Basından Seçmeler |
YAŞ ve askerî bürokrasinin sivil denetimi
YÜKSEK Askerî Şûra toplantıları, bilhassa asker-sivil ilişkilerinin gergin olduğu kriz dönemlerinde ehemmiyet kazanır ve kamuoyu tarafından dikkatle takip edilir. 2010 Ağustos’undaki YAŞ, TSK’da görev yapan birçok general, subay ve astsubayın cunta, çete vs. suçlarla bir kısmı tutuklu olmak üzere soruşturma veya yargılanmalarından dolayı dikkat celbediyor. İrtica suçlamasıyla haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı halde şimdiye kadar binlerce subay ve astsubayı ordudan ihraç eden YAŞ, geçen sene haklarında çok ciddi suçlamalar olan general, subay ve astsubayı ihraç etmediği gibi, bazılarını da terfi ettirmişti. Şayet YAŞ, bu senede de aynı şekilde bir karar alırsa, cunta ve çetecilerle hukuki mücadele zarar görecektir.
Hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu Bu bakımdan TSK komuta kademesinin şüphelileri koruyor imajından sakınarak, TSK’nın yıpratılmasına ve TSK içinde eşitlik ve liyakat ilkesinin zedelenmemesine özen göstermesi gerekiyor. Bu konuda YAŞ’ın askerî üyeleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmezse, YAŞ’ın ordunun demokratik siyasi sorumluluğunu taşıyan ve bu sorumluluk dolayısıyla TBMM’ye ve seçmene karşı sorumlu olan hükümet üyeleri ve Cumhurbaşkanı’nın YAŞ kararlarına müdahale etmesi elzemdir. Bu konuda Taraf gazetesinde dün Lale Kemal siyasi otoritenin yapabileceklerinin hukuki çerçevesini çizen bir mülakatı yayımladı. Şimdi bu hukuki çerçeve içinde Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olarak, Başbakan ve hükümet de yürütme sorumluluğu gereği idari bir tasarrufta bulunma göreviyle karşı karşıyalar. Türkiye’de asker-sivil bürokrasinin vesayet rejiminin anayasal bir statüye kavuştuğu 1961 Anayasası sonrasında, üst düzey komuta kademesinin şekillendiği askeri atama ve terfilerin karara bağlandığı YAŞ, seçilmiş sivil siyasi otoritenin dışında özerk bir şekilde tanzim edildi. Bu şekilde sivil siyasetin askeri alanı denetlemesi engellenmek ve komuta kademesinin TSK’nın kendi içinde teşekkül etmesiyle demokratik siyasi otoriteden müstakil bir konumda kalması temin edilmektedir. Bu marifetle askeri bürokrasi atamalarına siyasi mülahazaların karışmasının engelleneceği düşünülmektedir. Halbuki hükümetin siyasi bir otorite olarak yapması gereken siyasi tercihin, ordu kademelerine tevcih edilmesi, ordu kademelerini siyasileştirmektedir. Üstelik adı üstünde askeri bürokrasi atamalarının, demokratik siyasi sorumluluğunun fiilen hükümet tarafından üstlenilmemesi orduyu demokratik denetimin dışına taşımakta, buna mukabil komuta kademesini de paralel bir hükümet haline getirmektedir. Tabiatıyla bu durumun, ordu atamalarının gerçekleştiği YAŞ’ta hizipleşmelere yol açması mukadderdir. Bu hizipleşmeler ise ordudaki atamalarda iddia edilenin aksine liyakati değil, bu hiziplere mensubiyet ve sadakati ön plana çıkarmaktadır. Gerçekten askerlik mesleğinin profesyonel icaplarını, ahlak, kabiliyet ve demokratik siyasi otoriteye sadakat ilkelerini kendilerine şiar edinen subaylar, bu atama sisteminden büyük zarar görmektedirler. Bunun yanı sıra orduda fiilen oluşan hizipleşmelerin resmi emir-komuta kademesinin işleyişine ciddi zarar verdiği iddiaları da, bu muhataralı alandan neşet etmektedir.
