Ahmet ÖZDEMİR |
|
Aile Kurtarma Merkezleri |
“Günümüzde “aile hayatı” üzerine çok şeyler yazıldı, çizildi. Toplumun temeli olarak kabul edilen aile büyük tehlikelerle karşı karşıya bulunuyor. Bu kurum hedef tahtası yapılıp yıkılması için içten ve dıştan çok çeşitli metotlar deneniyor. Etrafımıza şöyle bir baksak pek çok şey görürüz. Aile koruma merkezleri, aile hayat merkezleri, kadın sığınma evleri, şefkat evleri, huzur evleri vb. acaba neleri ifade ediyor? İstatistiklere göre son zamanlarda boşanma oranları da bir hayli artmış. Yakın zamanda yolum adliyeye düşmüştü. Eskiden görmediğim/bilmediğim çok sayıda “Aile Mahkemeleri” ile karşılaştım. Önündeki manzaraları görünce şaşırmamak elde değildi. Hani bir Batılı Türkiye’de gezerken avukat levhalarının çokluğunu görünce “Burada hukuk yoktur” kanaatine varmış ya. Her ne ise… Yıllar önce dünyanın büyük bir mânevî buhran geçirdiğini söyleyen Bediüzzaman, mânevî temelleri sarsılan Batı toplumu içinde doğan bir bulaşıcı hastalığın gittikçe yeryüzüne yayıldığını belirtir. Bu müthiş hastalığa karşı İslâm toplumu ne gibi çarelerle karşı koyacaktır? Batının çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze îman esaslarıyla mı? Îman kalesini küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, Said Nursî, yalnız îman üzerine mesaisini teksif etmiştir. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği Tevhid ve îman esâsı üzerinde işlemiştir. Çünkü İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.1 İslâm toplumunun ayakta durabilmesi için sağlam iman kalesine ihtiyaç vardır. Aile, fertlerden oluştuğuna göre; fertlerin sağlam imana sahip olması gerekmez mi? Bediüzzaman “İnsanın, hususan Müslüman’ın tahassungâhı ve bir nev'î cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır” der. Burada İslâmiyet’in cemiyet hayatına ve dolayısıyla İslâm dinine zarar vermek için, gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefahete sevk etmek için çalışan komiteleri haber verip “biçare nisâ taifesinin gafil kısmını” dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettiğini söyler. İslâm toplumuna dehşetli darbenin o cihetten geldiğine dikkat çeker.2 Hastalık doğru teşhis edilirse tedavisi kolaydır. Bugün ailelerimiz manevî sıkıntılar içindedir. Manevî hastalıkların ilâcı da manevidir. Yani iman ve Kur’ân hakikatleridir. Geçen sene yaz mevsiminde Ayaş/Ankara Yeni Asya Sosyal Tesislerinde ilköğretim ve lise öğrencileriyle onbeşer günlük yaz okuma programlarına katılmıştım. Benim açımdan çok verimli ve istifadeli oldu. O programların sonunda düşüncelerimi yazmış ve oraların birer “iman kurtarma merkezleri” olduğunu ifade etmiştim. Bu çocuklarımıza, gelecek nesillerimize yönelik programlardı. Ailelerin bu tip programlara ihtiyacı yok muydu? Acaba aileler için benzer programlar yapılamaz mıydı? Gerçi Barla Yeni Asya Sosyal Tesislerinde ailelere yönelik programlar yapılıyordu. O programlardan bazılarına katılma imkânım oldu. Oraya gidenler programların lezzetini almış olmalılar ki, her yıl aksatmadan devam ediyorlar. Ancak kapasite sınırlı olduğu için ihtiyacı karşılayamıyor. Barla’daki tesislerin benzerlerinin yaygınlaştırılması gerekmez miydi? Bu ihtiyaçtan hareketle Ankara Yeni Asya okuyucuları yukarıda sözünü ettiğim tesisleri kısa zamanda yapmayı başardı. Yaz tatilinde öğrencilere yönelik programlara öncelik verdi. Sonra ailelere yönelik programları başlattı. Bu konuda emeği geçenleri tebrik ediyor, iki dünyada mutluluklar diliyorum. Bu tip yerleri ben “Aile Kurtarma/Koruma Merkezleri” olarak görüyorum. Geçenlerde Ayaş Yeni Asya Sosyal Tesislerinde aile programlarının birisine katılabildim. Eskimeyen dostlarla ve yeni yüzlerle karşılaştım. Ramazanın bereketiyle, Ramazana yakışır tarzda günahlardan uzak, bol kazançlı günler, saatler geçirdim diyebilirim. Tesislerden küçük çocuklarımız daha çok faydalandılar. Belki hayat boyu unutamayacakları saatleri, dakikaları birlikte yaşadılar. Birbirleriyle çok güzel kaynaştılar, dostluklar kurdular. Çoğu uyumadan sahuru beklediler. Bir Ramazan geleneğini yaşatıp toplu halde kapılarımızı çaldılar. Bizimle birlikte iftar ettiler, sahur yaptılar, cemaatle kılınan namazlara katılıp Nur derslerini dinlediler. Daha fazla kalabilmek için anne ve babalarına adeta yalvardılar. Hanımlar gruplar halinde sohbetler yaptılar, gezdiler. Enerji alış verişinde bulundular. Belki aynı semtte oturuyorlardı. Ama buranın verdiği hava bir başkaydı. Orada kazanılan dostlukların daha sonra devam edeceğine inanıyorum. Babalar belki en rahat günlerini yaşadılar. Şehir hayatının yasaklarından uzak, gönüllerince hareket ettiler. Çocukların nerede kaldığını, ne yaptığını düşünmeden uyudular. Çünkü çocukları güvenli bir ortamda bulunuyordu. Cennetten bir hava esiyordu, sosyal tesislerimizde. O günkü manzarayı görünce aklıma Merhum Osman Yüksel’in şu sözleri geldi: “Yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı... Fakat bu ayrılıkta gayrılık yok! Hepsi bir şeye inanmış: Allah’a, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, O'nun ulu Peygamberine, O'nun büyük kitabına. Kur’ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdetâ Asr-ı Saadette hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... Hepsi huzur içindeler.” 3 Şu programlara ailelerin ne kadar ihtiyacı olduğunu anlatmaya ihtiyaç duymuyorum. Ehl-i dünya dediğimiz insanlar her şeyi bahane edip sık sık bir araya gelebiliyorlar. Hâlbuki bizim bir araya gelmemizi gerektiren o kadar çok sebep var ki, anlatmakla bitmez. Üstadın dediği gibi, “Helâl dairesi geniştir, harama girmeye hiç lüzum yoktur.” Hem zaman cemaat zamanıdır. Öyleyse cemaat olmanın gereklerini yerine getirelim. Fırsatları değerlendirip “Aile Kurtarma/Koruma Merkezleri”ne koşalım. Yanımıza bir yakınımızı, bir dostumuzu, bir arkadaşımızı almadan gitmeyelim. Yoksa ahirette bizden dâvâcı olma ihtimalleri vardır. Not: Değerli okuyucularımın mübarek Kadir Gecelerini ve Ramazan Bayramlarını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim.
1- Tarihçe-i Hayat, s. 543. 2- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 464. 3- Tarihçe-i Hayat, s. 545. 11.09.2010 E-Posta: [email protected] |