Nejat EREN |
|
Şarkın dertleri manevî dinamikleri ve çözüm yolları |
Şark; yani Anadolu’nun doğusu. Yalçın kayaların, karlı dağların, sert iklimin hüküm sürdüğü diyar. Mertliğin, samimiyetin, misafirperverliğin hâkim olduğu coğrafya. “Mimsiz” Medeniyet denen illetin fazla uğrayıp, tahribatını göstermediği ve hüküm sürmediği topraklar. Mahrumiyetin dozunun biraz fazla olduğu mekânlar. Serhat şehri Van’ı, dağıyla meşhur Ağrı’yı, petrolüyle ün salan Batman’ı, ulemalarıyla isim yapmış Bitlis’i, Siirt’i, Muş’u, Erzurum’u ve daha nice diyarları bağrında barındıran vatan parçası. İşte bu mekânlar yıllardan beri sancılı, sızılı, acılı günler ve zamanlar geçiriyor. Dertleriyle gerçek mânâda hemhâl olacak bir merci sığınak aradıklarını dilleri de, hâlleri de söylüyor. Ağıtları, türküleri, sözleri, sazları adeta “dert” terennüm ediyor. Asırları aşıp, milenyumlara ulaşan bir süreçte bu hakikat devam ediyor. Çaresi var mı? Evet var! Manevî dinamikler. Kardeşlik. Hak, hukuk, adil idare, hakperest idareci, maharetli lider, kudretli müteşebbis, makul çözüm üreten kadrolar, hukukun tam tatbiki, demokratik, insaflı muamele. Sözün kısası: İşin özünde “Şark insanının” samimiyetine, kardeşliğine, fedakârlığına, açık yüreklilik ve mertliğine tercüman olacak gönül erlerinin el uzatması yatıyor. Onların dertlerini anlayacak, su-i istimale tevessül etmeyecek, onlarla hemhâl olacak bir irade ve dirayet aranıyor. Esas boşluk burada. Esas dert bu! Geçmişte bunu başaran, geleceklerine reçete yazan birisi var mı? Evet var! “Şarkın yalçın kayalıklarından tulû eden bir ateşpare-i zekâ var!” Hem Şarkın ufkunda, hem de Garptaki payitahtta; İstanbul’da tulû eden bu zat Hazret-i Bediüzzaman’dır. Asırları ve milyonları, belki de milyarları bütün samimiyeti ile kucaklayan, onların dertleriyle dertlenip, onlarla hemhâl olan, gençliğinin en dinamik anlarını o topraklar için cansiperane feda eden büyük ve muhteşem bir zat Bediüzzaman! Vefâtından elli yıl geçmesine rağmen sadece doğuda, şarkta değil; batıda ve garpta da yıldızı parlayan, parlamaya devam eden bir zat o! Geçen Pazar onun diyarında, yirmi senesini ilim, irfan, mücadele, maddî ve manevî mücahede ile geçirdiği serhat şehri Van’daydık. Onun dâvetine icabet etmek için oradaydık. Onun hâlâ vazife başında olduğuna inanarak, manevî tasarrufunu yaşatmak, ona karşı vefa borcumuzu ödemek için oradaydık Kimler mi oradaydı? Van toprağıyla, taşıyla, fedakâr Nur Talebeleriyle, esnafıyla, idarecisiyle, emniyetiyle her görüşten insanıyla oradaydı. Birlikteydik. Beraberdik. Çünkü kardeştik. Garp da (batı) oradaydı. İzmir’i, İzmit’i İstanbul’u, Erzincan’ı, Antalya’sı, Diyarbakır’ı, Gaziantep’i, Kahramanmaraş’ı, Adana’sı, Mersin’i, Balıkesir’i, Manisa’sı, Bursa’sı, Hatay’ı, Kars’ı, Zonguldak’ı... Hülâsa Türkiye mozaiği oradaydı. Şark vilâyetlerini ve ilçelerini zaten saymama gerek yok. Onlar hepsi oradaydı. Çok hoş bir ev sahipliği yaptılar. Kendilerini tebrik ediyor, hizmetlerinin devamını diliyorum. En önemlisi “Mevcut Şark Ulemasının” büyük bir kısmı ilk olarak oradaydı. Gelip “Seydalarına” teslim olduklarını, ona