Banu YAŞAR |
|
Küçük kızı sevmek |
Meşhur bir hikâye vardır… Yolda sıkıntılı bir şekilde yürüyen adamın yanına kılık kıyafeti eski biri yaklaşır. Bir dilenci olduğunu düşündüğü için onu terslemek ister. Zaten çok sıkıntılıyım. Kimseyle uğraşacak durumda değilim, diye düşündüğü bir sırada, dilenci görünümlü adam, sessizce, ‘bir çikolata parası verir misiniz?’ diye seslenir. Bu kadarının da cüretkârlık olduğunu düşünen genç adam, ‘siz ekmek bulamayınca çikolata mı yersiniz’ diye dalga geçer. Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla ‘hayır efendim biz ekmek bulamayınca bulgur yeriz, onu da bulamayınca aç yatarız’ diye cevap verir. ‘Ben sizden karıma çikolata almak için para istedim. Bugün onun doğum günü, ona hiç pasta alamadım, ama her doğum gününde çikolata alırım. O çikolatayı çok sever, çok mutlu olur, param olmadığı için bu sefer alamadım. Ben günlük işlerde çalışırım, bugün hiç iş bulamadım’ diye söyler. Genç adam şaşırır. ’Ben eşime her şeyi aldığım halde onu hiç mutlu edemiyorum. Sen bunu nasıl başarıyorsun, mutluluğunun sırrı nedir, bana da söyler misin? diye yaşlı adama sorar. O da ‘küçük kızı severek’ diye karşılık verir. Genç adam yine bir şey anlamaz. Tekrar sorar; ‘nasıl yani’… İhtiyar devam eder… ‘yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde, hiç büyümeyen küçük bir kız çocuğu vardır. O küçük kızı ne kadar çok seversen ve onu ne kadar mutlu edersen, o kadını da o kadar çok memnun edersin… Küçük kızlar nelerden hoşlanır, neleri sever bir düşün… Beğenilmeyi, güzel sözler duymayı, ilgi görmeyi, şımartılmayı severler ve bunları duyabilmek için tekrar tekrar sorarlar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar, hem de çabuk kırılırlar. Ona güzel sözlerle seslenirsen, senin için nasıl koşuşturur, nasıl çabalar. Ama kaba ve sert davranırsan kırılır ve hırçınlaşır. Mutsuz ve huzursuz olur, dolayısıyla sende evde kendini kötü hissedersin, huzurun kalmaz. Oysaki küçük kızı mutlu etmek hiç de zor değildir. Onu anladığını söylemen, bir şey rica ederken, güzel kelimelerle istemen yeterlidir. Küçük bir kız çocuğu nasıl mutlu oluyorsa, bir kadın da öyle mutlu olur. Fıtratı bozulmamış bir kadın sen ne kadar pahalı hediyeler alırsan al, ona söyleyeceğin tatlı sözcükleri ve senin için ne kadar değerli olduğunu duymayı bunların hepsine tercih eder. Bu onu daha çok mutlu eder...’ Hepimiz ne kadar büyürsek büyüyelim, içimizdeki küçük kız ve oğlanlar hiç büyümeden kalır. Gerçek mutluluğu arayan da aslında hep onlardır. Büyüdükçe kendimize yeni kalıplar belirleriz, yeni mutluluk kaynakları ararız. Ama asıl kaybettiğimiz ve belkide unuttuğumuz içimizdeki o küçük çocuğun sevilme ihtiyacıdır. Küçük bir kız çocuğunu mutlu etmek kadar kolaydır bir kadını mutlu etmek… Yeter ki, fıtratı bozulmamış, yaratılışı dünyanın hırslarıyla örselenmemiş olsun… İnsan kendi özüne döndüğünde ve kendi iç sesini dinlediğinde, gerçekten neye ihtiyacı olduğunu daha kolay fark eder. Kaybettiğini yanlış yerlerde aramaktan, yanlış yollarda iz sürmekten kurtulur. Ahirzaman insanının en büyük yorgunluğu, yıpranışı da bu yüzdendir. Cevabı çok basit soruları ararken tükenir ömrü… Hayat sanılanın aksine karmaşık bir bilmece olarak sunulmamıştır bize… İnsan kendine zorlaştırır, yüreğine gereksiz sıkıntılar, ağır anlamalar yükler. Oysaki her soru cevabıyla birlikte verilir. Önemli olan sesleri ve soruyu doğru dinlemek, doğru anlamaktır… 20.06.2010 E-Posta: [email protected] |