı sürecinde PKK’nın sivil yapılanması KCK operasyonları ve özellikle Kandil’den gelip Habur’daki şovlarla “pişman olmadıklarını ve örgütün tâlimatıyla geldiklerini” bildirenlerin çoğunun soruşturulup tutuklanmasını bahane eden terör örgütü, Öcalan’ın şantajında ilettiği gibi düşük yoğunluklu terör stratejisini yeniden orta yoğunluktaki terör stratejisine çıkardı. Bu durumda terörün Anadolu’nun diğer bölgelerine ve bilhassa büyük şehirlere yöneleceği, stratejik hedefleri ve sanayi tesislerini vuracağı anlaşılıyor… Bunun içindir ki, Türkiye’nin terörle mücadele politikasının topyekûn gözden geçirilmesi, askerî ve diğer stratejilerin sorgulanması, artık bir zarûret halini almıştır. Bu bağlamda Güvenlik Zirvesi’nde alınması kararlaştırılan, “istihbarat paylaşımının ve bölgede görev yapan personelin yapısının gözden geçirilmesi” büyük önem taşıyor. Bu konuda öncelikle profesyonel uzman askerlerin bölgeye yollanması ve arazinin yapısına göre gerekli teçhizat ve mühimmatın temini âciliyet kesbetmekte. Keza zirvede nazara verilen “çevre ve ilgili ülkelerle terörle mücadele koordinasyon faaliyetlerinin daha da etkinleştirilmesi” hususu, terörün dış boyutunu ele vermekte. Her ne kadar başta Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere resmî ağızlardan “herhangi bir istihbarat zaafı olmadığı” belirtilse de, bölgeyi uydularla sürekli tarayan ve yüzlerce kişilik terörist hareketini ve sızmalarını görmemesi imkânsız olan ABD’nin Türkiye’ye gerekli istihbaratı vermediği ortada… Otuz yıldır terörle mücadele eden bir ülkenin bunca iddiaya rağmen hâlâ istihbaratını yeterli düzeyde geliştirmemesi, hâlâ Amerikan insafına ve İsrail teknolojisine mecbur ve bağlı kalması, ibret verici… 23.06.2010 E-Posta: [email protected] |