Görüş |
Hizmet zaman mekân tanımaz
“…Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuştur.” 1
Her on beş günde bir Risâle-i Nur Talebelerinin okuması gereken İhlâs Risâlesinde geçen ve bizim vazifemizin mahiyetini ifade eden önemli bir hakikattir. Şunu da biliyoruz ki, yalnız okumakla yetinmeyip, bütün zerrelerimizle yaşamamız gereken bir hakikat. İşte tam bu doğrultuda, Risâle-i Nur’u daha iyi anlamak ve hizmet düsturlarını daha iyi öğrenmek için Türkiye’nin hemen her yerinden 42 kardeşimiz bir ay boyunca ‘daha doğru Risâle-i Nur okumak’ üzere İstanbul’a geldiler. Bu arkadaşlarımızı da yanımıza alarak, “Risâle-i Nur dâvâsının medyada ki dili” olan Yeni Asya gazetesini ziyarete gittik. Gazetenin matbaasından yazı işlerine, radyo katından dergilerin hazırlandığı bölümüne, her görene “maşallah” dedirtecek büyüklükteki mescidinden, yeni açılan “Zübeyir Gündüzalp Salonu”na, baskı bölümünden yemekhanesine kadar birçok bölümünü ziyaret ettik. Her girdiğimiz mekânda gazetenin, kitapların, dergilerin, hangi şartlarda bizlere ulaştığını gördük. Gazetenin, derginin ve kitapların elimize gelene kadar geçtiği süreçte ne kadar büyük gayret, emek ve hizmetler verildiğine şahit olduk. Her bir çalışanın büyük özveriyle yaptıkları hizmetlerin bilincinde olarak gösterdikleri gayretleri fark ettik. Ziyaretimiz sırasında, gazetemizin yönetici ve çalışanları, bizleri çok güzel ağırladılar. Ve ayrılmak zamanı gelince arkadaşlarımızı İstanbul’u gezdirmek üzere “Boğaz Turu”na götürdük. Bu arada, gazeteden ayrılmadan önce güzel bir hizmet fikriyle harekete geçtik. Her birimiz elimizden geldiği kadarıyla para toplayarak neşriyatımızdan çeşitli kitap ve dergiler satın aldık. Gençlik Rehberi, Nefis Muhasebesi, Genç Yaklaşım, Can Kardeş, Bizim Aile dergileri ve İngilizce “Bir İman İnkılâbı: Risâle-i Nur” kitabını ve hediye edilen gazetelerimizi aldık. Bu aldıklarımızı, aramızda üçer beşer paylaştık. Her birimiz elimizdekileri yanımızda oturan yolculara hediye etmek üzere yola çıktık. Gazete ziyareti olarak düzenlediğimiz programımız hizmet programına dönüştü. Ve vapura bindik. Her birimiz farklı yerlere oturup yanımızda oturan diğer yolcularla sohbet ortamı oluşturarak elimizdekileri kitaplardan onlara hediye ettik. Çocuklara Can Kardeş, gençlere Genç Yaklaşım ve Gençlik Rehberi, Nefis Muhasebesi, turistlere ise İngilizce risâle ve birçok gazete hediye ederek vapur yolculuğunda hizmete vesile olduk. Öylesine güzel sahnelerle karşılaştık ki, hizmetin lezzetini tattık. Gazete hediye ettiğimiz bir çocukla annesinin gazeteyi paylaşamaması, Nefis Muhasebesi verdiğimiz gencin yüzündeki tebessüm, Can Kardeş verdiğimiz çocuğun mutluluğu, Risâle verdiğimiz turistlerin ilgili tavırları görülmeye değerdi. Verdiğimiz kitapların yolculuk bitene kadar dikkatle okunması bizleri çok mutlu etti. Bir taraftan muhteşem bir güzellikte yaratılan İstanbul’u temaşa ederken, bir taraftan vapurdaki sahneleri tefekkür, tadına doyulmaz güzellikteydi. Biz, bize düşen vazifeyi yapmış olmanın sürurunu hissederken, tesiri halk edecek olan Yaratanın vazifesine karışmama prensibine uymanın rahatlığını ve bilincini yaşamaya çalıştık. Biz elli beş kişi ve muhatap olduğumuz yolcular için belki de unutulmayacak bir gün olmuştu. Yine unutamayacağımız, bizi şaşırtan, belki de daha dikkatli davranmamız gerektiğini hatırlatan bir hadise yaşadık. Vapurdan indikten sonra, Beykoz’da yürürken, bir çift bizi durdurarak “Siz, vapurda kitap dağıtan kızlar değil misiniz?” diye sordular. Biz de “Evet” deyince, “Neden bize de vermediniz?” diyerek sitemlerini ifade ettiler. Bizim onları fark etmememizden kaynaklanan bu hadiseyi, bayan başörtülü olmamasına bağlamıştı. Bunun bizi çok üzdüğünü belirterek kendimize ait olan kitapları hediye etmek istedik. Belki de dikkatsizlikten kaynaklanan bu olaydan dolayı bizi yanlış anlamamalarını rica edip gönüllerini alarak onlara da kitap hediye ettikten sonra bu hadiseden de kendimize birtakım dersler çıkardık. Her an dikkatle davranmak gerektiğini fark ettik. Ve günün yavaş yavaş sonuna gelirken, “İstanbul’a gelip balık-ekmek yemeden gidilmez” kaidesiyle midemizi, İstanbul’un birbirinden güzel camileriyle de ruhumuzu doyurmaya çalıştık. Ve yüzlerimizde tebessümle, akıllarımızda unutulmaz bir günü geride bırakarak Risâle-i Nur okuma programımızı daha verimli geçirebilmek üzere dağıldık. Hasıl-ı kelâm, bu güzel günden şunu öğrendik ki; hizmet, zaman, mekân tanımıyor. Özellikle yolculuklar, hizmet için çok güzel zemin teşkil ediyor. İster hava yolu, ister kara, ister deniz… Yeter ki serde hizmet olsun. Yüreklerde iman ve iman devası olsun. Bu yaptıklarımız hizmet için fiili dualarımız olsun. Herkes Risâle-i Nurları bulsun. Kalpler nurlanıp akıllar mutmain olsun. Ve ahir ömrümüze kadar hizmet etmek nasip olsun…
Dipnot: 1- Lem’alar, s. 390 (Yeni Asya, Yeni tanzim)
FATMA AYDIN [email protected] |
12.07.2010 |