bağlılık ve sadakat biatı ettiklerini söylersem İnşallah haddimi aşmamış olurum. Onlara haksızlık etmemiş olurum. Onları takdir ettiğim ve yüceltmek istediğim için bu cüreti gösteriyorum. Çünkü ünü ve namı Türkiye topraklarını çoktan aşmış bir “Üstada” talebe olmak, ona saygı duymak, onun fikirlerine arka çıkmak her kim olursa olsun bir şereftir. Çünkü o hayatını kâinatın en büyük hakikati olan Kur’ân’a ve imana adamış çok yönlü emsalsiz bir mücahitti. Evet, üç yıldan beri devam eden ve artık tamamıyla “geleneksel” hâle gelen ve devam ettirilmesini istediğimiz, “Bediüzzaman Van Mevlidine” bu yıl katılanlar kemmiyeten (sayı bakımından) az gibi görünse de; keyfiyet ve kalite bakımından, anlam ve mânâ bakımından çok daha farklı ve ufuk açıcıydı. Geçmiş yıllara göre organize daha güzeldi. Gayret, fedakârlık, samimiyet, kardeşlik, birlik, beraberlik daha da ön plâna çıktı. Gelecek yıllara yeni projelerin ön hazırlığına kapılar açıldı. İnşallah şimdiden müjde diyelim ki gelecek yıl; “Van Mevlidi” çok daha farklı ve kaliteli olacak. “Medresetüzzehra Projesinin” manevî temellerine daha kuvvetli harçlar ve katkılar olacak. Bu mevlitle kardeşlik bağlarımızı, birlik, beraberliğimizi bir defa daha kuvvetlendirdik. Gaflet içerisinde olmaması lâzım gelen “Büyük Kafalara” bir çözüm mesajı daha sunduk. Mevlidden önce de, sonra da bize düşen “Tebliğ ve dâvet” vazifemizi çok iyi bir şekilde ifa ettik. Gelecek yıl için de eksik ve planlarımızı not alarak sağ selâmet memleketimize avdet ettik. “Seydanın” doğduğu yer olan Nurs’tan birkaç önemli not aktarmak istiyorum. Mevlidden hemen sonra Yeni Asya Yönetim Kurulu’nun mini toplantısında alınan karar gereği, önceden kısmen konuşulmuş olan Nurs’ta Yeni Asya Camiası adına bir tesis inşa etme projesi çerçevesinde arsanın görülmesi ve tesbiti konusunda Yönetim Kurulumuzun görevlendirdiği şahsım ve değerli kardeşim sekreterimiz Hamza Kara Beyle Nurs’a ulaştık. Arsayı görüp, tesbitlerimizi yaptık ve teşebbüslere de başladık. İnşallah duâlarınızla burada bir dönümden fazla yer kaplayan arsa ile bağlantıları son merhalesine getirdik. Müjdeli haberi kısa zaman içersinde vereceğimizi tahmin ediyorum. Nurs’ta inşa edilen “Bediüzzaman Külliyesinin” de 1 Ağustos günü açılışının yapılacağını öğrendik. Bizzat bu külliyeyi gezip büyük keyif aldık. İlgilenen arkadaşımızın ifadesiyle -Bütün Nur Camiasının; ama özellikle Büyük Ölçüde Yeni Asya Nur Camiasının katkılarıyla gerçekleşen bu güzel eserin hizmetlere vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Çok hızlı ve ani olan bu ziyaretimizde Üstadımızın ebeveyni olan Sofi Mirza, Nuriye Hanım, Abisi Molla Abdullah ve küçük kardeşi Molla Muhammed ile yeğeni Ubeyd’in mezarlarını ziyaret edip Yasin ve Fatihalarla duâ ederek geri döndük. Cenâb-ı Hak böyle bir Üstad’a bizi hakikî bir talebe etsin. (Âmin) Onun yüce dâvâsını daha da yüceltsin. (Âmin) Hayatını sadece Müslümanlara değil, insanlığa adayan bu büyük Üstad’ımızdan ebeden razı olsun. (Âmin) Hizmet dolu günlerde birlikte olmak dilek ve temennisiyle. 10.07.2010 E-Posta: [email protected] |