Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Editörlük |
Bir gazeteyi, dergiyi veya kitabı yayına hazırlama sürecinde en önemli ve hayatî görevlerden birini editörler üstlenir. Editörlüğü, tashihin daha ileri ve kapsamlı bir versiyonu olarak tanımlayabiliriz. Tashihte, yazılardaki harf ve kelime yanlışlarıyla cümle düşüklükleri ve imlâ hataları düzeltilirken, editör bunlardan öte yazının bütünü üzerinde çalışır. Gazete örneği üzerinden devam edersek: Haber veya yazının genel omurga ve çatısı; giriş, gelişme ve sonuç bölümleri arasındaki irtibat ve bütünlük; fikrî tutarlılık; yayın prensiplerine uygunluk; konuyu işleme tarzındaki isabet; kullanılan ifade ve üslûbun, verilmek istenen mesajı verip vermediği; seçilen kelimelerin yerinde kullanılıp kullanılmadığı... editörün dikkat etmesi gerekli hususlardan belli başlıları. Muhabir haberini, yazar makalesini yazıp teslim ettikten sonra, editörün işi başlar. Önüne gelen metni dikkatle okuyup yukarıdaki kriterler çerçevesinde değerlendirir. Metin bunlara uygunsa, habere en uygun başlığı koyup resim ve özet çıkarmak gibi diğer teknik işlemlerini tamamladıktan sonra sayfadaki yerine yerleştirilmek üzere sayfa operatörlerine havale eder. Buna mukabil, çalışılması gereken tarafları varsa, onlara odaklanır. Meselâ gereksiz ve fazla kısımları ayıklar, eksikleri tamamlar, hattâ bazan elindeki metni silbaştan tekrar kaleme alır. Gazetenin hızlı akış süreci içinde “yeniden yazma” işini yapmak pratik olarak pek mümkün olmasa da, daha geniş zamanda hazırlanan dergiler bu anlamdaki “ince işçiliğe” daha uygun. Nitekim biz de Köprü dergisiyle meşgul olurken bunu çok yaptık. Dergiye gelen birçok yazıyı, ana fikir ve mesajlarını koruyup daha da zenginleştirecek şekilde yeniden kaleme aldık. Keza, Yeni Asya Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan İlim ve Teknik Serisi başta olmak üzere Yeni Asya damgasıyla neşredilen birçok kitabın da bu süreçten geçtiğini belirtelim. Yeniden yazma işi bilhassa şu açıdan önemli: Zaman zaman bilgi ve fikir muhtevası yönüyle son derece dolu, ama “zaaf-ı telif” olarak da ifade edilen anlatım ve üslûp problemi sebebiyle okunma ve istifade edilme şansı düşük olan çalışmalar geliyor. Aynı muhtevanın akıcı ve anlaşılır bir üslûpla tekrar harmanlanıp yazılması ise çalışmayı canlandırıp kolay okunabilir kılıyor. Böylece editörün bu gayretleriyle, yazarın emeği boşa gitmemiş ve değerini bulmuş oluyor. Bu cihetiyle, çalışmayı tekrar kaleme alan editör aynı zamanda gizli yazar sıfatını kazanıyor. Burada hemen belirtelim: İngilizcede “rewriting” olarak ifade edilen yeniden yazma işi de, insanı çok geliştiren birşey. Tecrübeyle sabit. Editörü, harflerle başlayıp kelime, cümle, paragraf ve sayfalarla devam eden bir yolculukta, kuyumcu hassasiyeti ile çalışan bir sanatkâra da benzetebiliriz. Okurun fikir ve gönül dünyasında güzel ve olumlu yankılar bulan başarılı bir yayının arkasında, ona en az yazarı kadar, belki ondan da fazla emek veren editörün çabası var. Ve editörlük, Risale-i Nur mesleğinin temelini oluşturan ihlâsa da en çok yakışan mesleklerden biri. Vitrinde görünmeyip geri planda kalıyor, Üstadın “kalbi öldüren zehirli bal” olarak nitelediği şöhret âfetinin tehlikelerinden uzak bir şekilde sessiz sedasız emek veriyor ve insanların istifade ettiği eserler ortaya koyuyorsunuz. Nitekim yayıncılığın çok geliştiği Batıda en itibarlı mesleklerden biri editörlük. Ama bizde önemi ve değeri anlaşılamadığı için rağbet edilmiyor. Çap ve kabiliyetine bakmadan vitrinde görünme, ön plana çıkma, gösteriş hevesleri özendiriliyor. Editörlük ise emek ve gayret istiyor, ter dökmeyi ve meşakkat çekmeyi gerektiriyor. Onun için, Nur hizmetinin yayın ünitelerinde görev alarak hayatlarını bunun için vakfetmek isteyen genç kabiliyetlere tavsiyemiz, editörlüğü ciddî şekilde gündemlerine alarak, bunun gerektirdiği altyapıyı kazanmaya yoğunlaşmaları. 04.07.2010 E-Posta: [email protected] |