Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
“Haber” üzerine |
Gazetecilik başta olmak üzere yayıncılık faaliyetlerinde en kritik ve önemli rolü üstlenen editörlerin görevi, gazete için “mutfak” tabir edilen yazıişlerinde, kendilerine ulaşan bütün malzemeleri “pişirip” okuyucunun hem akıl midesini doyuracak, hem de dimağ ve kalbinin “damak tadı”na hitap edecek şekilde sunmak. Editör, gazete sayfalarına serpiştirilen her bir yazı, haber ve fotoğraf için “ince işçilik”le çalışır. Bu mesainin her safhası, en küçük detaylarına kadar, çok büyük bir dikkat ve titizliği gerektirir. Gazete muhtevasında önemli bir yere sahip olan haber konusuna bu açıdan bakacak olursak: Bir defa gazeteye girecek haberlerin seçiminde bizim prensip, hassasiyet ve önceliklerimiz açısından önem arz eden ve mesaj verir nitelikteki haberlere ağırlık verilmeli; sayfaları gereksiz ve mâlâyani haberlerle işgal etmekten kaçınılmalı. Sayfaya konulan haberler, önem derecelerine uygun hacimlerle yerleştirilmeli. Çok önemli bir haberi tek sütuna sıkıştırmak veya sıradan sayılabilecek bir haberi manşet yapmak gibi dengesizliklere meydan verilmemeli. Burada da “herşeye kıymeti miktarınca yer verme” ölçüsü esas olmalı. Hele sayfaları kısıtlı olan ve az sayfayla çok mesaj vermesi gereken bizim gibi gazetelerde buna riayet edilmesi çok daha fazla önem arz ediyor. Haber metninin, konuyla ilgili yeterli bilgiyi ihtiva etmesi; 5N 1K olarak ifade edilen “Ne, nerede, nasıl, ne zaman, niçin ve kim?” sorularını cevapsız bırakmazken, gereksiz detaylara yer vermemesi; kolay anlaşılır, akıcı, düzgün, temiz, duru bir dille ve imlâ kurallarına uyularak kaleme alınmış olması da yine dikkat gerektiren bir husus. Seçilen haberlere başlık çıkarmak başlı başına bir sanat. Başlık hem haber metnini en iyi şekilde özetlemeli, hem de okurun dikkatini çekecek en ilginç ifadeyle formüle edilip, en uygun mesajı vermeli. Bu mesajda saptırma, abartma ve sansasyon gibi arızalar olmamalı. Denge gözetilmeli. Ve güncel tartışma konularıyla ilgili haberlere atılan başlıklar, seviyeli bir fikir mücadelesinin gereğine uygun şekilde belirlenmeli. Kişileri hedef alan sataşma ve saldırı niteliğindeki sansasyonel ifadelerden mutlak surette kaçınılmalı; mesaj, tartışmanın fikrî boyutunda bizim görüşümüzü yansıtan mâkul ve dengeli bir ifadeyle verilmeli. Ama dengeli olma adına silik ve renksiz bir duruş noktasına da kayılmamalı. Gerektiğinde son derece sert ve keskin eleştiri ve uyarılar da yapılabilmeli, ancak üslûba itina göstermek şartıyla. Yıkıcı değil, yapıcı olma; tahrip değil, tamir için çalışma prensipleri hiçbir zaman unutulmamalı. Gazete sayfaları içinde, manşet başta olmak üzere o günkü ana mesajların verildiği birinci sayfa ayrı bir öneme sahip olduğu için, orada yer alacak haberler her gün yapılan özel bir toplantıya getirilir, istişare edilir, manşet için en uygun başlık alternatifleri tartışılır ve birinde karar kılınır. Manşet ya o günün genel gündemiyle ilgili olarak bizim görüşümüzü en uygun şekilde ifade etmeli veya başlı başına gündem oluşturabilecek bir ağırlığı taşımalı. Böylece okuyucuların da fikriyat ve hissiyatına tercüman olmalı. Nitekim ses getiren manşetler hep bu özellikleri taşıyanlar. Bu noktada fikr-i takip de çok önemli. Yani özel önem verilen bir konuyu bir defa işleyip bırakmamak, sürekli gündemde tutarak takipçisi olmak ve netice alıncaya kadar devam ettirmek. Keza zaman zaman diğer medya organlarıyla ortaya atılan yapay gündem tuzaklarına takılmayıp, aslî gündemlerden kopmamak da gerekiyor. Ve gazeteyi diğer yayın organlarından farklı kılıp ona orijinal kimliğini kazandıran en önemli unsurlardan biri: özel haber. Başka gazetelerde çıkması söz konusu olmayan özel haberler, niteliğine göre, başlı başına gündem oluşturabilir ve yayınlandığı gazeteye, yıllar sonra dahi başvurulacak bir referans olma özelliğini kazandırabilir. Onun için bu konu çok özel bir ilgi ve ihtimam istiyor. Tabiî, özel haber üretebilecek yetişmiş ve tecrübeli kadroların varlığını da gerekli kılıyor. 11.07.2010 E-Posta: [email protected] |