18 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Allah'ın rızasını isteyerek ve amellerinin karşılığını Allah'ın vereceğini gönülden tasdik ederek mallarını bağışlayanların hâli, yüksek bir tepe üzerine kurulu güzel bir bahçeye benzer ki, ona bolca yağmur düşer de, meyvelerini iki kat verir.

Bakara Sûresi: 265

18.06.2010


Çocuklar şefkat beklerler

Çocuklar, hamiyet-i milliyeden merhamet isterler, şefkat beklerler. Zaaf ve acz ve iktidarsızlık noktasında, merhametkâr, kudretli bir Hâlıkı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istidatları mesudâne inkişaf edebilir.

Dördüncü taife ki, çocuklardır. Bunlar hamiyet-i milliyeden merhamet isterler, şefkat beklerler. Bunlar da, zaaf ve acz ve iktidarsızlık noktasında, merhametkâr, kudretli bir Hâlıkı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istidatları mesudâne inkişaf edebilir. İleride, dünyadaki müthiş ehval ve ahvâle karşı gelebilecek bir tevekkül-ü imanî ve teslim-i İslâmî telkinatıyla o masumlar hayata müştakane bakabilirler. Acaba, alâkaları pek az olduğu terakkiyât-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i mâneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz, sırf maddî, felsefî düsturların taliminde midir?

Eğer insan bir cesed-i hayvânîden ibaret olsaydı ve kafasında akıl olmasaydı, belki bu masum çocukları muvakkaten eğlendirecek terbiye-i medeniye tabir ettiğiniz ve terbiye-i milliye süsü verdiğiniz bu firengî usul, onlara çocukçasına bir oyuncak olarak, dünyevî bir menfaati verebilirdi. Madem ki o masumlar hayatın dağdağalarına atılacaklar, madem ki insandırlar. Elbette küçük kalblerinde çok uzun arzuları olacak ve küçük kafalarında büyük maksatlar tevellüt edecek. Madem hakikat böyledir; onlara şefkatin muktezası, gayet derecede fakr ve aczinde, gayet kuvvetli bir nokta-i istinadı ve tükenmez bir nokta-i istimdadı, kalblerinde iman-ı billâh ve iman-ı bil’âhiret suretiyle yerleştirmek lâzımdır. Onlara şefkat ve merhamet bununla olur. Yoksa, divane bir validenin, veledini bıçakla kesmesi gibi, hamiyet-i milliye sarhoşluğuyla, o biçare masumları mânen boğazlamaktır.

Cesedini beslemek için beynini ve kalbini çıkarıp ona yedirmek nevînden, vahşiyâne bir gadirdir, bir zulümdür.

Beşinci taife fakirler ve zayıflar taifesidir. Acaba, hayatın ağır tekâlifini fakirlik vasıtasıyla elîm bir tarzda çeken fakirlerin ve hayatın müthiş dağdağalarına karşı çok müteessir olar zayıfların hamiyet-i milliyeden hisseleri yok mudur? Bu biçarelerin ye’sini ve elemini arttıran ve sefih bir kısım zenginlerin mel’abe-i hevesâtı ve zalim bir kısım kavîlerin vesile-i şöhret ve şekaveti olan frenkmeşrebâne ve perde-bîrûnâne ve firavunâne medeniyetperverlik namı altında yaptığınız harekâtta mıdır? Bu biçare fukaraların fakirlik yarasına merhem ise, unsuriyet fikrinden değil, belki İslâmiyetin eczahane-i kudsiyesinden çıkabilir. Zayıfların kuvveti ve mukavemeti, karanlık ve tesadüfe bağlı, şuursuz, tabiî felsefeden alınmaz; belki hamiyet-i İslâmiye ve kudsî İslâmiyet milliyetinden alınır.

Mektubat, 29. Mektub, s. 716

LÜGATÇE:

hamiyet-i milliye: Milletin hak, hukuk ve namusunu koruma noktasında gösterilen gayret ve titizlik.

Hâlık: Yaratıcı.

inbisat: Genişleme, yayılma.

inkişaf: Açılma, gelişme, keşfetme.

ehval: Korkular, sıkıntılar.

ahvâl: Haller.

tevekkül-ü imanî: İmandan gelen tevekkül, huzur ve güven.

teslim-i İslâmî: İslâmın hakikatine boyun eğme.

müştakane: İştiyakla, şiddetli arzu ile.

terakkiyât-ımedeniye: Medeniyetin ilerlemeleri, gelişmeleri.

cesed-i hayvânî: Hayvanî ceset, beden, vücut.

tevellüt: Doğma.

mukteza: Gerektirme.

nokta-i istinad: Dayanak noktası.

nokta-i istimdad: Yardım noktası.

iman-ı billâh: Allah’a iman.

iman-ı bil’âhiret: Ahirete iman.

mel’abe-i hevesât: His, heves ve duyguların oyuncağı.

kavî: Kuvvetli.

perde-bîrûnâne: Edepsizce, edep ve haya perdesini yırtarcasına.

