22 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Vehbi HORASANLI

Kardak krizinin aslı neydi?


A+ | A-

Ergenekon Dâvâsı devam ederken 1996 yılı Ocak ayında gerçekleşen “Kardak Krizi” yeniden gündeme geldi. Yargılanan albay, sınıf arkadaşımdı ve bu kriz anında önemli görevlerde bulunmuştu. Gerçi o tarihlerde yaşanılan olaylar “benzin parası” gibi magazin sayılabilecek konulara indirgendi. Mahkemede hâkimin “devletin paranızı ödemeyecek kadar güçsüz olduğunu mu söylüyorsun?” sorusunu sordurdu. Olaylara duygusal ögeler öne çıkarılarak yön verilmeye çalışılıyordu.

Her ne ise, biz başlığımızdaki soruya geri dönelim. Kardak krizi olduğunda hâlâ Donanmada görev yapıyordum. Henüz ordudan ayrılmamıştım.

Sadece Donanma değil bütün silâhlı kuvvetler krizden etkilenmişti, zira savaş durumuna yakın bir alarm verilmiş dört gözle gelişmeler takip ediliyordu.

Peki, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine kadar getiren bu olayın aslı neydi? Kardak kayalıkları denilen küçücük iki adacık niçin bu kadar önemli hale gelmişti? Yoksa o kayalıklarda korsanların büyük hazineleri mi vardı? Böyle bir yer için neden NATO üyesi iki devlet savaşın eşiğine gelsin ki?

Bu soruların en makul cevabını bulmak için o tarihlerdeki ekonomik gelişmelere bir göz atmak gerekiyor. Zira “silâhlanma yarışı” denilen ve ABD’nin hizmet dışına çıkardığı bazı silâhları nasıl pazarladığını anlamamız lâzım.

ABD, dünyanın en büyük silâh üreticisidir. Eskiden de öyleydi, şimdi de. Fakat günümüzde bu silâhları pazarlama ve satış şekli biraz değişmiştir o kadar.

Körfez savaşlarından önce Amerikan halkında “Vietnam sendromu” adı verilen bir hastalık vardı. “Askerlerimizin dünyanın bir ucunda işi ne?” diye ABD yönetimini sorgulayan halk, yenilgiden sonra askerlerin yaşadığı manevî yıkımdan çok etkilenmişti. Bu sebeple sınır ötesi harekâtlardan uzun süre vazgeçen ordunun elinde hatırı sayılır bir silâh birikmişti.

İşin kötüsü teknolojide meydana gelen yenilikler bu silâhların birer birer çöpe atılmasını gerektiriyordu. Böyle bir işlem ise milyarlarca dolarlık büyük bir israf anlamını taşıyordu.

Fakat “Coni’ler” çok akıllıydı. Dünyanın en önemli gücü olan silâh endüstrisini ayakta tutmak için bir çeşitli çareler geliştirdiler. Önce “askerî yardım” adı altında bu silâhları dost ve müttefik ülkelere pazarladılar. Daha sonra ise Körfez Savaşlarında olduğu gibi savaşa bizzat kendileri girerek milyarlarca dolarlık yeni silâh üretim projelerine giriştiler. Bu sayede soğuk savaş sonrasında durma noktasına gelen silâh endüstrisi ölümden dönmüştü.

Türkiye, Mısır, Yunanistan, Tayvan ve Tayland gibi ülkelere askerî yardım adı altında hurda zamanı yaklaşmış silâhlar verilmeye başlanmıştı. “Paramız yok” denildiğinde “olsun FMS kredisi ile veririz, on yıl para ödemek zorunda kalmazsınız” deniliyordu. Bu kirli paraları sonra da faizi ile birlikte geri aldılar.

Tabiî bu arada darbeler dolayısıyla silâh satılan ülkelerden çatlak ses çıkmıyordu. “Yahu biz aç sefil insanlarız bu kadar parayı hurda silâhlara niçin veriyoruz?” diyen insanlar rejim karşıtı suçlaması ile derhal bertaraf ediliyorlardı.

