12 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Selim GÜNDÜZALP

İnci ile Sedef'in aşkı


A+ | A-

"Benim görevim ne zaman bitecek?” diye sordu. Sorusuna cevap alamadı. Belki de bu sorunun cevabını kendisi bulmalıydı.

“Sıkılıyorum ama bu dar yerde…” dedi. “Bu karanlık bir gün bitecek mi?” Yine cevap yoktu, yine sustu. Cevabı kendisi bulmalıydı. Ama sorular kendini aşıyordu.

“Ne olur bir şey söyle!” dedi.

“Bu soruna cevap vermemem gerekir. Konuşmak mı, susmak mı? Hangisi daha iyi, onu düşünüyordum. Şimdi ne desem seni tatmin etmeyecek.”

“Öyleyse sorular niçin?” dedi.

“Sorular yaşamak içindir.”

“Cevapsız sorular olur mu?”

“Öyle düşünme, sorular cevaplardan önce yaşanır.” Dipten bir dalga kımıldadı.

“Ne oluyoruz?” dedi.

“Bilmem.”

Belki de cevap buydu.

“Gözler karanlığa alışınca, karanlık da ona aydınlık olur. Herkes kendi hayatını kendi içinde yaşar.”

“Ama biz beraber yaşıyoruz” dedi.

“Onun için cevap vermekten korkuyorum. Yaşa da gör diye zamana bırakıyorum.”

“Ama…” dedi.

“Ne olur üsteleme. Her ayrılanın ardından benden bir parça kopup gitti. Kalbimdi giden, beni de beraberinde götürdü. Yıllar yılı her içime giren, bu soruyu sordu. Kimse benimle beraber burada kalmayı düşünmedi. Karanlığın yurdunda beraber olmayı düşünmedi hiç. Işığı gören çekti gitti. Gitmekle kalsa iyi, benden de bir şeyler götürdü. Beni de götürdü.

Bir çatlak belirir ve ışık içeri geçiverir. Her şeyde bir çatlak vardır ve ışığın girdiği yer de orasıdır. Ne olur biliyor musun sonunda? Önce içimdeki yanar, sonra ben ve sonra devamlı ben yanarım. O yandığını unutur. Çıkıp gitmiştir içimden artık. Işığı gördü ya, geriye dönüp hatırlamaz bile beni.”

“Onun için mi zorlanıyorsun bizi içeri almakta?”

“Evet, evet” dedi. “Sizde olan, bende yok. Onun için.”

“Ama biz senin içinde oluyoruz ne oluyorsak,” dedi.

“Görünüşte öyle. Ama sizi görünce beni hatırlayan yok” dedi. “Oysa kiminle berabersen ve kiminle gezersen onunla anılırsın değil mi?”

“Sanki içimizden birinin âhını almış gibi konuşuyorsun. Öyle mi?”

“Bilmem, olabilir, hiç düşünmemiştim bunu.”

Dipten bir dalga daha geldi, bu defa çok güçlüydü.

“Ne oluyor? Ne oluyor?” dedi.

“Her şeyin bir vakti var. Belki bir adım, belki de çok çok ötelere doğru bir yolculuk bu.”

“Beraber miyiz yine?” dedi.

“Evet, evet, içimdesin şimdilik…”

“Senin kalbin var mı?”

“Bu soruyu sen cevapla istersen” dedi.

“Zor ama…”

“Zor soruyu sormak, senin görevin. Kolay cevabını da vermek benim görevim mi yani?”

“Ne olur ama ne olur. Senin kalbin var mı?”

“Bak sana bir öykü anlatayım. Bir zaman yalnız başına gezen bir tilki varmış. Bir akşam, ıssız bir sahilde, bir taşın kenarına oturmuş. Issız sahilde denize bakan bir tilki... Bir başka tilki de sahile yakın bir çam ağacının arkasına gizlenmiş. Tilki avazı çıktığı kadar bağırmış, söyleniyormuş:

‘Karadayım ama denizdeki bir dalga kadar şansım yok. Balıklar kadar bir şansım yok. Herkesin uyuyacağı, başını koyacağı bir yeri var. Benim hiçbir yerim yok. Benim derdimi bilen yok. Ah, derdimi bilen biri olsaydı da ona açabilseydim içimi. İçime girseydi de içimde yaşasaydı. Dışarıda kalmasa, dolaşmasa, üşümeseydi hiç kış günü. Güneşte kavrulmasaydı yaz günü.’

Ağacın arkasına saklanan tilki bu sözleri duyunca dayanamamış daha fazla. Kuyruğunu kuyruğuna değdirmiş erkek tilkinin, patisini patisine. ‘Gel’ demiş, ‘senin kalbin kaç kişilik bilmem, ama benim kalbim ikimize yeter…’ Ormanın kuytu köşelerinde sadece tilkiler arasında değil, maymunlar, yılanlar, kuşlar, çakallar arasında da anlatılırmış bu iki sevgili tilkinin hikâyesi.”

“Niye anlattın şimdi bu öyküyü?” dedi.

“Senin kalbin var mı diye sormuştun ya” dedi. “Benim kalbim sensin. Ama vakit yaklaştı, birazdan vedalaşacağız, ayrılacağız.”

“Ben senin kalbinsem, birazdan çıkıp gideceksem, nasıl kalbin olurum ki senin?”

“Boş ver, uzun hikâye… Kendi başına yaşayamayan, iki kişiyle hiç yaşayamaz.”

“Ama ben senin kalbinsem ve birazdan çıkıp gideceksem sen yine yaşayacak mısın?”

“Yıldızlar gündüz görünmez olur, gece tekrar parlar,” dedi. “Yarılmayan hiçbir şey yok. Sular da yarılır, gönüller de yarılır.”

Bir dalga daha vurdu bu sefer. Soruların cevabı son dalgadaydı.

“Evet, artık veda vakti geldi,” dedi. Kapımız çalındı, kalbimiz uğurlanacaktı.

“Unutma,” dedi “Beni taşıyacaksın, beni temsil edeceksin. Her ne kadar sen kendi adınla anılacaksan da içimde geçirdiğin karanlık günlerin aydınlık günler olduğunu unutma. Dışarıdaki aydınlığın içinde yaşadığın karanlığın bir zerresine değişme onu.”

“Benden sonra yaşayacak mısın?” diye sordu yine.

“Bilmem, Allah bilir.”

“Dilerim kalbine mukabil bir kalp bulunur” dedi.

“İnşallah… Bugüne kadar hep öyle oldu” dedi.

Ve yavaş yavaş kapısı açıldı, yükseldi, biraz daha yükseldi. Bir kenarda sahibini bekliyordu.

12.07.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.07.2010) - Hastane kapısı

  (20.06.2010) - Babalarımız için

  (13.06.2010) - Uyanmak için sabahı bekleme

  (06.06.2010) - Okumak

  (30.05.2010) - Kalbimiz konuşuyor

  (23.05.2010) - Bir anlamı yoksa hayatın...

  (16.05.2010) - KÜÇÜK ŞEY YOKTUR

  (09.05.2010) - Anneler ve gemiler

  (02.05.2010) - Ölüler konuşuyor

  (25.04.2010) - NASIL YAŞARSAK ÖYLE ÖLÜRÜZ


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.