Ali FERŞADOĞLU |
|
Bediüzzaman Kur’ân için ne yaptı, biz ne yapıyoruz? |
Bediüzzaman, Kur’ân’ın bir nüktesi için hayatını ortaya koydu. Acaba biz ne yapıyoruz? * Meselâ, harp içinde, avcı hattında düşmanın top gülleleri arasında Kur’ân-ı Hakîm’in tek bir âyetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek o gülleler içinde Habip kâtibine ‘Defteri çıkar’ diyerek, at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur’ân’ın bir harfinin bir nüktesini, düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş.1 * Meselâ, müfessir H. Basri Çantay, “Bizler Üstadın sayesinde müellif olduk. Bizler korkumuzdan ne eser yazabiliyorduk ve ne de kimseye anlatabiliyorduk. Üstad Hazretleri Risâle-i Nurları te’lif etmeye başladı; hem Türkiye’de okuma çığırı açtı, hem de hapishanelerde dayak, kelepçe, açlık, susuzluk her zulme tahammül etti. Fakat onun ihlâsı, onun şefkati, onun merhameti, onun tevazuu, onun şecaati ve kahramanlığı her şeye galip geldi” şeklindeki sözleriyle Bediüzzaman’ın Kur’ân uğrunda verdiği muhteşem mücadeleyi anlatır. * Bediüzzaman Kur’ân’ı anlamak için az konuşur, çok tefekkür ederdi. * Yatsı namazından sonra yatar, iki-üç saat sonra kalkar, “teheccüd” namazını kılar, Kur’ân, tesbihat, Cevşen okur, hazin hazin duâ ederdi. * Geçiminde zârûretten fazla bir masrafa girmezdi. * Biriktirdiği maaşla kitaplarını bastırıp, ikisinin dışındakini meccânen dağıtırdı. “Niçin bu eserleri sattır mıyorsunuz?” diyen yeğenine, “Maaştan bana kût-u lâyemût (ölmeyecek kadar) caizdir. Fazlası millet malıdır. Bu suretle millete iâde ediyorum” demişti. * Gönüllü Alay Kumandanı olarak cephededir. Rus orduları komutanı Nikola Nikolaviç’in ziyaretinde ayağa kalkmaz! Divan-ı Harb’e verilir, idam kararı çıkar. İdam sehpasında iken komutan özür diler, kararı geri aldırır. * İstiklâl Savaşında İngilizlere karşı şiddetle mukabele eder. Şeyhü’l-İslâmın Kuvay-ı Milliye aleyhinde verdiği fetvanın baskı altında verildiğini, geçersiz olduğunu söyler; karşı fetva verir. * Zaferden sonra, hizmetlerine mukabil M. Kemal onu ısrarla Ankara’ya dâvet eder. Kendisine yapılan köşk, milletvekilliği, Şark Umumî Vaizliği, 300 altın maaşı teklifini reddeder. * Devletin yapılanması ile ilgili beyanname neşreder. M. Kemal ona itiraz eder. M. Kemal’e, “Paşa, Paşa! Kâinatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduttur (reddedilmektir)” der. Gerçek cumhuriyetçi, hürriyetçi olan Bediüzzaman, M. Kemal’le Meclis’te üç sefer tartışır. * O en zor, en sıkıntılı, en ağır şartlarda bile Asr-ı Saadet İslâmını, Kur’ân’ı, Sünnet-i Seniyye’yi bizzat yaşayarak günümüz insanına fiilen rehber olmuştur. * Ömrünün ilk devresini ilmî sohbetlerde, münâzaralarda, harp meydanlarında; son 35 senesini iman-Kur’ân hizmeti uğruna hapis-nezaret, sürgün ve işkence altında geçirdi. 23 Mart 1960’ta, Ramazan’ın 25’inde, saat 03:00 sularında Hakk’a yürüdü. Geride bıraktığı dünyevî serveti, iki kalem, kırık bir gözlük, seccade, yatak ve çay fincanı idi. Bediüzzaman’ın hayatını hiçe sayarak, en meşrû zevklerini dahi terk ederek, Kur’ân için verdiği bu şanlı mücadeleye biz de iştirak edebiliriz: Yeni Asya, Kur’ân ayı bu Ramazan’da da Kur’ân-ı Kerim ve onun muhteşem tefsiri Risâle-i Nur Külliyatından Mu’cizat-ı Kur’âniye Risâlesi’ni hediye olarak veriyor. Kim bilir abone olarak, abone yaparak ve abone olduğumuz gazeteleri başkalarına ulaştırarak binlerce kişinin imanının kurtulmasına vesile olabiliriz. Ve Bediüzzaman’ın Kur’ân dâvâsına katkıda bulunabiliriz. Dipnot: 1- Emirdağ Lâhikası, s. 459. 03.08.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |