Ahmet DURSUN |
|
Yorgun savaşçılar |
Oğlumuzu adam edecek okullar yarın kapanıyor. Sınav ağırlıklı bir sistemle yarış arenasına dönen Türk eğitim sisteminin bu haliyle “adam” dışında her şey çıkarabileceğini söylemek mümkündür. Zira vicdanın ziyasından uzak bu sistem, çocuklarımızı, tamamıyla aklî melekelerin dünyevî his ve amaçlarla donattığı pragmatist varlıklar haline getiriyor. Bencil, yalnız kendi için yaşayan, kendi his ve arzularını tatmin etmekten başka bir şey düşünmeyen, kazandıkça kazanmak isteyen, büyüklerini saymayan küçüklerini sevmeyen yeni nesil bu sistemin ürünüdür. “Okuyup doktor olacağım, fakirlere parasız bakacağım” diyen saf gönüllü çocuklarımızı bu sistem bir güzel öğüterek vicdansızlaştırıyor. Türk eğitim sisteminin çözmesi gereken en birinci meselesi budur. Bu sistemin ikinci ihaneti; imtihan kelimesini uhrevî kaygılarla kültürel bir değer haline getiren eski nesillerin yerine dünyevî amaçlarla bezenmiş yeni nesillerin ikame edilmesidir. “Sınav” kelimesinin soğukluğu ve bezdirici özelliği bütün ülkeyi sarmış durumdadır. “Sınayıcılık” yerine “sındırıcılık” niteliğini daha belirgin bir şekilde gösteren sistem, hayattan sınmış, bezgin, mutsuz, pesimist ve depresif bir gençliği, saatli bir bomba gibi ülkenin kucağına bırakmıştır. Şöyle ki; henüz ilkokul birinci sınıfta okuyan yavrusunu her gün elli-yüz test sorusu çözmeye zorlayan velileri tanıyorum. Bu giderek artan öyle hastalıklı bir durumdur ki, bulaşıcı bir şekilde ülkeyi sarmıştır. İlkokuldaki çocuğa bu denli yüklenilmesinin sebebi; altı, yedi ve sekizinci sınıflardaki SBS’lerdir. Çocuğunu ilkokuldan itibaren seviye belirleme sınavlarına hazırlayan veliler kibar Demoklesler haline dönüşerek “evlâdım, biraz dişini sık, bu sınavı geç, bak çok rahat edeceksin, bize dua edeceksin, canım yavrucuğum!” kabilinden sözlerle çocuklarını motive etmeye çalışmaktadırlar. Fakat hiç bitmeyecekmiş hissini veren bir kâbusa dönüşecek olan savaş yeni başlamaktadır. On bir yaşından itibaren yük yavaş yavaş ağırlaşmaya başlar. Bu yaştan itibaren hafta içi okula, hafta sonu dersaneye giden yavrumuz, sistemin acımasız çarkına takılmıştır bir kere. Sekizinci sınıf sonunda üç yıl girilen SBS’nin ortalaması çocuğumuzun hangi liseye gideceğini belirleyecektir. Anne babasının “az kaldı, şimdi bitecek, ha gayret”leriyle liseye gelen ve rahatladığını düşünen, artık delikanlılık moduna da girmiş olan çocuğumuzu dört yıllık yeni bir zorlu etap beklemektedir. Bu etabın adı üniversiteye hazırlık dönemidir. “YGS ve LYS”ye hazırlık; bir vampir acımasızlığıyla gencimizi hayata bağlayacak ne varsa hepsini sonuna kadar emer, tüketir. Kendini bilen, varlığından haberdar olan, ahlâklı, dürüst, faydalı nesiller yetiştirme gayesini gütmesi gereken eğitim, bütün bunları bir kenara iterek üniversiteyi kazanma odaklı bir yapıya bürünür. Meselenin insanî boyutunu sürekli ihmal eden, insan odaklı bir sistemi ranta dönüştüren, bu yolda uhrevî ve dünyevî intiharların yolunu açan acımasız bir yapı… Neyse… Üniversiteyi kazanan gençlerimiz şanslı mı şansız mı olduklarını az sonra anlayacaklardır. Bin bir güçlükle girilen üniversite mutlu bir hayatın garantisi de değildir. Çevresinde işsiz üniversitelileri birer birer saymaya başlayan ve saymaktan yorulduktan sonra kendi derdine düşen gencimiz için üniversiteyi bitirmek yeterli değildir. Bitti denilen yarış henüz başlamaktadır. ALES, o güne kadar anlayamadığınız genel yeteneğinizi, kültürünüzü ve kavrama becerinizi ölçen geçmeniz gereken bir sınavdır. Ne gerekli bir sınav! Eğer akademik kariyer yapmak istiyorsanız daha çook çalışmanız gerekecek. İlminiz, bilginiz, yeterliliğiniz bir tarafa; yabancı dil bir tarafa. ÜDS, KPDS, TOEFL gibi dil sınavlarından hatırı sayılır bir puan alamazsanız akademisyen olamazsınız; isterseniz allame-i cihan olun. Bunu da geçiniz. Kâbusun göbek adı ise KPSS’dir. Bu sınavdan yüksek bir puan (ortalama seksen) almadan kamuda çalışmanız mümkün değildir; ne öğretmen olabilirsiniz ne başka bir şey. Bugünlerdeki, dünyanın etrafını birkaç kez dolaşacak uzunlukta KPSS başvuru kuyrukları nasıl bir cinnet hali içinde olduğumuzu gösteren ibretlik bir fotoğraftır. Bütün engelleri aşan yorgun savaşçılarımızı tebrik eder, ayakta durabilecek güçleri kaldıysa hayat sınavında kendilerine başarılar dileriz. 17.06.2010 E-Posta: [email protected] |