18.06.2010


‘Kandil’ kelimesi ve Risâle-i Nur’da mübarek geceler

Kandil; Latince “aydınlatıcı; mum, lamba” anlamındaki “candela” kelimesinden Arapça kındîl’in Türkçe’ye geçmiş şeklidir. Selçuklularla Osmanlıların daha çok Farsça çerâğ, Arapların ise sirâc ve misbâh kelimelerini kullandıkları görülür. En basit kandil örnekleri milâttan evvel V. bin yıla aittir. Kandil: Bir sıvı yağ haznesi ile fitilden oluşan basit bir aydınlatma âletidir.1

Osmanlı Padişahı II. Selim döneminde camilerde ve minarelerde kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle mübarek gecelerde minarelerde kandillerin yakılmasıyla, zamanla halkın diline kandil gecesi tâbiri yerleşmiştir.2 Bu dönemden evvel mübarek geceler “leyl” kelimesi eklenerek ifade edilirdi; Leyle-i Kadir (Kadir Gecesi), Leyle-i Regaib (Regaib Gecesi), Leyle-i Mi’rac (Mi’rac Gecesi), Leyle-i Mevlid (Mevlid Gecesi), Leyle-i Berat (Berat Gecesi) misâllerinde olduğu gibi. Sonradan, halkın diline yerleşmesine rağmen, cumhuriyet döneminde telif edilen 14 ciltlik ve 6000 sayfalık Risâle-i Nur Külliyatının hiçbir yerinde mübarek gecelerden kandil şeklinde bahsedilmemektedir. “Leyletü’l-Kadr”3 (Kadir Gecesi) misâlinde olduğu gibi, Risâle-i Nur Külliyatı’nda bu konuyla ilgili ifadeler “Kur’ân lisânıyla” zikredilmiştir. Misâl olarak;

Leyle-i Regaib (Regaib Gecesi):

“Aziz, sıddîk kardeşlerim,

“Seksen sene bir mânevî ömr-ü bâki kazandıran şuhûr-u selâsenizi ve mübârek kudsî gecelerinizi ve leyle-i Regâibinizi… rûh-u canımızla tebrik ve her bir Nurcunun mânevî kazançları ve duâları umum kardeşleri hakkında makbuliyetini rahmet-i İlâhiyeden rica ve hizmet-i Nuriyeden muvaffakiyetinizi tebrik ederiz.”4

Leyle-i Mi’rac (Mi’rac Gecesi):

*”Aziz, sıddîk kardeşlerim,

“Leyle-i Mi’racınızı tebrik ve içinde ettiğiniz duâların makbuliyetini rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederiz…”5

* “Aziz, sıddîk kardeşlerim,

“Leyle-i Mi’rac ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla, kazanç birden bine çıkar. Şirket-i mâneviye sırrıyla, İnşââllah, hepiniz kırk bin dil ile tesbih eden bazı melekler gibi, kırk bin lisan ile bu kıymettar gecede ve sevabı çok bu çilehanede ibâdet ve duâlar edeceksiniz ve hakkımızda gelen fırtınada binden bir zarar olmamasına mukabil, bu gecedeki ibâdet ile şükredersiniz...”6

Leyle-i Berat (Berat Gecesi):

“Azîz, sıddîk kardeşlerim, bu medrese-i Yûsufiyede ders arkadaşlarım,

“Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderât-ı beşeriyenin programı nevinden olması cihetiyle, Leyle-i Kadr’in kudsiyetindedir. Herbir hasenenin Leyle-i Kadirde otuz bin olduğu gibi, bu Leyle-i Beratta, herbir amel-i sâlihin ve herbir harf-i Kur’ân’ın sevâbı yirmi bine çıkar. Sâir vakitte on ise, Şuhûr-u Selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyâli-i meşhûrede, on binler, yirmi bin veya otuz binlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibâdet hükmüne geçebilir. Onun için, elden geldiği kadar Kur’ân’la ve istiğfar ve salâvâtla meşgul olmak büyük bir kârdır.”7

Leyle-i Kadr (Kadir Gecesi):

“Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve gelecek leyle-i Kadr’i her bir Nurcu hakkında seksen üç sene ibâdetle geçmiş bir ömür hükmünde geçmesini, hakikat-i Leyle-i Kadri şefaatçi ederek, rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz.”8

“Gizli olan bu gecede muhtemel bulunan Leyle-i Kadirlerinizi tebrik ederim.”9

“Risâle-i Nur şakirtlerinin iştirak-i a’mal-i uhreviye düstur-i esasiyeleri sırrınca… Risâle-i Nur’un sâdık şakirtlerinden birisi, Leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sâdık şakirtler sahip ve hissedar olmak vüs’at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvarız.”10

Mevlîd-i Nebevî / Leyle-i Mevlîd

(Mevlid Gecesi):

“Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması, gayet nâfî ve güzel âdettir ve müstahsen bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtîf ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir. Belki, hakaik-i imaniyenin ihtarı için en hoş ve şirin bir derstir. Belki, imanın envârını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevî’yi göstermeye ve tahrike en müheyyiç ve müessir bir vasıtadır. Cenâb-ı Hak bu âdeti ebede kadar devam ettirsin. Ve Süleyman Efendi gibi Mevlid yazanlara Cenâb-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennetü’l-Firdevs yapsın. Âmin.”11

Diğer tâbirlere misâller:

Leyâli-i meşhûre12, Leyle-i Mübarek13, Mübarek geceler14, Gece-i Ramazan15 vs...

“KARDEŞİM, BEN AYNIYATÇIYIM”

Yerinde söz söyleme san’atı olan belâgatiyle, edebî bir üslûb ile cümlelerini mantık mizanlarıyla tanzim eden Risâle-i Nur Külliyatı’ndaki ifadelere âyine olduğumuz müddetçe isabet etmiş oluruz. Bu da talebeliğin şartı olan sadâkatin iktiza ettiği bir hakikattir.

Dr. Mehmed Akay Ağabey’in, Zübeyir Ağabey’in sadakatiyle ilgili bir hatırası:

“1971 Ocak-Şubat ayları...16

“Koca Mustafa Paşa’daki dershanede Tahir Ağabey imam, ben müezzin, cemaatin içinde Zübeyir Ağabey de var. Namaz tesbihatını yaptık, bitti. Zübeyir Ağabey “Tesbihatı getir kardeşim” dedi.

“Getirdim. Ben Şarkta öğrendiğim şekliyle namaz tesbihatını okurken, “‘İlâhi’ salli ve sellim ya Rabbi” diye söylemişim, öyle okumuşum. “Bu tesbihatta ‘İlâhi’ var mı kardeşim?” dedi.

“Yok.”

“Kardeşim ben aynıyatçıyım” dedi. “Risâle-i Nur’da ne varsa o!”

Zübeyir Ağabey, Üstaddan ne duyduysa, Risâle-i Nur’dan ne okumuşsa onu bilirdi. Ona bir kelime ilâve etmek veya ondan bir kelime çıkartmaya izin vermezdi. “Ben aynıyatçıyım” derdi. “Sadırdan olmasın, satırdan olsun” derdi.17

***

“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı,

Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâmı” 18

Bu vesileyle şuhur-u selâsenizi ve içerisinde yer alan leyâli-i mübarekenizi (mübarek gecelerinizi) tebrik eder, hakkınızda hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.

Kaynakça:

1- TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, cilt 24, 299. sf.

2- TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, cilt 24, 300. sf. 3- Kadir Sûresi: 1-2-3. Âyetler.

4- Emirdağ Lâhikası (yeni tanzim) 682. sf.

5- Emirdağ Lâhikası (yeni tanzim) 512. sf.

6- Tarihçe-i Hayat (yeni tanzim) 911. sf.

7- Tarihçe-i Hayat (yeni tanzim) 915. sf.

8- Tarihçe-i Hayat (yeni tanzim) 788. sf.

9- Emirdağ Lâhikası (yeni tanzim) 121. sf.

10- Tarihçe-i Hayat (yeni tanzim) 452-453. sf.

11- 24. Mektub, 2. Zeylin, 5. Nüktesi.

12- Mektubat, 23. Mektub, s. 270; Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 433.

13- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Risâle-i Nurdan Parlak Fıkralar, s. 150.

14- Kastamonu Lâhikası, s. 14, Emirdağ Lâhikası, s. 333, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Risâle-i Nurdan Parlak Fıkralar.

15- Emirdağ Lâhikası, s. 267.

16- Yolumuzu Aydınlatan Işık, Zübeyir Gündüzalp, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1990, 147. sf.

17- Zübeyir Gündüzalp, İbrahim Kaygusuz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, 315. sf.

18- Mehmed Âkif Ersoy’un beyti, Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı (yeni tanzim), Barla hayatı, 256. sf.

OSMAN YİĞİT [email protected]

18.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.