Türkiye ve Yunanistan Ege adaları yüzünden defalarca karşı karşıya getiriliyor çıkabilecek muhtemel bir savaşta üstünlük kurabilmek için şiddetle silâhlanmaya zorlanıyorlardı. Özellikle 50 yaşındaki savaş gemilerini satmak için büyük bir baskı uygulanıyordu. İşte “Kardak Krizi” adı verilen krizlerden sadece bir tanesi olan bu gerginliklerin esas sebebi budur.

Gerginlik üretmek ve sonunda hurdaya çıkacak silâhları bu ülkelere satmak. Bu strateji yıllarca başarı ile uygulandı. Türkiye ve benzeri ülkeler oltaya takılmış, ekonomik gelişmelerini tamamlayamadan büyük borçlar altına sokulmuşlardı.

Biz gariban askerler ise hiçbir şeyin farkında olmadan vazifemizi yapmaya çalışıyorduk. Allah selâmet versin, savaş gemilerinde çalışırken çok zeki bir çarkçıbaşımız vardı. Bize bu kirli ticaretin ayrıntılarını tek tek anlatmıştı. Bütün bu gerginlik ve çatışma olaylarının altında yatan en önemli gerçek “para” idi.

ABD, hurda silâhları sattığı ülkelerin zaman içinde yapılan işgüzarlığın farkına vardığını görünce çok sert tedbirler aldı. Hatta tatbikat esnasında “TCG Muavenet” gemisinin vurulmasına varacak kadar acımasız ve canice hareket etti. Sonunda eski silâhlarını tamamen temizlemişti. Şimdi yeni silâhlar ile savaşabilir silâh fabrikalarına milyarlarca dolarlık siparişler verebilirdi.

Sonunda Birinci ve İkinci Körfez Savaşları ile Körfez’i ve Irak’ı yakıp yıktı. Yetmedi Afganistan’a girdi. Fakat bu savaşlar bile silâh endüstrisinin karnını doyurmuyordu. Savaş ve kan, bu “cani Coni’lerin” kanlarına işlemişti, bir kere. O noktaya varmışlardı ki bin dolar bile etmeyen külüstür bir kulübeyi vurmak için bazen 300 milyon dolarlık bir Tomahawk füzesini kullanmaktan sakınmıyorlardı.

Sonunda belâlarını buldular. Savaş endüstrisi ve sanal bankacılık öyle büyük bir yıkıma yol açtı ki ABD ekonomik krize girdi. Bir daha toparlanmaları güç gibi görünüyor.

İşte başta “Kardak Krizi” olmak üzere komşumuz Yunanistan ile karşı karşıya gelmemizin en önemli sebebi, bu bir türlü tok olmak nedir bilmeyen savaş endüstrisidir. Böylesine ahmakça yarıştan kurtulmanın yegâne çaresi de profesyonel askerliktir. Bu sayede ülkenin zaten sınırlı olan kaynakları israf edilmeyecek, etkili ve vuruş gücü yüksek bir ordu meydana getirilecektir.

Tabiî bu iş sadece sınırlı sayıdaki komandoların ve sınır birliklerinin profesyonelleşmesi ile olmaz. Geniş çaplı bir modernleşmeye ihtiyaç vardır. Dünya aya giderken yaya kalmak ayıptır, günahtır.

Zorunlu (mükellef) askerlik sistemi derhal kaldırılmalı, bunun yerine harekât kabiliyeti son derece yüksek, sayısı 300 bini geçmeyen bir ordu kurulmalıdır.

Profesyonelleşmeye karşı çıkanlar lütfen ABD’nin yukarıda anlatmaya çalıştığım kirli stratejilerini bir düşünsünler. Karşı çıktıkları profesyonel ordunun ne derece doğru ve yerinde olduğunu anlamaya yetecektir, vesselâm…

22.07.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.07.2010) - Kardak krizi ve hatırlattıkları

  (13.07.2010) - Sovyet İmparatorluğunun çöküşü

  (12.07.2010) - İnternetteki ses kaydı

  (10.07.2010) - Profesyonel ordu pahalı mı?

  (02.07.2010) - Denizcilik ve Kabotaj Bayramı

  (01.07.2010) - Esaretin bedeli

  (23.06.2010) - Evlâdım sağ salim dönecek mi?

  (22.06.2010) - İki Darbe Arasında

  (28.05.2010) - Gökyüzünün havaî fişekleri

  (26.04.2010) - Hürmüz Boğazında muhteşem bir ışık gösterisi


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.