Nejat EREN |
|
Gençlerimiz ve istikbalimiz |
Gençlik, Allah’ın insanlara verdiği büyük bir nimet. Bu nimeti değerlendirme hususunda yapılan birçok çalışma var. Aileden başlayan bu süreç birçok farklı durum arz ediyor. Gençlerin eğitimi başlı başına özel bir fikir, tatbikat, sabır, gayret ve mesai gerektiriyor. Bu konu oldukça girift ve muammalı bir saha. Aileler, kurumlar, cemaatler, devletler onlar üzerine büyük gayretler sarf ediyor, sorumluluklar alıyor, yatırımlar yapıyor, beklentiler içerisine giriyor, ümitler besliyorlar. Bütün bunlara rağmen sonuç, çoğu zaman istenilen gibi olmuyor, olamıyor. Bu alandaki dertler, yakınmalar, münakaşalar, acizlikler, umutsuzluklar maalesef çok ciddî boyutlar arz ediyor. Tabiî ki bunun birçok sebebi vardır. Araştırılması ve çok ciddî olarak da üzerinde durulması gerekiyor. Gerek dünya gençliği, gerekse ülkemizin gençliği pek fazla parlak bir görüntü vermiyor. “Genç nüfus potansiyeli” bakımından dünyada sayılı ülkelerden birisi olan ve dünya devletleri arasında çok önemli bir yeri olan Türkiye’nin bu konuda çok büyük mükellefiyeti olduğunun idrakiyle hareket etmesi lâzım. Her şeyi “devletten” veya “dışarıdan” bekleme hastalığından kurtularak ana-babaların ve kendisini “eğitime” adamış gönüllülerin bu konuda bir şeyler yapması lâzım. Bu alanda “gönüllülüğün” biraz daha öne çıkması gerekiyor. Bu, ülkemiz ve insanımız açısından önemli olduğu kadar, yüce dinimiz İslâmiyet ve insaniyet için de önemli bir konu. Ve bu konuda sorumlu olan herkesin çok ama çok kafa yorması gerekiyor. Aksi takdirde ‘piyasada kurulan tuzak’ gençlerimizi yutmakta ve dejenere etmektedir. Neticede de, bu tuzaklara kaptırdığımız her gencimiz, yitirilen bir “âlem” ve değerdir, büyük bir kayıptır. Bu da zaman ve zeminin hem onlar, hem de bizim aleyhimize işlemesi demektir. Çözüm nedir? Biraz da o konuda fikir beyanında ve teâtisinde bulunmaya çalışalım. En başta ebeveynlerin, çocuklarıyla küçükten bir “dostluk ve arkadaşlık” bağı kurmaları lâzım. Yaratılışı ve yaşının gereği; heyecan ve hislerinin tesirinde olan genç beyinlere yaklaşım tarzımızı “fıtrat kanununun” akışında tanzim etmeliyiz. Müsbet fenler lisanıyla “eğitim” olarak isimlendirilen ilmî gerçeğe mutabık hareket etme zorunluluğumuzu da unutmayalım. “Öğretim, beslenme, korunma ve barınma” alanlarının dışında, ek olarak, belki de onlardan çok daha önemli bir şekilde, gençlerin “eğitimine” de yatırım yapılmadığı sürece, netice çoğu zaman hüsran olacaktır. İşte bu hâldir ki, şimdiki manzarayı, genel fotoğrafı netice vermiştir. Böyle devam ettiği müddetçe de istikbalimizin “kara tüneli!” ve “kara noktasıdır!” Allah korusun! Onun içindir ki, gençlerimizle belli bir yaş ve seviyeye kadar fıtrata uygun, dengeli, tutarlı, sabırlı, ilmî yaklaşım, paylaşım ve arkadaş ortaklığı kurma zorunluluğumuzu idrak etmemiz gerekiyor. Bu hâlin belli ölçüler içerisinde hayatın sonuna kadar da insanî ve medenî münasebetler şeklinde devam ettirilmesi gerekmektedir. İşte ellerimizde yeni bir fırsat var! Şu yaz mevsimini iyi değerlendirip; çocuklarımızı, gençlerimizi kazanmak, onların manevî dünyalarını imar etmek için büyük bir fırsata çevirebiliriz. Kur’ân öğretimi başta olmak üzere, imanın temel şartlarının ve namaz konusunun tatbikî olarak işlenip sevdirilebileceği verimli bir mevsime girmiş bulunuyoruz. Camia olarak yıllardan beri çeşitli şekilde bu konuda güzel gayret ve faaliyetler yapıyoruz. Bunların güzel neticelerini de geçmişte aldık Elhamdülillah. Fakat bunlar kesinlikle yeterli değil. Bundan sonra daha geniş kapsamlı, planlı, programlı hizmetlere gençlerimizi teşvik etmeli, hazırlamalı ve onlara rehberlik etmeliyiz. Onları “yönlendirmeden” ziyade onlarla “paylaşımı” yaşamalı, birlikte müzakere ederek “ortak paydaları” bulmalıyız. Meselâ; ev içerisinde sıkmadan, onların da kabulleneceği ve tatbikatını onların zevkle yapacağı “kısa ders okumaları” günün ve haftanın belli saatlerine serpiştirilerek tesbit edilebilir. Ailece onları dinleyerek verimli bir ortam sağlayabilir, iyi bir “okuma alışkanlığını” birlikte kazanıp devam ettirebiliriz. Meselâ; onları, katılacakları “yaz ve kış okuma programlarında” sadece okumaya değil, amaçlı okumaya şevklendirip, belli bir zaman diliminde; belirlenen bir kitabı özetleyerek veya not tutarak okuyup bitirme hedefini birlikte temin edebiliriz. Meselâ; daha geniş çerçeveli bir plân olarak da; üniversiteye hazırlanan gençlerimizin, hizmetimizin ve camiamızın eksikliğini hissettiği “yabancı dil, uluslar arası ilişkiler, elektrik, elektronik, mütercimlik, radyo TV programcılığı, diplomasi, güzel san'atlar… vb.” önceden tesbiti yapılan alanlara, onların kabiliyetleri doğrultusunda tercih yapmalarını sağlayabiliriz. Gençlerimizin muhakeme ve yorum gücünü geliştirecek “projeler” hazırlayıp, boş zamanlarında onların bu sahada çalışmalarını ve kendilerini ifade etmelerini sağlayabiliriz. Bu misâller çoğaltılabilir. Bütün bunları ve daha ötesini; mahallinde ve Türkiye genelinde “eğitim sahasında” hizmet verme gayretinde olan erbabının nazarlarına arz ediyoruz. Yaz mevsiminiz hayırlarla dopdolu, amaçlı, projeli, bol okumalı ve hizmet planlı semeredâr olsun. Not: Mübarek Şuhur-u Selâsenizi (Üç Aylarınızı) ve geçmiş Regaib Gecenizi tebrik ediyor, şahsınıza, ailenize, milletimize, İslâm âlemine ve bütün insanlığa hayır ve rahmete vesile olmasını, Cenâb-ı Erhamü’r-Râhimîn’den niyaz ediyorum. 18.06.2010 E-Posta: [email protected] |