Cevher İLHAN |
|
Ankara’nın “İsrail tavrı” |
Ankara, dokuz vatandaşının katledildiği Türk Bayraklı Mavi Marmara saldırısından dolayı İsrail’e karşı tutumu tartışıyor. Ne var ki üzerinden üç haftaya yakın bir zaman geçmesine rağmen hâlâ ciddî bir yaptırım ortaya konulmuş değil. İşin ilginç yönü, Başbakan’dan Dışişleri Bakanı’na kadar kamuoyunun önünde, medyada ve meydanlarda İsrail’i korsanlık, haydutluk ve devlet terörüyle şiddetle kınayan hükûmetin, hâlâ siyasî tavrını İsrail’in tutumuna bağlaması… Bakanlar Kurulu’nda, hükûmetin baştanberi izlediği, öncelikle İsrail’in taleplerine verilecek cevabın beklendiği ve bunların karşılanmaması halinde bazı tedbirlere başvurulacağı görüşünün tekrarlanması bunun ifâdesi… Ne var ki, Ankara’nın dünyaya duyurduğu sözkonusu “talepler”de çıtayı oldukça aşağıya çektiği görülüyor. İsrail’in savunmasız insanlara uluslar arası sularda insanî yardım götüren sivil gemilere baskın yapıp hunharca katletmesi ve yaralaması, yüzlerce sivili günlerce tutuklayıp işkenceyle sorguya tabi tutmasından bir nevi sarf-ı nazar ediliyor. Hiçbir hakka ve kurala sığmayan uluslar arası hukukun çiğnenmesinden bir nevî âzâde olarak, İsrail’le ilişkilerin sürmesi için bazı şartlar ileri sürülüyor! Ankara’nın beklentilerinin başında, İsrail’in “özür dilemesi” geliyor. Ancak baştanberi Telaviv, kat’iyyen özür dilemeyeceğini ilân ediyor. Üstelik Türkiye’yi “Gazze filosu”na izin vermekle suçluyor. Yardım gönüllülerini “terörist” olarak yaftalıyor.
İSRAİL, “TÜRKİYE’NİN TALEPLERİ”Nİ TAKMIYOR! Ankara’nın ikinci önemli talebi, “saldırı sorumlularının soruşturulması ve saldırganların cezalandırılması.” İsrail hükûmeti bu hususta da tam tersini yaptı, saldırganları ödüllendirdi. Saldırının ardından İsrail Başbakanı Netanyahu saldırının “tam arkasında olduğunu” açıkladı. Cumhurbaşkanı Peres ve hatta en “ılımlı” kabine üyesi Millî Savunma Bakanı Barak saldırıyı yapan askerleri ziyaret edip “tebrik” ettiler. Buna bağlı olarak Telaviv, Ankara’nın, “saldırıda ölenlerin âilelerine tazminat ödenmesi” talebini, âdeta alaya alıyor… Ankara’nın en önemli isteği olan, BM’nin önerdiği “uluslar arası komisyon”un kurulmasını ise, İsrail hükûmeti peşinen reddediyor. Bunun yerine, “saldırıdaki aksaklıkları ortaya çıkarmak amacıyla!” kendi içinde bir komisyon kurulması kararını alıyor! Yardım gemilerine el koyup, yüzlerce ton yardım malzemesini iâde etmiyor! Ve bütün bunlara mukabil hükûmet, “talepleri”nin karşılanmaması halinde, İsrail’le diplomatik münâsebetlerin maslahatgüzâr seviyesine indirileceği, ikili askerî ve ekonomik anlaşmaların iptal edileceği, istihbarat paylaşımı ve aktarımındaki sıkı işbirliğinin son bulacağı, eğitim işbirliğinin askıya alınacağı; Akdeniz’de yapılan hava ve deniz ortak tatbikatların iptal edileceğini bildiriyor. Oysa Ankara, kuru kınamalarla ve ilk gün askıya alınan üç askerî tatbikatın iptaliyle kalmamalı; “one minute”den sonra olmazsa bile, doğrudan Türk vatandaşlarını ve gemisini hedef alan saldırıdan sonra bütün bunları çoktan yapmalıydı. En azından “Alçak koltuk krizi”ne mâruz bırakılan Telaviv Büyükelçisi Çelikol’u salt “istişareler için çağırmak”la kalmamalı, geri çekmeli; yerine atanan Uras’ın kararnâmesini iptal etmeliydi. En azından Filistin’in Doğu Kudüs’teki Başkonsolosluğu Büyükelçilik seviyesine çıkarmalıydı. Türkiye’nin İsrail’e bir mecburiyeti yok. Pazar genişlemiş; Türkiye’nin mevcut konjonktürde ABD ve İsrail’in dışında birçok seçeneği bulunmakta. AKP hükûmetinin İsrail’le yaptığı silâh ihâleri, savunma sanayii ve ordunun modernizasyonuna dair anlaşmaların yerine birçok Avrupa ve Asya ülkesine işbirliğine gidilebilir… ANKARA, AB’DEN GERİ KALMAMALI… İsrail’le imzalanan, GAP ve KOP’u içine alan sulamadan tarım ve hayvancılıktan tohumculuğa, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar “ekonomik mutâbakat zabıtları” iktisadî işbirliklerini çoktan askıya almalıydı. Çünkü Ankara, daha önce bu denli doğrudan Türkiye’yi hedef alan saldırılara ve emr-i vakilere mâruz kalmadığı halde, rahatlıkla çok ilerisini yaptı. Amerikan Kongresi’nden seslendirilen, “İsrail’le ilişkilerin düzeltilmemesi halinde, Ankara’nın Washington’la ilişkilerinin bir bedelini olacağı ve Ermeni soykırımının yeniden gündeme geleceği” şantajına karşı AB, “saldırının cezalandırılması”nın önemini iletiyor. AB Parlamentosu, Gazze’ye ablukasının kaldırılmasını; Gazze limanı dahil Gazze’ye giden bütün geçiş kapılarının açılmasını ve âcilen tarafsız bir uluslar arası komisyonun kurulmasını barış için gerekli görüyor. AB’nin Ortadoğu politikasını gözden geçirmesi tavsiyesinde bulunuyor… TBMM’nin, “İsrail’le siyasî, askerî ve ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesi” kararı ortada. AKP hükûmeti, AB’den geri kalmamalı; İsrail’in tavrını beklemeden Meclis kararının gereğini yerine getirmeli… 18.06.2010 E-Posta: [email protected] |