Cevher İLHAN |
|
Terörle mücadelede yol haritası… |
Şemdinli’de onbir askerin şehid edilmesi sonrası Ankara’da “Güvenlik zirvesi” toplanırken, terör örgütünün askerî deniz üssünden sonra askerî birliğe saldırısı, terörle mücadele yöntemini yeniden gündemin en hararetli konusu haline getirdi. Basına yansıyan “Albay’ın sözleri”nin yanısıra bilhassa henüz silâh kullanmayı dahi bilmeyen birkaç aylık askerlerin dağa operasyonlara gönderilmesi iddiaları tartışılıyor. Ve bu tartışmalardan, terörle mücadelede “istihbarat zâfiyeti” ve profesyonel askerlerin görevlendirilmesi gereği bir defa daha ortayla çıkıyor. Nitekim Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, kapsamlı bir değerlendirme yapıldığının belirtildiği kritik Güvenlik Zirvesinde, kısa-orta vâdeli ek tedbirlerle istihbarat ve bölgedeki personelin durumunun gözden geçirileceğinin belirtilmesi, sözkonusu “istihbarat eksikliği”ni ve “profesyonel personel” açığının te’yidi anlamına geliyor. Esasen daha önce de PKK’nın karakol saldırıları üzerine defalarca toplanan ve özellikle Aktütün karakolu baskını ardında toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda, “yeni yol haritası”ndan bahsedilmiş; Başbakan Erdoğan, “PKK terörüne karşı şimdiye kadarki uygulamalara bakarak askerî önlemler dâhil başarısızlıkların nedenlerini incelediklerini” söylemişti…
TERÖRLE MÜCADELE YÖNTEMİ Nitekim özellikle 90’lı yılların başında azan teröre karşı DYP iktidarlarında uygulanan özel polis ve askerî timlerin çeyrek asrı aşkın terörle mücadele deneyimiyle terörün tasfiyesi örneği ortada. Buna mukabil, 2002’de sıfır terör devralan AKP iktidarı, üzerinden sekiz yıl geçtiği halde hâlâ doğru dürüst bir “terörle mücadele yöntemi”ni tespit etmiş değil. Öncelikle Türkiye’nin “üçlü mekânizma”yla ortak mücadele ettiği ve “anlık istihbarat paylaşımı”nda anlaştığı “stratejik-model ortağı ABD”nin bölgeye yönelik uydularının ve İsrail’den binbir mihnetle alınan ve son on gündür kullanılmaya başlanan casus istihbarat uçağı Heronlar’ın bir işe yaramadığı görüldü. Aslında temel kalıcı çözüm, evveya “açılım”ın temel demokratik hak ve özgürlüklere içinin doldurulması ile dağa çıkışları önleyecek bölgeye yönelik sosyo-ekonomik köklü tedbirlerden geçiyor. Ancak öncelikle terörle mücadele edecek özel güvenlik birimlerinin devreye sokulması, birimler arasında etkin ve hızlı istihbarat paylaşımı, sınır karakollarının fizikî durumlarının iyileştirilmesi, sınır güvenliğinin sağlanması açısından âcil önlemlerin başında geliyor. Görünen o ki Ankara bunu sağlamadıkça, Türkiye, dış güçlerin taşeronluğunu yapan ve yabancı istihbarat servislerinin desteğini alan terör örgütün baştan sona soru işâretleriyle dolu hunharca terörüne daha çok mâruz kalınacak. Ve otuz yıldır olduğu gibi toplanan “güvenlik zirveleri” de neticede bir sonuç veremeyecek… Sürecin seyrine bakıldığında, haftalar öncesinden Öcalan, “Haziran’dan itibaren terör olaylarının tırmandırılacağı, büyük şehirlerde orta ölçekli isyanların baş göstereceği” şantajda bulundu. Peşinden açık açık “Hükûmet parlamentodan bir kararla önümü açıp beni serbest bırakırsa, iki günde PKK’nın bütün silâhlı güçlerini bir alanda toplayabilirim” teklifini iletti. Akabinde Kandil’deki terör örgütü elebaşları, bu tehditleri tekrarladılar. PKK’nın sivil yapılanması KCK’ye yapılan tutuklamalara karşı BDP sözcüleri, “Öcalan’ın muhatap alınmaması halinde terörün artacağı” tehditlerinde bulundular.
KISA VE ORTA VÂDELİ ÖNLEMLER… Keza partinin Eşbaşkanı Demirtaş, aynen Öcalan’ın ayrı eyâlet bayrağı bulunan, belediyelerde, eğitimde, sağlıkta, sporda ve hatta dinî hizmetlerde özerkliği öneren “federasyon”lu “yol haritası” gibi, “adem-i merkeziyet” perdesinde tefrikayı yeniden seslendirdi. Devamında 31 Mayıs gecesi, Haziran’ın ilk saatlerinde sekiz askerin katledildiği İskenderun’daki Deniz Üssüne saldırının peşinden son iki haftada şehidlerin sayısı 50’yi aştı. Aslında fitne ve belâ bağırarak “geliyorum!” dedi. Her ne kadar “açılım koordinatörü” İçişleri Bakanı Atalay, Haziran’ın başında “terörün artacağı beklentisi içinde olmadıkları”nı söylese de, Şemdinli saldırısından bir gün önce Genelkurmay’ın “son günlerde yoğunlaşan terör saldırılarının artarak devam edeceği” duyurusu, terörün artacağının bâriz ifâdesiydi… Önce sayıları 250 olarak belirtilen, ardından Genelkurmay Başkanı’nın 57 kişi dediği, nihâyetinde yaklaşık 100 teröristin, onca uydu ve casus uçağının taramasına rağmen sınır karakollarına ve ilk defa bir sınır birliğine açık cephe saldırması, saatlerce süren çatışmada bulunması, istihbarat zâfiyetiyle birlikte teröre karşı önceden önlem alınması hakkında ciddî istifhamlara yol açıyor. Fitnenin üstesinden gelmek için, Ankara’nın öncelikle bütün bu istifhamların ciddî bir soruşturmayla açığa çıkarılmasıyla kısa ve orta vâdeli önlemlerin buna göre alınması gerekiyor… 22.06.2010 E-Posta: [email protected] |