2009 YAŞ’ı büyük bir hataydı 2010 YAŞ’ı bu genel çerçevenin ötesinde hükümete, TBMM’ye, anayasal düzene ve vatandaşların belli bir kesimine karşı silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek iddiasıyla soruşturulan ve yargılanan general ve subayların durumunu ele alacaktır. TSK komuta kademesi de, hükümet de ‘konu yargıya intikal etmiştir, yargının sonucunu bekleyelim’ mazeretinin ardına sığınamazlar. Çünkü onlardan beklenen yargının yerine geçerek karar vermeleri değil, idari tasarrufta bulunmalarıdır. Bu imkân hukuki olarak var olmanın ötesinde TSK komuta kademesinin, hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın görevleri icabıdır. Yani, YAŞ’ta geçen yılki gibi cunta ve çeteden soruşturulan ve yargılananlara dokunulmaz ve hatta bu kişiler terfi ederlerse, TSK komuta kademesi, hükümet ve Cumhurbaşkanı görevini yerine getirmemiş sayılacaklardır. TSK komuta kademesi yanlış bir mesleki dayanışma mantığıyla Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ifadesiyle personeline ölene kadar sahip çıkacak bir taassup ve kast anlayışına teslim olmuştur. TSK’nın bu hatalı ve kimi uygulamalarda suç teşkil eden anlayışına, hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın da sessizce onay vermeleri sadece hukuka ve demokrasiye değil bizatihi kendilerine zarar vermek anlamına gelecektir. Hükümet ve Cumhurbaşkanı, kamuoyu önünde YAŞ’taki tavırlarıyla samimiyet bakımından sınanacaklardır. Bu hususta yapılacak hata veya savsaklama, Türkiye’nin geleceğini etkileyecek ciddi siyasi sonuçlar doğurabilecektir. Her şeyden önce, süregiden davalar YAŞ kararından etkilenebilecektir. İkinci olarak TSK’nın yeni komuta kademesinin eli kolu bağlanabilecektir. Üçüncüsü TSK içinde darbe ve cunta taraftarı olmayan profesyonel askerlerin önü kesilecek ve elleri zayıflayacaktır. Dördüncü olarak bundan sonraki cunta ve çetelere karşı mücadele şevki zayıflayacaktır. Beşincisi hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın ardındaki demokrat kamuoyunda bir şüphe oluşacaktır. Son olarak yurtiçinde ve yurtdışındaki çevrelerde, cunta ve çetelerin gücü hakkında yanlış kanaatler oluşarak, bu çevrelerin güçlenmesi söz konusu olabilecektir.
TSK’nın performans denetimi şart Hükümet, sadece cunta ve çetelerden yargılanan general ve subayları değil, terörle mücadelede zaaf gösteren kadroların da tasfiyesini gerçekleştirmek zorundadır. Çünkü bu hataların sorumluluğu askeri bürokrasiye kesilmezse hükümete kesilmektedir. Bu itibarla son Gediktepe, Sarıyayla ve İskenderun baskınlarında olduğu gibi istihbaratı değerlendiremeyen veya yanlış değerlendiren, sevk ve idarede hatalar yaptığı iddia edilen komutanlardan idari tasarrufla hesap sorulabildiği, vatandaşlara ve askeri kamuoyuna gösterilmelidir. Eğer bu yapılabilirse, demokratik siyasi otoritenin askeri bürokrasiden hesap sorarak TSK’nın etkinlik denetiminin önü açılmış olacaktır. Her kurum ve makam gibi TSK da kurum olarak kullandığı kamu kaynaklarını ne ölçüde yerinde ve etkin bir şekilde kullandığının hesabını demokratik otoritelere ve kamuoyuna karşı verebilmelidir. YAŞ, askeri-sivil bürokrasinin vesayetini sürdüren temel kurumlardan biridir. Bu bakımdan görevi tamamıyla siyasidir ve hükümet görevini ifa etmektedir. Bu itibarla hükümet ve Cumhurbaşkanı, YAŞ’ın demokratik otoriteden müstakil bir şekilde görev yapmasına izin vermemelidir. Bunu yapabilecek hukuki imkânlara sahiptirler. Bu itibarla 2010 YAŞ’ı, anayasa değişikliği paketi kadar mühim neticeler doğuracaktır.
Dr. İrfan Yıldırım / Zaman, 3.7.2010 |
04.07.2010 |