03 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ahmet BATTAL

Dokunulmazlıklar ve dokundurmalar


A+ | A-

Yeni Asya’nın haberine göre, “Dokunulmazlık dosyaları 672’ye ulaştı.”

550 vekile ait 672 suç dosyası! Ciddî bir sayı…

…Gibi görünüyor.

Peki, gerçekten milletvekili dokunulmazlıkları gerekli mi? Tamamıyla kaldırılsa ne olur?

Demokrasi biter. Evet, bu kadar basit ve net. Sebebi de şu; dokunulmazlık demokrasinin olmazsa olmazı.

Bu kural o kadar kesin ki, ilkel demokrasilerde dahi var.

Şaşıracaksınız: Bu ülkenin devletinin ilk anayasasını yazdıran Abülhamid Han dahi, bir kısım yetkilerini devrettiği milletvekillerine dokunulmazlık hakkını vermişti.

1876 tarihli ilk anayasamızda birinci dokunulmazlık 47. maddedeki “kürsü ve rey dokunulmazlığı” idi:

“Meclis-i umumî azası rey ve mütalâa beyanında muhtar olarak (oy verir ve), bunlardan hiçbiri bir gûna vaad ve vaid ve talimat kaydı altında bulunamaz ve gerek verdiği reylerden ve gerek Meclisin müzakeratı esnasında beyan ettiği mütalâalardan dolayı hiçbir vechile itham olunamaz; meğer ki Meclisin nizamname-i dahilîsi hilâfına hareket etmiş ola, bu takdirde nizamname-i mezkûr hükmünce muamele görür.”

Yürürlükteki anayasa benzer kuralı biraz daha geliştirmiş, o kadar. Sıradan kişilere vermediği hakkı vekillere veriyor. (Aslında bu durum bizi “ele-güne” mahcup ediyor. Zira yabancı muhataplarımız, bizde, vekillerin değilse de asılların fikir hürriyeti üzerinde bazı problemlerin olduğunu kolaylıkla anlıyorlar).

Zira kürsü dokunulmazlığı aslında sadece vekile değil, her kürsü sahibine lâzım. (Bendenizin, yazılarımda sık sık ülkemin her köşesine “hyde park corner” istememin sebebi de bu zaten).

Milletvekillerine padişahın dahi verdiği ve halen de devam eden ikinci ve asıl dokunulmazlık “suç isnadına karşı” dokunulmazlıktır.

1876 Anayasasının 79. maddesi aynen şöyle: “Heyet-i meb’usanın müddet-i içtimaiyesinde azadan hiçbiri, heyet tarafından ithama sebeb-i kâfi bulunduğuna ekseriyetle karar verilmedikçe veyahut bir cünha veya cinayeti icra ederken veyahut icrayı müteakip tutulmadıkça tevkif ve muhakeme olunamaz.”

Yani milletin vekilinin “suç şüphesi” sebebiyle polis tarafından gözaltına alınmasına ve mahkemece tutuklanmasına engel olunmuş.

Ancak pek tabiîdir ki bu dokunulmazlık mutlak değil. Üç sınırı var:

Dokunulmazlık suçüstü için değil, suç şüphesine dayalı suç isnadı hali için geçerlidir.

Suç şüphesini ciddî görürse Meclis kendi itibarını korumak adına üyesinin dokunulmazlığını kaldırabilir.

Dokunulmazlığı Meclis kaldırmazsa, seçimde bu kere millet bizzat duruma vaziyet eder ve vekillerin dokunulmazlığını, onları yeniden seçmeyerek kaldırır.

Nitekim 2002 seçimlerinden önce Meclisin itibarı iyice düştü denildi ve millet de vekillerin % 90’ını yenileyerek yeni bir Meclis kurdu.

O halde bilhassa suç şüphesine karşı dokunulmazlık anlamlı ve gereklidir.

Eğer bu tür bir dokunulmazlık olmasaydı ne olurdu? Polis gücünü elinde bulunduran (iktidar olan) parti, kendi iktidarına engel gördüğü milletvekillerini, bilhassa kritik oylamalar öncesinde, çeşitli bahaneler icat ederek ve güya suç isnat ederek gözaltına alıp safdışı ederdi. Böylece o iktidar hiç devrilmezdi.

İşte bunun içindir ki despotik yönetimlerde en güçlü adam, ne kraldır, ne başkan. Gerçek muktedir, polis şefini kontrol eden adamdır. O, genellikle “içişleri bakanı” ya da “politbüro şefi” gibi adlarla anılır.

Peki, bizim bildiklerimizi politikacılarımız bilmiyorlar mı?

Elbette biliyorlar. Mesele şu; bildirmek işlerine gelmiyor. Zira aslında demokrasiden haz etmiyorlar. O halde biz “bilelim ve bildirelim.”

03.08.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.07.2010) - Bankalar ve güven

  (27.07.2010) - Anayasa Mahkemesi, Senato ve Meclis

  (22.07.2010) - Meslek birlikleri ne işe yarar?

  (13.07.2010) - Gazete kardeşten ders ve mahiyeti

  (08.07.2010) - Hesap ve muhasebe

  (06.07.2010) - Fikir açıklama hürriyeti ve sınırları

  (01.07.2010) - Ortak dinî değerler marka olamaz

  (24.06.2010) - Haksız rekabetin ve hasaretin sebebi: Hırs

  (17.06.2010) - Ankara’yı gözleme kılavuzu

  (15.06.2010) - Yükseköğretim ve ideolojiler


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.