Vehbi HORASANLI |
|
Profesyonel ordu pahalı mı? |
Genelkurmay Başkanı halen 430 bin civarında olan mükellef (zorunlu) askerin profesyonelleşmesi için çok paraya ihtiyaç olduğunu söyledi. Ayrıca Silâhlı Kuvvetlerin Mehmetçik ile özdeşleştiğini ileri sürerek mevcut düzenin devam etmesi gerektiğini ifade etti. Demek ki Başbuğ, hâlâ statükonun korunmasını ve köhnemiş Prusya askerlik sisteminin devamını istiyor. Mevcut durumun zararları ve ne derece çağ dışı olduğu yeterince anlaşılmamış. Orduevlerinde, sosyal tesislerde askerlik görevi adı altında garsonluk veya başka işler yapan vatandaşlarımızın “Niçin böyle bir görevle mükellefim” sorusu, duyulmak istenmiyor. Ve belki de en önemlisi belirli bir ideolojiyi “insanların kafasına çakmak” için bu kusurlu ve çağdışı kalmış sistem savunulmaya çalışılıyor. O halde anlaşılmayan veya anlaşılmak istenmeyen bazı gerçekleri söylemeye çalışayım. Bir kere 430 bin mükellef erbaş ve erin profesyonelleşmesi diye bir şey düşünülemez. En fazla 100 bin askerin profesyonel olmasına ihtiyaç vardır. Bu sayıda askerin profesyonel olması elbette bütçeye bir maliyet gerektirecektir. Fakat mevcut durumdaki harcamalar göz önüne alındığında 350 bin askerin azaltılması ile elde edilen tasarruf, bu maliyeti rahatlıkla karşılayacaktır. Ayrıca bu iş “hadi hemen başlayalım” demekle olmaz. En az 5-10 senelik bir geçiş dönemi gereklidir. Modern bir ordu için belirli bir süre “dövizli askerlik sistemi” ile gerekli kaynak temin edilebilir. Şu paralı (dövizli) askerlik konusuna da açıklık getirmek lâzım. Sanki çok büyük bir adaletsizlik yapılıyormuş havası estiriliyor. Yahu bu adamlar hem hatırı sayılır bir para veriyor hem de askerlik yapıyorlar. Seferberlik durumunda ülkemiz için gerekli temel askerlik eğitimini alıyorlar. Zaten profesyonel sisteme geçildiği takdirde bile her erkek T.C. vatandaşının bir iki aylık temel askerlik yapmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Zira bir seferberlik durumunda ihtiyaç duyulan askerlik eğitimi belirli bir ölçüde sağlanmış olacaktır. Bu sayede askerlerimiz orduevlerinde veya askerlikle alâkası olmayan işlerde görev yapmayacak, ciddî bir askerî eğitim alacaklardır. Sayısı 300 bine yaklaşan subay, astsubay ve uzman erbaşlar ki, hâlihazırda profesyonel askerdir, bunların statüsünde herhangi bir değişiklik olması beklenmemektedir. Ayrıca deniz ve hava kuvvetlerinin büyük bir bölümü zaten profesyonel kadrolarca donatılmıştır. Bu kuvvetlerde de büyük bir farklılık olmayacaktır. Profesyonel kadrolar sayesinde Silâhlı Kuvvetlerin sayısı azalacak, hareket kabiliyeti büyük ölçüde artacak, vuruş gücü de buna paralel olarak yükselecektir. Zaten dünyanın en gelişmiş orduları bu sisteme geçmiştir. ABD’nin Irak harekâtı esnasında kullandığı asker sayısı 150 bin civarındadır. Bu sayıdaki bir ordu ile mükellef askerler ile donatılmış 1 milyondan fazla Irak kuvveti darmadağın edilmiştir. Zira teknolojide meydana gelen yenilikler askerlik sistemini kökten değiştirmiştir. Modern ordular daha az kayıpla daha etkili bir şekilde savaşma imkânı bulmuştur. Yeniliklerin çok yakından takip edildiği ve çağın gereklerine uygun donatılmış bir silâhlı kuvvet konusunda ne yazık ki yine sınıfta kaldık. Dünya aya giderken biz hâlâ yaya kalmış durumdayız. Komutanlarımız darbe yapmaktan, siyasete ve yargıya karışmaktan dolayı çağın gereklerine uygun bir ordunun hazırlanmasına zaman bulamamıştır. Hayatında ilk defa silâh alan gençleri mevcut askerlik sisteminin gereği olarak teröristlerin karşısına çıkarmak en hafif ifadesi ile vicdansızlıktır. Sadece komando ve sınır birliklerini uzman erbaşlardan donatmak sorunun çözümü için yeterli bir çare değildir. Bir de şu “Mehmetçik” meselesi var. Sanki profesyonel askerler yurt dışından gelecek gibi bir hava estiriliyor. Ne yani bunlar “Hristofyas” mı? Onlar da bu memleketin insanı, Mehmetçik değil mi? Mehmetçik ismini kullanarak hamasi söylemler yapmayı Genelkurmay Başkanına hiç mi hiç yakıştıramadım. Darbeye karışmış askerleri müdafaa ederek yargıya karışmak, siyasetle içli dışlı olmak yerine kendi işine bakması lâzım. “Nasıl güçlü ve modern bir ordu meydana getirebilirim?” sorusuna cevap aramalı, üzerine vazife olmayan işlere karışmamalıdır. Allah’tan, bir ay sonra emekli olup gidecek. Şimdilerde şu soruyu kendisine sorması lâzım: Ben 48 yıldır bu orduda görev yapıyorum. Bu devlet bana en önemli görev ve yetkileri verdi. Peki, ben ne yaptım. Orduyu çağın gerekleri ile donatabildim mi? Askerleri siyasetin dışına çıkarıp aslî görevlerini yapmaya çalıştım mı? İnşallah yeni Genelkurmay Başkanı bunları düşünür ve gerekli tedbirleri alır. Yoksa 2010 yılını geride bırakırken hâlâ köhnemiş yönetim anlayışı ve modernleşememiş bir ordu ile küreselleşen dünyada ayıplı yerimizi korumaya devam edeceğiz. Askerlerimizin çağın gereklerine uygun modern sistemleri anlaması ve uygulaması için Rabbimden akıl ve izan vermesini niyaz ediyorum. 10.07.2010 E-Posta: [email protected] |